İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Madem, Sayın Erdoğan da 50 artı 1 şartının dayattığı ittifak sisteminden bu kadar rahatsız, o zaman buradan bizzat kendisine sesleniyorum. Gelin, AK Parti olarak ittifak sisteminin ülkemize dayatılmasının siz de bizim gibi önüne geçin. Gelin, Türk demokrasisinin, tıkanan nefesini açmak için siz de bizim gibi bir adım atın. Gelin önümüzdeki seçimlere AK Parti olarak siz de İYİ Parti gibi tek başınıza girme cesaretini gösterin” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Akşener, şunları söyledi:
“Önümüzdeki cuma günü 24 Kasım, yani Öğretmenler Günü…Yani cehle karşı açtığımız savaşta, hep en önde yürüyen cesur neferlerin günü. İlim denizinde, her daim seferde, her daim seferberlikte olan fedakâr yüreklerin günü. Memleketimiz için, medeniyet yolunda, bir istikbal çizen irfan meşalesini, azimle taşıyanların günü. Yurdumuzu yüceltmeye cumhuriyetimizi yaşatmaya milletimizi, hak ettiği gibi, muasır medeniyetler seviyesine taşımaya ant içenlerin günü… Kutlu olsun. Bir öğretmen olarak memleketimizin, dört bir yanında çalışan, çalışamayan, atanan, atanamayan, öğrencilerine kavuşan, kavuşamayan tüm öğretmenlerimizin gününü tebrik ediyor, her birine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, istiklal kahramanı öğretmenlerimizi yüreğimizdeki acısı dinmeyen, Aybüke öğretmenimizi, Gaziantep’te kaybettiğimiz Ayşenur öğretmenimizi ve tüm şehit öğretmenlerimizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle ve rahmetle anıyorum. Mekânları cennet olsun. Vatan savunmasından cumhuriyetimizin kuruluşuna ve yükselişine kadar milli varlığımızın, her aşamasında büyük emekleri olan öğretmenlerimizin, bir meslektaşı olarak bugün, Gazi Meclisimizde, sizlere sesleniyor olduğum için bir yanım gururlanırken diğer yanım ise öğretmenlerimize yaşatılan çilenin karşısında büyük bir hüzünle doluyor.
“100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASININ GERÇEKLEŞMESİ İÇİN ÖNERGELER VERDİK. ANCAK MAALESEF, AK PARTİ VE MHP OYLARIYLA REDDEDİLDİ”
Bizi bugünlere getiren yolun taşlarını döşeyen öğretmenlerimizi yılın 364 günü yok sayıp sadece 24 Kasım’larda, laf olsun diye ananlar öğretmenlik mesleğinin önemini anlamamakta hâlâ ısrar ediyor. 24 Kasım’da, öğretmenlerimizin yüzünün bir nebze de olsa, gülebilmesi için İYİ Parti olarak Gazi Meclisimize tüm öğretmenlerimize bir maaş ikramiye verilmesi, eğitime hazırlık ödeneğiyle ek ders ücretlerinin arttırılması ve 100 bin öğretmen atamasının gerçekleşmesi için önergeler verdik. Ancak maalesef, AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi 2023’te Öğretmenlere verilen eğitime hazırlık ödeneği 1400 lira.
“ÖĞRETMENLERİMİZ YAŞADIKLARI UMUTSUZLUK VE ÇARESİZLİK KARŞISINDA HAYATLARINA SON VERMEYE DEVAM EDİYOR”
2022’de 1325 liraymış. Artış yüzde 5,6. Merkez Bankası bile 2023 enflasyonun yüzde 65’i aşacağını söylüyor. 1400 lira ile eğitime öğretmenler nasıl hazırlanacak? Bu ödeneği kâfi gören artırılmasının aleyhine oy verenlerin hesapla da vicdanla da bağları kalmamış. Evet bizim önerilerimizi reddettiler. Peki kendileri ne yapıyorlar? Hiçbir şey… Bugün ülkemizde, bir milyona yakın atama bekleyen öğretmen adayımız var. Ama2023-2024 eğitim öğretim yılının ilk çeyrek tatilini geride bıraktığımız şu günlerde 2024 yılı öğretmen atama takvimi, hâlâ açıklanmadı. Düşünebiliyor musunuz? Öğretmen var, öğretmensiz öğrenciler var ama gereğini yapan bir iktidar yok. Seçimlerden önce mülakatın kaldırılacağını ve adayların KPSS puanıyla atanacağı sözünü veren AK Parti seçimlerden sonra, yine sessizliğe bürünmüş durumda…Havaya bakıp ıslık çalıyorlar… On binlerce genç öğretmen kardeşime söz verdiler ama istediklerini aldıktan sonra utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan sözlerinden döndüler. KPSS’den yüksek puan alıp ‘Bu sefer tamam’ diyen gençlerimizin umutları söndürülmeye aynen devam ediyor. Öğretmenlerimiz, atanamadıkları için başka işlerde çalışmaya devam ediyor. Daha da acısı öğretmenlerimiz yaşadıkları umutsuzluk ve çaresizlik karşısında hayatlarına son vermeye devam ediyor.
“İNTİHAR EDEN ÖĞRETMENLERİ SAYDI”
Sosyal Bilgiler öğretmeni, Hasan Cihar Aslan. Kuryelik yapıyordu, intihar etti. Daha 26 yaşındaydı. Rehber öğretmen Mustafa Kaya. Ailesine üç satırlık bir mektup bırakıp intihar etti. 28 yaşındaydı. Matematik Öğretmeni Kevser Abdülkadiroğlu. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Matematik Bölümü’nü birincilikle bitirmişti, intihar etti. Daha hayatının baharında, 21 yaşındaydı…Alim Koç; 33 yaşında, Beden Eğitimi Öğretmeniydi…Esra Temur; 26 yaşında, Sosyal Bilgiler Öğretmeniydi… İbrahim Yeşilbağ; 27 yaşında, Coğrafya Öğretmeniydi…Elif İşler; 28 yaşında Coğrafya Öğretmeniydi… Merve Çavdar; 25 yaşında, Sosyal Bilgiler Öğretmeniydi…
“ÖĞRENCİLERİ ÖĞRETMENSİZ ÖĞRETMENLERİ DE İŞSİZ BIRAKAN, BU EĞRİ DÜZENE YAZIKLAR OLSUN”
Gencecik öğretmenlerimiz, evlatlarımız intihar ettiler… Ve ismini duymadığımız hikâyesini bilmediğimiz okullarda mesleklerini yapıyor olmaları gerekirken çalıştıkları farklı işlerde iş kazalarında, hayatlarını kaybeden daha nice öğretmenimiz var… Her birine Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Cumhuriyetimizin, 100’üncü yılında baş üstünde tutulması gereken öğretmenlerimize kara toprağı reva gören, bu anlayışa, yazıklar olsun. Öğrencileri öğretmensiz öğretmenleri de işsiz bırakan, bu eğri düzene yazıklar olsun. Ülkemizde, ‘atanamayan öğretmen’ diye bir sorun üreten ve bizzat kendi sebep olduğu sorunu bir türlü çözmeyen bu duyarsız iktidara yazıklar olsun. Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta Ankara’da Gazi Meclisimizin önünde öğretmenlerimiz bir eylem yaptılar. Millet iradesinin huzurunda iktidara seslendiler. Seçim dönemi verdikleri sözü hatırlattılar. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında 100 bin öğretmen atamasının bir an önce yapılmasını istediler. Ben de milletvekili arkadaşlarıma bu konuda talimat verdim. Öğretmenlerimizin yaşadığı bu zorlukları hafifletmek ve özellikle atama bekleyen öğretmenlerimizin kadro ve mülakat sorunlarını çözebilmek amacıyla Meclis Grubumuzun hazırladığı araştırma önergemiz yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecek.
Bu vesileyle, ben de buradan bir kez daha, iktidara seslenmek istiyorum. Öğretmenlerimizin içine düşürdüğünüz, bu tabloya daha fazla seyirci kalamazsınız. Artık bu sesi duymak zorundasınız. Artık bu talebi yerine getirmek zorundasınız. Söz namustur. Sözünüzü tutmak zorundasınız. Bakın, önümüzde 24 Kasım Öğretmenler Günü var. Gelin, elinizi vicdanınıza koyun bu 24 Kasım’da, öğretmenlerimizi sevindirecek onlara nefes aldıracak bir adım atın. Gelin, bir kez olsun seçimde söylediklerinizin arkasında durun. Söz verdiğiniz gibi mülakatları derhâl kaldırın. Gelin, öğretmenlerimize kulak verin Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını 100 bin öğretmen atamasıyla taçlandırın.
“MAALESEF GÖZÜ DÖNMÜŞ NETANYAHU’NUN KARŞISINDA GÜVENLİ BİR YER BİLE KALMADI”
Dünya tam 47 gündür, bir soykırımı izliyor. İnsanlığa karşı başlatılan bir savaşı tüm dünya oturmuş, sadece izliyor… Katil Netanyahu’nun katışıksız caniliğinin, şımarık sözlerinin, psikopatça tavırlarının karşısında hiç kimse hiçbir şey yapmıyor. Ağır hastalar, harabe olmuş yollarda sedyelerin üzerinde taşınıyor. Binlerce insan, güvenli bir yere gitmenin yollarını arıyor. Ama nafile. Çünkü artık maalesef gözü dönmüş Netanyahu’nun karşısında, güvenli bir yer bile kalmadı. Birleşmiş Milletler’e ait binalar bile vuruluyor. Bakıma muhtaç insanların kaldığı hastaneler, kadınların, çocukların sığındığı okullar, ibadethaneler bombalanıyor… Yani tüm dünyanın gözleri önünde, resmen bir soykırım gerçekleşiyor. Tüm bu tablonun karşısında Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilerine Yardım Genel Komiseri ise çıkıp Gazze'ye artık, insani yardım sağlayamadıklarını insanları artık koruyamadıklarını söylüyor. Dünyanın insanlığını kaybetmiş olmasından yakınıyor. Rezalete bakar mısınız Birleşmiş Milletler neden kurulmuştur biliyor musunuz? 20’nci yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşları bir daha yaşamamak için. Barışa yönelik tehditlerin tekrarlanmasını önlemek için. Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve kollamak için. Yani aslında Genel Komiser diyor ki; bugün Birleşmiş Milletlerin bağlayıcı karar alma organı Güvenlik Konseyinin varlık amacı resmen ortadan kalkmıştır. Buyurun cenaze namazına…
“MEVZU BAHİS KIBRIS’TA YOL YAPIMIYKEN KOŞA KOŞA ARZI ENDAM EDEN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BARIŞ GÜCÜ, GAZZE’DE YOLLAR BOMBALANIRKEN BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜ İÇİNDE YAN GELİP YATMAYI TERCİH EDİYOR”
Bu arada enteresandır ne hikmetse Gazze’de yaşanan katliamların karşısında eli kolu bağlanan, tüm bu olanlara sadece üzülmekle yetinen Birleşmiş Milletler mesele Kıbrıs olunca bir anda aslan kesilebiliyor. Hatırlayın, çok değil birkaç ay önce Kıbrıs’ta bir Türk köyüne sadece köylülerin ulaşımını sağlamak amacıyla yani insani amaçlarla yapılan, bir yolu Birleşmiş Milletler, Barış Gücü askerlerini kullanarak engellemek istemişti. Şu iki yüzlülüğe bakar mısınız? Mevzu Kıbrıs’ta yol yapımıyken koşa koşa arzı endam eden Birleşmiş Milletler Barış Gücü, Gazze’de yollar bombalanırken büyük bir üzüntü içinde yan gelip yatmayı tercih ediyor. Türk görünce doğrulan silahlar Katil Netanyahu’yu görünce saklanıyor. Mesele Türklük olunca birden değer kazanan tampon bölgeler İsrail Birleşmiş Milletler’e ait binaları vurunca önemini yitiriveriyor. Buradan açıkça ilan etmek istiyorum kadınları, çocukları, sivilleri, canice öldüren Netanyahu’ya kapalı kapılar ardındaki pazarlıklar sonucunda sessiz kalanlar, bu insanlık suçuna, ortaklık yapmaktadır. Ve sergilenen bu düpedüz ikiyüzlü tutum sadece Filistin için değil tüm insanlık adına vicdanlardaki güven ve adalet duygusunu zedelemektedir. Güven ve adaletin olmadığı bir ortamda ise ne insan haklarından ne de demokrasiden bahsedilebilir. Ne barış ne de güvenlik sağlanabilir. Ne huzur ne de mutluluk olabilir.
“KAFALARINIZI KUMDAN ÇIKARIN VE NETANYAHU TERÖRÜNE ARTIK DUR DEYİN”
O nedenle buradan tüm dünyaya bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Netanyahu hukuktan muaf değildir. İnsani değerleri, ahlakı ve savaş hukukunu hiçe sayan başta Cenevre Sözleşmesi olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelere aykırı davranan bu cani daha fazla cezasız kalamaz. Hedefine evleri, okulları, hastaneleri, ibadethaneleri alan bir katliama meşruiyet kazandırma çabanızdan artık vazgeçin. Mezalime karşı sergilediğiniz çifte standardı artık terk edin. Nükleer silah tehditlerine, dünya daha fazla göz yumamaz. Kafalarınızı kumdan çıkarın ve Netanyahu terörüne artık dur deyin. Aklınızı başınıza alın ve bu zıvanadan çıkmış faşiste artık dur deyin. Uluslararası hukuk gereğince bu katili yargılayın ve çağımıza sürülen kara lekeye artık dur deyin.
“MİLLET FAKİRLEŞMİŞ Mİ İNSANLARIN HAYATLARI ZORLAŞMIŞ MI UMURLARINDA BİLE DEĞİL”
Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ne yazık ki her geçen gün daha da ağırlaşmaya, devam ediyor. Her hafta, farklı bir suni gündemle üstü örtülmeye çalışılsa da ekonomimizdeki kriz yerinde duruyor. Milletimiz her gün geçim sıkıntısıyla, biraz daha boğuluyor. Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Kırıkkale’deydim. Yanıma gelen bir emekli kardeşimiz ne dedi biliyor musunuz? ‘Aldığımız maaş, 7 buçuk lira, geçim ölü…’ Bugüne kadar, hep geçim sıkıntısı diyorduk. Sıkıntı o kadar büyümüş ki insanlarımız artık, ‘ölü’ olarak tarif ediyor. Bir grup haramzadenin zevk-i sefası tam gaz sürerken emeği ile geçinenlerin, pazar, manav, market torbaları her geçen gün, daha da boşalıyor. İktidar seçim kaygısıyla bugüne kadar ekonomideki yıkımı geçici adımlarla örtmeye çalıştı. Şimdilerdeyse yeni bir yola girmeye niyetlendiklerini görüyoruz. İstanbul Ticaret Odası Başkanı geçenlerde bir açıklama yaptı. Dedi ki, ‘Asgari ücret, hedeflenen enflasyon oranında artırılmalı.’ Bunu daha önce Hazine ve Maliye Bakanı, Mehmet Şimşek de dile getirmişti…Niyet belli. Ücret zamlarını enflasyondan düşük yapmak. Biliyorsunuz bu arkadaşlar bize seçimlerden önce ‘IMF’yle çalışacaklar’ diye utanmadan çamur atıyorlardı. İşte size gerçek bir IMF politikası. Ücretlinin dar gelirlinin sırtına bin alım gücünü bitir, talep azalsın, enflasyon düşsün…Millet fakirleşmiş mi insanların hayatları zorlaşmış mı umurlarında bile değil…
“KRİZLERİN NORMALLEŞTİĞİ BİR TÜRKİYE GERÇEĞİNİ MAALESEF HEP BİRLİKTE YAŞAMAYA DEVAM EDİYORUZ”
Buradan, ekonomiyi yönetenlere seslenmek istiyorum. Sakın ola böyle bir şey yapmayın. Ne seçimlerden önce ne de seçimlerden sonra sakın ola bu yola girmeyin. Kendi hatalarınızın bedelini daha fazla bu milletin sırtına yüklemeyin. Yıllardır sebep olduğunuz yüksek enflasyonun altında ezilen dar gelirlilere ve ücretlilere daha fazla bedel ödetmeyin. Bedel ödeme sırası artık ekonomiyi krize sürükleyenlere ve krizin neden olduğu enkazın üzerinde sefa sürenlere geldi. Önce siz tasarruf edeceksiniz. Önce siz kemer sıkacaksınız. Önce siz lüks hayatlarınızdan vazgeçeceksiniz. Ne emekli maaşını ne de asgari ücreti enflasyonun altında bırakmayın. Zaten zor durumda olan insanımızı daha da fakirleştirmeyin. Bilinçli olarak zenginleştirdiğiniz ranta boğduğunuz kesimler var ya işte gidin enkazı biraz da onların sırtına yükleyin. Biraz vicdanlı olun. Kırk yılda bir iktidar olmanın sorumluluğuyla hareket edin. Milletimize daha fazla çile çektirmeyin. Ayıptır, günahtır. Krizlerin normalleştiği bir Türkiye gerçeğini maalesef hep birlikte yaşamaya devam ediyoruz. Bugünlerdeki yeni krizimiz ise hakikat krizi… Biliyorsunuz uzun bir zamandır iktidar için kullanışlı olan tüm alanlarda doğruların sürekli olarak eğilip büküldüğü veya tümden reddedildiği bir garip iklimde yaşıyoruz…Hemen her gün bilgiden ve birikimden yoksun toplumsal değerlerimizden kopmuş bir zihniyetin patolojik bir şekilde bizzat ürettiği veya üretimini teşvik ettiği bir palavralar silsilesinin gündeme servis edilişine şahit oluyoruz. En nihayetinde de kendi ürettiği palavralara kendi inanan bir iktidarın savrulmalarını hep birlikte yaşıyoruz.
“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ’NİN TÜRKİYE’NİN BAŞINA BELA OLACAĞINI DAHA 2017 YILINDA SÖYLEMİŞTİK”
Nitekim geçtiğimiz hafta yine bu savrulmalardan birini yaşadık. Çok değil daha birkaç yıl önce iktidarın bir daha açılmamak üzere kapattığını söylediği bir sayfa bir de baktık ki bugün yeniden açılmış. Dün; büyük büyük hamasi cümlelerle savundukları itirazlarımızı da her türlü hakaret ve iftirayla reddettikleri 50+1 sistemini bugün değiştirmek istiyorlar. Hem de bizzat Sayın Erdoğan’ın sözcülüğüyle… Sabah şeriflerin hayrolsun Sayın Erdoğan…Biz zaten hesapsız kitapsız, alelacele getirdiğiniz partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin Türkiye’nin başına bela olacağını daha 2017 yılında söylemiştik. Bu ucube sistemin Türk demokrasisinde derin yaralar açacağını söylemiştik. Zaten var olan kutuplaşma ortamının daha da derinleşeceğini söylemiştik. Ve biz o nedenle o gün, ‘hayır’ demiştik. Tüm uyarılarımıza rağmen bizi dinlemediniz. Yanlışta ısrar ettiniz. Hatalarınızda inat ettiniz. Ez cümle günaydın Sayın Erdoğan. Sonunda yine bizim dediğimize geldiniz…Peki bu süreçte kaybeden kim oldu? Ne yazık ki yine aziz milletimiz oldu.
“GELİN ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERE AK PARTİ OLARAK SİZ DE İYİ PARTİ GİBİ TEK BAŞINIZA GİRME CESARETİNİ GÖSTERİN”
AK Parti iktidarının; ‘Bu ülke koalisyonlardan çok çekti’ diyerek çıktığı yolun sonunda Türk siyaseti ittifaklara mahkum oldu. Aradan geçen yılların ardından Sayın Erdoğan da artık anlamış olacak geçtiğimiz günlerde çıktı ve dedi ki; ‘Mevcutta 50 artı 1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil…’ Aynen böyle dedi…Yani; tamamen kendi eseri olan ve inatla Türkiye’ye dayattıkları ittifak sisteminden bizzat kendisi şikayetçi oldu… Gerçekten ibretlik…Cumhur ittifakının içindeki çekişmeler ortaklar arasındaki sorunlar, Meclis kürsülerinden gönderilen mesajlar elbette bizi değil, kendilerini ilgilendirir. Ama ortada duran bir gerçek var. 50 artı 1 şartının dayattığı ittifak sistemi milletimizi iki yumruk arasına mahkûm ediyor. Milletimiz velinimet olmaktan çıkartılıp rakama indirgenerek siyasi tercihlerinde seçeneksiz bırakılıyor. Artı 1’e sıkıştırılan siyaset düzeni kimliksizliğe, kişiliksizliğe ve ilkesizliğe alan açıyor. Ve bu şekilde yapılan bir siyaset de milletimizin siyaset kurumuna olan güvenini derinden etkiliyor. İşte, o nedenle, biz, İYİ Parti olarak ittifak sisteminin neden olduğu bu yozlaşmaya karşı çıktığımız için 2024 yerel seçimleriyle birlikte hür ve müstakil bir siyasetin yolunu açtık. Nitekim geçtiğimiz Ağustos ayında tüm siyasi partilere de bir çağrıda bulunduk. ‘Gelin seçimlere ayrı ayrı girelim vatandaşlarımızın, tercihlerini özgürce yansıtacağı, bir rekabet ortamı oluşturalım’ dedik. Türk siyasetini bugün içinde bulunduğu ve milletimizin aleyhine çalışan siyasi pragmatizm sarmalından çıkaralım’ dedik. ‘Gelin, koltuklara değil, milletimize hizmet için yarışalım’ dedik. Mademki, Sayın Erdoğan da 50 artı 1 şartının dayattığı ittifak sisteminden bu kadar rahatsız o zaman buradan bizzat kendisine sesleniyorum. Gelin, AK Parti olarak ittifak sisteminin ülkemize dayatılmasının siz de bizim gibi önüne geçin. Gelin, Türk demokrasisinin, tıkanan nefesini açmak için siz de bizim gibi bir adım atın. Gelin önümüzdeki seçimlere AK Parti olarak siz de İYİ Parti gibi tek başınıza girme cesaretini gösterin.
“ARKASINA SIĞINIP SİSTEM İLE BİRLİKTE 2 DÖNEM KURALINI DEĞİŞTİRMEKSE İŞTE O ZAMAN HİÇ KUSURA BAKMA ÇOK BEKLERSİN”
Ama Sayın Erdoğan eğer ki bu açıklamayı yapmaktaki amacın anayasa değişikliğinin arkasına sığınıp sistem ile birlikte 2 dönem kuralını değiştirmekse işte o zaman hiç kusura bakma çok beklersin. Eğer ki, tüm bunları bir kez daha aday olabilmek için yapıyorsan hiç kusura bakma, çok beklersin. Eğer ki; bu ucube sistemini daha da ucubeleştirip tek adam rejimini tahkim etmek için kendine bir yol arıyorsan hiç kusura bakma, çok beklersin.
“EN YAYGIN 6 UYUŞTURUCU TÜRÜNDEN 3’ÜNÜN EN FAZLA ELE GEÇİRİLDİĞİ ÜLKE TÜRKİYE OLDU”
Aziz milletim ülkemizde, sokaklara, evlere, hatta okullara kadar sızan birçok ailemizi derinden etkileyen bir diğer sorunumuz da ne yazık ki madde bağımlılığı…Memleketimizin dört bir yanına gerçekleştirdiğim ziyaretlerde çaresiz anneler utana sıkıla kulağıma eğilerek uyuşturucu belasına bulaşmış çocukları için yardım istiyor. Kimisi arkadaş çevresinden, kimisi okulundan, kimisi de mahalle ortamından bu belaya bulaşıyor. Çocuklarının hem sağlığından hem de geleceğinden endişe duyan anneler ise acilen bir çözüm bekliyor. Avrupa Uyuşturucu ve Bağımlılık İzleme Merkezi’nin 2023 Avrupa Uyuşturucu Raporu’na göre en yaygın 6 uyuşturucu türünden 3’ünün en fazla ele geçirildiği ülke Türkiye oldu. Son yıllarda Türkiye maalesef birçok uyuşturucu maddenin üretildiği ve kolaylıkla temin edilebildiği, bir ülkeye dönüştü. Sadece büyükşehirlerde değil kent kırsallarında bile yaygınlaşan ilköğretimde okuyan çocuklarımıza kadar ulaşan bu belayla hep birlikte mücadele etmek zorundayız.
“İÇİŞLERİ BAKANI SAYIN ALİ YERLİKAYA’NIN GAYRETLERİNİ TAKDİRLER KARŞILADIĞIMIZI İFADE ETMEK İSTER KENDİSİNE TEŞEKKÜR EDERİM”
Son zamanlarda, Emniyet Teşkilatımız konuyla ilgili birçok başarılı operasyon yürütmüş olsa da uyuşturucu belasına karşı sadece asayiş tedbirleriyle mücadele edemeyiz. Cezaları ne kadar artırırsak artıralım talep oldukça arzın önüne geçemeyiz. Dolayısıyla sorunu kökten çözmek için madde bağımlılığına meyli ve uyuşturucuya olan talebi ortadan kaldırmalıyız. Bu konuda İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya’nın gayretlerini takdirler karşıladığımızı ifade etmek ister kendisine teşekkür ederim. Aynı zamanda yanlış yollara sapmış kendi teşkilatının içindeki her bir birey içinde gerekeni hukuk çerçevesinde yaptığını ve yapmaya devam ettiğinin de şahidiyim. Şahsi bir teşekkürü borç biliyorum. Genç nüfusumuzun neredeyse yarısını etkileyen bu bela ile mücadele etmek için özellikle gençlerimize her yönüyle sahip çıkmak onları yeniden umutlandırmak zorundayız. Madde bağımlılığı ile mücadele çok yönlü ve geniş bir iş birliği gerektirir. Başta; güvenlik, sağlık, eğitim, ve sosyal hizmet kurumlarımız olmak üzere sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, iş çevreleri, üniversiteler gibi tüm ilgili kuruluşların işbirliği içerisinde çalıştığı bütüncül bir stratejiye dayanan koordine bir mücadele yürütmemiz gerekiyor.
“İYİ PARTİ’NİN KAZANDIĞI HER BİR BELEDİYEYİ BAĞIMLILIKLA MÜCADELENİN AKTİF BİR MERKEZİ HÂLİNE GETİRECEĞİZ”
Biliyorsunuz önümüzde yerel seçimler var. İYİ Parti olarak madde bağımlılığı ile mücadeleyi biz de yerelden başlatacağız. Sosyal hizmetler kapsamında 5393 ve 5216 sayılı kanunlar, belediyelere madde bağımlılığıyla mücadele konusunda önemli görevler yüklüyor. Ayrıca ulusal ve uluslararası eylem planlarında yerel yönetimler bağımlılıkla mücadelenin temel paydaşlarından biri olarak yer alıyor. İşte bu yüzden 81 ilimizde ve ilçelerimizde göstereceğimiz Belediye Başkan adaylarımıza bu konuda çok iş düşecek. Şimdi bizzat buradan arkadaşlarıma talimat vermek istiyorum her biriniz, seçildiğiniz bölgelerde bu konuya öncelikli olarak eğileceksiniz. İYİ Parti’nin kazandığı her bir belediyeyi bağımlılıkla mücadelenin aktif bir merkezi hâline getireceğiz. İlgili tüm kurum, kuruluş ve kişilerle eş güdüm içerisinde çalışacak önleyici ve iyileştirici tedbirleri içeren politika ve programlarımızı, hızla uygulamaya koyacağız. Bütçe harcamalarını arttırır endişesiyle sadece kısa vadeli projeler ve faaliyetler yürütmeyeceğiz. Bütüncül çok aktörlü ve sorumluluktan kaçmayan bir yönetim anlayışıyla sürdürülebilir bir mücadele stratejisi oluşturacağız. Mücadelemizi sosyal-kültürel faaliyetlerle destekleyecek uyuşturucu tuzağına düşmüş insanlarımızı değerlerimize ve çağın gerektirdiği donanıma sahip olarak topluma geri kazandıracağız.
“KENTSEL EKONOMİK KALKINMA VE İSTİHDAM PROJELERİMİZLE KENDİLERİNE UYGUN BİR BİÇİMDE ÇALIŞMA HAYATINA KATILMALARINA İMKÂN SUNACAĞIZ”
100 bin nüfus üzerindeki belediyelerimizde, ‘tedavi ve rehabilitasyon merkezleri’ kuracağız. Daha önce de söylediğim gibi bağımlılıkla mücadelemiz, sadece önleyici tedbirlerle sınırlı kalmayacak. Ayrıca eğitimli uzman personelin bulunduğu merkezlerde teşhis, tedavi ve destek faaliyetleri de yürüteceğiz. Özellikle risk altındaki gençlerimizde bağımlılığın erken teşhisi gerekli yardım ve desteklerin sağlanması önceliğimiz olacak. Bağımlılıktan kurtulma sonrasında ise Sanat ve Meslek Edindirme ve Sosyal Gelişim Merkezlerimiz ile insanlarımızın, hayata ve topluma geri kazandırılmalarını sağlayacağız. Kentsel ekonomik kalkınma ve istihdam projelerimizle kendilerine uygun bir biçimde çalışma hayatına katılmalarına imkân sunacağız. Madde bağımlılığı ile mücadelede yürütülen faaliyetlerin başarıya ulaşması ancak konunun tüm yönleriyle ele alınıp ilgili tüm kurumlarla iş birliği ve koordinasyonun, sağlanmasıyla mümkündür. Bu çerçevede devletin merkez ve taşra kurumlarıyla ilgili ulusal, bölgesel, yerel sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversiteler, enstitüler, medya kuruluşları, özel sektör temsilcileri, diğer yerel yönetimlerle; iletişim, iş birliği ve koordinasyon içinde ortak çalışmalar yürüteceğiz.
“MADDE BAĞIMLILIĞI İLE MÜCADELE KONUSUNDA FAALİYET YÜRÜTEN ULUSLARARASI KURULUŞLAR VE KENT BİRLİKLERİYLE İŞBİRLİĞİ SAĞLAYACAĞIZ”
Arz ve talep azaltıcı çalışmalar kapsamında kolluk kuvvetleriyle iş birliği sağlayacağız. İl Uyuşturucu ile Mücadele Koordinasyon Kurullarında daha fazla sorumluluk alarak karışlıklı destek ve iş birliğini artıracağız. Madde bağımlılığı ile mücadele konusunda faaliyet yürüten uluslararası kuruluşlar ve kent birlikleriyle iş birliği sağlayacağız. Madde kullanımı satışı, dağıtımı ve kullanımına elverişli ortam oluşturmamak için kent içi aydınlatmaların bakım ve yaygınlaştırılmasına izbe yerlerin bakım ve kontrolüne okul çevrelerindeki büfe, kafe, restoran, seyyar satıcı gibi yerlerin zabıta tarafından düzenli olarak denetlenmesine; önem ve öncelik vereceğiz. İYİ Parti olarak yönettiğimiz tüm belediyelerin bütçelerinde madde bağımlılığıyla mücadele için kullanılmak üzere ‘açıkça tanımlanmış harcama kalemleri’ oluşturacağız.
“DÜN SÖZÜMÜZ DİNLENSEYDİ VE MİLLETİN TARTISINA MİLLETİMİZİN BİZDEN TALEP ETTİĞİ BİR ADAYLA ÇIKSAYDIK BU EN ÇOK KİMİ ÜZERDİ”
Biliyorsunuz ilginç günlerden geçiyoruz. Bir yanda sözde muhalif basın. Diğer yanda yandaş basın. Türkiye’yi araya alıp mutlu mesut yaşayan iki kutup İYİ Parti’ye karşı birleştiler… El birliğiyle herkes İYİ Parti’yi tartışıyor. Ne mutlu bize… Neymiş? İYİ Parti zor durumdaymış…Bak sen hele...Seçmene verdiği sözlerin hiçbirini tutmayanların keyfi yerinde. Milletimizi enflasyona ezdirenlerin keyfi yerinde. Memleketi kaçak hendeğine çevirenlerin keyfi yerinde. Ama yetkiyi alıp Türkiye’yi düze çıkarmak için sabırsızlanan İYİ Parti zor durumdaymış… Seçimleri el birliğiyle sayın Erdoğan’a hediye edenlerin keyfi yerinde. Parti içi hesaplarını görmek için Türkiye’yi feda edenlerin keyfi yerinde. Yüzde 60 şakşakçılarının, kola kutusu meraklılarının keyfi yerinde. Ama tüm itirazlarında haklı çıkan sözünün değeri daha yeni anlaşılan İYİ Parti, zor durumdaymış…Dün; ‘Yüzde 60 ile kazanırız’ yalanını üretenler bugün çıkıp İYİ Parti üzerinden yeni yalanlar türetiyorlar. Varsın olsun. Biz artık alıştık. Çünkü bunların, tıyneti böyle…Hiç kusura bakmasınlar. İYİ Parti’de güneş yerinde, her şey yolunda...Ama bu yaşadıklarımız kesinlikle tesadüf değil. Hatırlayın. Dün sözümüz dinlenseydi ve milletin tartısına milletimizin bizden talep ettiği bir adayla çıksaydık bu en çok kimi üzerdi?
Elbette saray ve eşrafını üzerdi…İşte bu nedenle ‘kazanacak aday’ dediğimiz için bizi topa tuttular ama ‘yüzde 60’la alırız’ diyen akılsızlara dokunmadılar. Peki bugün İYİ Parti’nin hür ve müstakil siyasetinden en çok kim çekiniyor? Elbette saray ve eşrafı çekiniyor. Peki sizce; saray medyası ve trolleri neden İYİ Parti’ye ittifak baskısı kuran malum odaklara destek veriyor? Sebebi çok açık. Çünkü ittifak içinde flulaşan parti kimliğimizin artık berrak bir şekilde görünmesinden korkuyorlar. Çünkü milletimizle İYİ Parti arasına diktikleri duvarların ortadan kalkmasından korkuyorlar. Çünkü müstakil kimliğimizle kaşıyabilecekleri bir yaramız, istismar edecekleri bir açığımız olmadığı için korkuyorlar. Çünkü ittifaklara yapışan çamurlar İYİ Parti’ye yapışmaz diye korkuyorlar.
“BİZ BİLİRİZ Kİ; ‘YUFKA YÜREKLİLERLE, ÇETİN YOLLAR AŞILMAZ. ÇÜNKÜ BU YOL KUTLUDUR, GİDER TANRI DAĞINA.’”
Siyaset ve ticaret için inanç hortumculuğunun uydurdukları sahte milliyetçiliğin sefasını artık süremeyecekleri için korkuyorlar. Çünkü dejenere olmamış Türk milliyetçilerinden korkuyorlar. Geleneklerine, değerlerine ve cumhuriyetine sıkı sıkıya bağlı Atatürkçülerden korkuyorlar. Vatanına, milletine, bayrağına sadık Türkiye sevdalılarından korkuyorlar. Yani, Türkiye’nin İYİ ve cesur evlatlarından korkuyorlar. Yandaş medya da sözde muhalif medya da istediği gibi yazıp çizsin…Korkmaya devam edecekler. Çünkü biz daha yeni başlıyoruz. Biz biliriz ki; ‘Yufka yüreklilerle, çetin yollar aşılmaz. Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı dağına.’ İYİ Parti olarak bugün açtığımız yol işte öyle çetin ve kutlu bir yoldur. Milletin cebine elini sokanlarla bu yol aşılmaz. Gözünü hırs bürüyenlerle bu yol aşılmaz. Vicdanını nefsine esir edenlerle bu yol aşılmaz. Kendini milletten çok sevenlerle bu yol aşılmaz. Kişisel hesapların peşine düşenlerle bu yol aşılmaz. Yalandan, dedikodudan, iftiradan medet umanlarla bu yol aşılmaz. Bu yol, cesurlarla aşılır. Bu yol, erdem sahibi, vicdan sahibi insanlarla aşılır. Bu yol, ‘önce millet, önce memleket’ diyenlerle aşılır. Bu yol, iyilerle aşılır. Emin olun bu yolu hep birlikte aşacağız. Ve yolun sonunda mutlaka başaracağız."