GÜRKAN DEMİRTAŞ
Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararını uygulamaması üzerine 2020 yılında yapılan tek haber nedeniyle ANKA Haber Ajansı Yazı İşleri Müdürü Mansur Çelik hakkında Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada bugün karar çıktı. Çelik savcılık mütalaasına karşı yaptığı savunmasında, “Ortada suç yoktur ortada sadece yazılmış bir tane haber vardır. Yazılmış bir habere neden bunu yazdın diyen bir savcı vardır, bu sözcükleri niye yan yana getirdin bu haberi yazdın diyen bir yargılama vardır” dedi. Çelik'i altı ay hapis cezasına çarptıran Mahkeme, bu cezayı ertelerken, yurt dışına çıkış yasağını da kaldırdı. Mahkumiyet kararı bozulması için İstinaf'a taşınacak.
Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararını uygulamadığı 14 Ekim 2020 tarihinde yapılan “Türkiye Gündemine Damga Vuran Hakim” başlıklı haber nedeniyle ANKA Haber Ajansı Yazı İşleri Müdürü Mansur Çelik hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın bugün yapılan 5. Duruşmasında mahkeme kararını verdi.
Duruşmaya, Mansur Çelik’in avukatı Elçin Özge Şimşek Çağlayan, Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener, TGS avukatı Ülkü Şahin, ANKA Ajansı’nın kurulduğu günlerde 1970’li yıllarda Yazı İşleri Müdürlüğü yapan Ali Polat ile eski ANKA muhabirlerinden Rahmi Yıldırım da katıldı.
“SAVCILIĞIN, MADDİ HATALAR VE TUTARSIZLIKLAR İÇEREN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINA KATILMIYORUM”
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Mansur Çelik esas hakkındaki savunmasını yaptı. Çelik'in 38 dakika süren savunması şöyle:
“Öncelikle belirtmeliyim ki savcılığın, maddi hatalar ve tutarsızlıklar içeren esas hakkındaki mütalaasına katılmıyorum. Basın ve ifade özgürlüklerinin tamamına yaptığı atıfları, hemen arkasından kullandığı 'ama…, bununla birlikte…, olmakla birlikte…' cümlelerine dayanak yapmak için aldığı o kadar bariz ki. Basının özgür olduğuna ilişkin şablon kararları ve tanımları yapan Sn. Savcı, rüşvet alan kamu görevlinin haberleştirilmesi örneğini verdikten sonra 'Buradaki haber amacı kamunun aydınlatılması, yetkili mercilerin dikkatinin çekilmesidir' diyor. Benim yazdığım ve içeriğinde hangi değişikliklerin yapıldığını kelime kelime bilmediğimin altını çizdiğim haber de 'kamunun aydınlatılması ve yetkili mercilerin dikkatinin çekilmesi' amacını taşımaktadır.
“TÜRKİYE’DE İLK KEZ YÜKSEK YARGI İLE YEREL MAHKEME ARASINDA ÇATIŞMA YAŞANDIĞINI ORTAYA KOYAN BU GELİŞMEYİ HALKA ANLATTIM”
Söylemiştim yine tekrar edeyim herhangi bir alanda ilk olarak yaşanan her şey haberdir. En genel tanımı budur. Ve Türkiye’de ilk kez bir yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin oybirliğiyle aldığı kararla bozulmasını istediği bir karar için direnmektedir. Oysa normlar hiyerarşisine göre, anayasanın da emri olduğuna göre hepimizin AYM kararına uyması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlara tartışmasız herkesin, özel-resmi tüm kurum ve kuruluşların uyması gerekmektedir. Yoksa nerede kaldı o zaman bizim hukuk devleti olmamız. İşte bu yönüyle toplumun aydınlatılması gerekmektedir ve ANKA Haber Ajansı ve haber metninin değişmeden önceki ilk halini yazan gazeteci olarak ben de bunu yaptım: Türkiye’de ilk kez yüksek yargı ile yerel mahkeme arasında çatışma yaşandığını ortaya koyan bu gelişmeyi kamuya, halka anlattım. Aslında o günkü o kadar önemli ki aslında bugün yaşanan anayasa-yargı kaosunun ilk işaret fişeği olduğu bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır.
“YAŞANANLAR BUGÜN YARGIYA OLAN GÜVENİ DE ZEDELEMEKTEDİR”
Yine sayın savcının önem verdiği ‘yetkili mercilerin dikkatinin çekilmesi’ bizim haber için de geçerlidir. Ben ve tüm gazeteciler Akın beyin başında bulunduğu ağır ceza mahkemesinin aldığı ve hukuk uygulamalarına, pratiğine, anayasa emrine, içtihatlarla çelişen bu kararı haberleştirerek, bu süreçte en yetkili merci olan Anayasa Mahkemesi'nin doğrudan kendisinin tarafı olduğu bu hukuki gelişme hakkında bilgilendirmiş, yani yetkili mercilerin dikkatini çekmiş olduk. Ki Türk basınının neredeyse tamamının yaptığı bu haberlerin de etkisiyle 'dikkati çekilen yetkili merci' olan Anayasa Mahkemesi aynı konuda bir karar daha alarak bu kez gereğinin yapılması için ikinci kararını hem Adalet Bakanlığı'na hem de TBMM’ye gönderdi, mevzuat açısından ortaya çıkan bu garip durumun çözülebilmesi için yeni düzenleme yapılması maksadıyla.
“ÜZGÜNÜM AMA BU YAŞANANLAR BUGÜN YARGIYA OLAN GÜVENİ DE ZEDELEMEKTEDİR”
Aslında Akın beyin o gün başlattığı bu uygulama ve arkasından gelen benzeri bazı kararlarla bence artık Türk yargısı yepyeni bir tartışmanın içine çekilmiş durumdadır. Bugün Türk yargı sisteminin çeşitli kademeleri her kafadan bir ses çıkan ve uyumu bozulmuş bir noktaya gelmiş durumdadır. Çünkü yaşanan her sorunda hangi usulün izlenerek hangi kararların çıkabileceğini gösteren şablonlar çökmüş durumdadır. Üzgünüm ama bu yaşananlar bugün yargıya olan güveni de zedelemektedir.
“DGM DÖNEMİNDE DE TMK 6/1 VARDI VE O ZAMANIN HAKİM VE SAVCILARI İSİMLERİNİN HABERLERE YAZILMASINDAN ASLA RAHATSIZ OLMADI HATTA YAZMADIK DİYE ÜZÜLENLER OLURDU”
Sizlere daha önce belirttiğim gibi mayıs ayında meslekte 29’u bitirip 30. yılıma başlayacağım. 1997-2003 arasında Ankara’da İçişleri, Milli Savunma ve Adalet bakanlıkları, Genelkurmay Başkanlığı ve adliye, DGM, yüksek yargı muhabirliği yaptım. 3713 sayılı Kanun’un uygulanmasına dair sayısız iddianame, mütalaa, gerekçeli karar, onama kararları okudum, çıkan mahkeme kararlarını haberleştirdim. DGM döneminde de TMK 6/1 vardı ve o zamanın hakim ve savcıları isimlerinin haberlere yazılmasından asla rahatsız olmadı hatta yazmadık diye üzülenler olurdu. Örnek olsun diye, kısacık bir haberde bile Ankara 1 No’lu DGM Başkanı Başkanı Orhan Karadeniz ve savcı Nuh Mete Yüksel’in adının geçtiği 2000 tarihli bir haberi dosyaya sundum. Ben 2003 yılında ise yasaların oluşumu, TBMM boyutuna geçtim parlamento muhabirliği hayatım başladı. Orada da eski 765 sayılı TCK’dan bugünkü TCK’ya geçiş ve CMUK’un CMK’ya dönüşümünü Adalet Komisyonunda İzzet Özgenç ve Adem Sözüer hocalarla, ki o zaman ikisi de doçent idi, gerektiğinde tartışarak, konuları özümseyerek çalıştık haberleştirdik.
“TMK’NIN 6/1 MADDESİNDE SÖZÜ EDİLEN 'TERÖRLE MÜCADELE EDEN KİŞİLER' MAHKEME BAŞKANLARI, ÜYELERİ YANİ HAKİMLER DEĞİLDİR”
Bu kadar yoğun yasa, yorum ve mahkeme-yüksek yargı kararlarıyla muhatap olunca bir gazeteci olarak şu çıkarımı rahatlıkla yapabilirim. TMK’nın 6/1 maddesinde sözü edilen 'terörle mücadele eden kişiler' mahkeme başkanları, üyeleri yani hakimler değildir. Sizler; terörle mücadele eden görevliler tarafından derdest edilmiş, delilleri toplanmış şüpheli, sanık ve soruşturma konusu olguları, savcıların hazırladığı iddianame ışığında incelemeye başlayarak, dosyanın hukuk mevzuatına ne kadar uygun olup olmadığını ‘Türk milleti’ adına değerlendiren, karara bağlayan bağımsız yargıçlarsınız. 2937 sayılı Kanun kapsamında çalışan MİT mensupları, Emniyet İstihbarat, TEM, yeri geldiğinde KOM şubelerin baktığı konularda görevli olanlar ile bunların muhbirleri, bu özel yargılamalarda gizli tanıklık yapanlar, gizli kolluk görevlileri ile birlikte çalışan onları yönlendiren özel, yetkili soruşturma bürosundaki savcılar 'terörle mücadelede görev almış kişi' tanımına girmektedir.
ALİCAN ULUDAĞ BERAATİNİ ANIMSATTI
Bununla ilgili olarak belirtmek isterim ki: eski Ankara Başsavcısı Yüksel Kocaman’ı hedef gösterdiği iddiasıyla yine TMK 6/1’den Alican Uludağ isimli meslektaşım hakkında açılan davada verilen mahkumiyet kararı da istinaftan bu nedenle bozuldu. Bu karar da dosyaya sunulmuştu. Aslında il cumhuriyet başsavcısının kolluğun amiri olduğunu düşünürsek aslında bu karar bile benim için açılan bu davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu göstermektedir.
“HAKİM SAVCILARIN İSİMLERİ DEĞİL SİCİL NUMARALARI BİLE GOOGLE’DA VAR”
Üstelik Türk Milleti adına açık yargılama yapıldığı için duruşma tutanaklarında mahkeme heyetinin, duruşma savcısının hatta zabıt katibinin bile isimleri, sicil numaralarıyla birlikte yer almaktadır. Sayın savcının önermesi geçerli olsa, sadece isimin anılması, yazılması bile hakimi hedef gösterme haline gelirse, o takdirde tüm duruşma tutanaklarından sizlerin isimlerinin de çıkarılması, sadece sicil numaralarının yazılması gerekecektir. Ki sırf bu nedenle iliyorsunuz birçok kolluk tutanağında polisin sadece sicil numarası yazar, ismi görünmez. İddianamede adı sayılan ve hakimi onlara hedef gösterdiğim öne sürülen o terör örgütlerinin davalarına bakan tüm avukatlar da o davalarda yargılanan tüm sanıklar da hakimlerin, heyetin, sizlerin adını o tutanaklarda zaten görmektedir. Üstelik sicil numaraları Google’dan arandığında zaten hakim-savcı atama kararnamelerine, görev yerlerine, en son hangi ilden hangi ile atandığınız dahi görülmektedir. Aynı şekilde atama kararnameleri HSK’nın kendi sayfasında da yayınlanıyor. Yani hakim savcıların isimleri 2024 yılında artık gizli bilgi değildir, alenileşmiş durumdalar. Sadece bir hakimin isminin, mahkemenin başkanı olduğu için haberde geçmiş olması TMK 6/1’de tanımlanan hedef gösterme suçuna dayanak oluşturamaz.
YİNE AKIN GÜRLEK DAVASINDA BARIŞ PEHLİVAN BERAAT ETTİ
Yine mütalaada: 'özel kasıtla hüviyetin açıklandığı' öne sürülüyor, ancak bu kastın nasıl ortaya çıktığı, gerçekleştiği açıklanmıyor. Hüviyetin açıklanması meselesine değindim sadece isim verilmesi, bu olgunun gerçekleştiği anlamına gelmez. Yine benzeri biçimde İstanbul’da iki meslektaşımın yine Akın Gürlek’in mağduru olduğu, yargılandığı TMK 6/1 davasında da İstanbul’daki değerli meslektaşlarınız oybirliğiyle beraat kararı verdi ve 'sadece isimin anılması yeterli değildir' dediler. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi, Barış Pehlivan ve Canan Coşkun davasında, Sanıkların üzerine atılı fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine karar verdi. Kararda yer alan şu kısmı dikkatinize sunarım:
'Konuyla ilgili 3713 sayılı yasanın 6/1. Fıkrasını yasal düzenlemesi; "İsim ve kimlik
belirterek veya belirtmeyerek kime yönelik olduğunun anlaşılmasını sağlayacak surette kişilere karsı terör örgütleri tarafından suç isleneceğini veya terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklayanlar veya yayınlayanlar veya bu yolla kişileri hedef gösterenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır' şeklindedir.’
İSTANBUL AĞIR CEZA: “SADECE İSMİN ZİKREDİLMESİNİN BU SUÇUN OLUŞUMU AÇISINDAN YETERLİ OLMADIĞI MAHKEMEMİZCE DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR”
Madde kısaca, terörle mücadele görev alanların korunmasına yönelik olarak düzenlenmiştir. Hem terörle mücadelede görev alan kamu görevlileri hem de muhbirlerin korunması bu kapsamda değerlendirilir. Maddenin ilk fıkrasında, terörle mücadelede görev alanların kimliklerinin açıklanması, ikinci fıkrasında ise terör örgütlerinin propagandası niteliğindeki açıklamaların yayınlanması suç olarak düzenlemiştir. Sadece ismin zikredilmesinin bu suçun oluşumu açısından yeterli olmadığı mahkememizce değerlendirilmektedir.'
GÖKMEN KARADAĞ DA BERAAT ETTİ
Bu hükümde yer alan AİHM ve AYM düzenlemelerini de doğal olarak dikkate alacağınızı umuyorum. Bu hafta da AYM Üyesi İrfan Uçar’ın yine benzeri biçimde yaptığı suç duyurusu üzerine televizyoncu Gökmen Karadağ İstanbul’da TMK 6/1 yargılamasından beraat etti. Ki kendisi yine biliyorsunuz birçok meşhur soruşturmayı yürüttü ve başsavcı olması nedeniyle, doğrudan terörle mücadele eden istihbarat, TEM ve KOM şubelerinin amiri idi. Buna rağmen beraat ettiğini dikkatinizce sunarım.
“A4 BÜYÜKLÜĞÜNDE TEK HABER VAR AMA SAVCI SÜREKLİ ÇOĞUL İFADEYLE ‘YAPILAN HABERLER’ DİYOR”
Sayın savcı, yargılanmama yol açan sadece, A4 boyutunda tek bir haber olmasına rağmen, mütalaasında üç kez çoğul ifade kullanıyor ve 'yaptığı haberler', 'Yayınladığı yazılar', 'iddianameye konu yazılar' demeyi tercih ediyor. Bu da doğru değildir! Bu cümleler iki bakımdan önem taşıyor: Sayın savcı çoğul ifade kullanarak, aslında bize, size, dosyayı okuyacaklara TMK 6/1 maddesindeki suçun oluşumu için mütemadi bir sürecin gerektiğini, terörle mücadelede görevli kişi hakkında birçok kez, kesintisiz yayın yapılması gerektiğini zımnen kabul ediyor kendisi de. Burada bilerek 'haber' sözcüğü yerine 'yayın' diyorum. Çünkü bizim dosyamızda benim yazdığım ve içeriğini kelime kelime hatırlamadığım, tamamı bana aittir diyemediğim tek sayfalık bir 'haber' vardır.
ATANMASI DIŞINDA ANKA’DAN GEÇEN BAŞKA AKIN GÜRLEK HABERİ YOKTUR
ANKA Haber Ajansı’nda Akın Gürlek’in isminin geçtiği haberler kendisinin Adalet Bakan Yardımcılığı’na atanma kararnamesi ile ilgili rutin Resmi Gazete haberleridir. AYM kararına uymadığına ilişkin yapılmış bu tek haber dışında başka bir Akın Gürlek haberi yoktur Anka Ajansı’nda. Yani özel kasıt iddiası benim çalıştığım haber kuruluşu ve benim için geçerli değildir.
“ANKARA’DA KENDİSİNİ TANIMAZDIK BİLE, BAKANLIKTA FOTOĞRAFLI ÖZGEÇMİŞİNİ YAYINLAYANA KADAR”
Sayın savcı mütalaasında 'teşhise ve ifşaya yarar şekilde mağdurun kimliği özelinde bilgiler verdiği' mi öne sürmektedir. Tekrar hatırlatıyorum yapılan tek sayfalık tek bir haber vardır onda da kullanılan tek fotoğraf, Çağlayan adliyesinin uzaktan çekilmiş dış cephe fotoğrafıdır. Ben, savcının tanımıyla Akın beyin 'teşhisine, ifşasına yarayacak, kimliği özelinde bilgiler vermedim' haberde sadece o mahkemeden çıkan ve kamuoyunun yakından tanıdığı siyasetçi, gazeteci, hukukçularla ilgili basına yansıyan, internette yayınlanmış olan eski yargılama haberlerinin listesi yer aldı. Savcının sözünü ettiği bilgiler Akın beyin kişisel özellikleri, eşgali, iletişim bilgileri, ev adresi, e-posta adresi, özel taşıtı gibi bilgileri olabilir. Bu tür özel bilgilerin hiçbiri de haberimizde yer almamaktadır, ayrıca zaten bu bilgilerin hiçbirisini de bilmiyoruz. Bir hakimin isminin bir haberde geçmesinin, günümüzün gelişen bilgi-bilişim, internet teknolojisi karşısında hedef gösterme suçunu oluşturmayacağını bir kez daha vurguluyorum. Üstelik biz en azından Ankara’daki gazeteciler Akın Beyin fiziki özelliklerini bilmezdik, ta ki kendisi Bakan Yardımcısı olup da özgeçmişini, makamda otururken Adalet Bakanlığı sitesinde yayınlayana kadar. Kendi fotoğrafını da özgeçmişini de burada yayınladı ve halen yayındadır. Yani savcının kastettiği bilgileri artık Akın bey kendisi yayınlamış durumdadır.
“SİZİN ADINIZI DA GOOGLE’DA ARAYINCA …”
Sayın Başkan, duruşma öncesinde savunmamı yazarken merak ettim sizin adınızı da Google’da arayınca mesela Yunak’tan, Midyat’a, sonra Gebze’ye oradan da 2017’de Ankara’ya geldiğiniz, Altındağ İlçe Seçim Kurulu Başkanı olduğunuz bilgisini internette gördüm. Üstelik fark ettim ki 3 Aralık 2022’de Anadolu Ajansı’ndan yargı muhabiri meslektaşım gayet doğal bir şekilde doğru bir haber yazmış ve malum yapının deşifre olan 521 ankesör hattı ile mahkemenizin suç duyurusunda bulunduğunu, mahkeme başkanı olarak sizin imzanızla gönderildiğini haberleştirmiş. Bu haber halen de ahaber web sitesinde duruyor. Bu arkadaşımız da TMK 6/1 kapsamına giren bir suç işlememiş, haberin öznesi olarak adınızı vermiş ve içeriği doğru haberini yazmış geçmiş, ahaber dahil birçok haber sitesi de kullanmış. Yani sadece sizin adınız geçtiği için bu haberle suç işlenmiş değildir, bu bir haberdir. AA muhabiri ve ahaber sitesi sorumlusuna sırf bu nedenle dava açıldığını sanmıyorum.
“O GÜN BİZİM DIŞIMIZDA YÜZLERCE SİTEDE, BASIN KURULUŞUNDA BENZERİ HABERLER YAPILDI”
Mütalaada ‘ama, lakin' içerikli bir cümle de AİHS’nin 10/2 maddesindeki düşünceyi açıklama özgürlüğünün, sınırlanabileceği ayrıksı durumlar tanımlanırken, koyu harflerle 'gizli bilgilerin açığa çıkmasının önlenmesi' ibaresi de eklenmiş. Bunun bold karakterle yazılmış olması dikkati çekiyor ama yine bizim dosyamızla alakası yok. Çünkü bu cümlenin 11 satır üstünde bu kez savcı bey, 'mağdurun kamu tarafından bilinen bazı davalara baktığını ve bu davalarda hukuka aykırı birçok karara imza attığının haberleştirildiği' denilmektedir. Hep bunu dikkatinize sundum; haberde sözü edilen tüm davalar ve mahkemeden çıkan kararlar aleni yargılama sonucunda o mahkemenin verdiği ve tamamı internette, Google aramalarında mahkeme ve hakim adı yazıldığında çıkan sayfalardır. O gün bizim dışımızda yüzlerce sitede, basın kuruluşunda benzeri haberler yapıldı.
TMK 6/1’DE 2006 YAPILAN DEĞİŞİKLİĞİ VE TBMM TUTANAKLARINI ANIMSATTI
Bu noktada sizlere TMK’nın 6. Maddesinde son değişikliğin 29.6.2006 tarihinde TBMM’de kabul edilen 5532 sayılı Kanun’la yapıldığını anımsatmak isterim. Bu değişiklik 18 Temmuz 2006’de Resmi Gazete yayınlandı ve yürürlüğe girdi. TBMM Genel Kurulu’nda Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve daha sonra Adalet Bakanı olan iktidar Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın davamızı da ilgilendiren 'uygulayıcıların dikkat etmesini istediği' kısa konuşmasına dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü iki Adalet Bakanı da haber aktarmanın TMK 6/1 kapsamına girmediğini belirtiyor üstelik uygulayıcıların bu maddeyi kullanırken dikkat etmesi gerektiğini, aksi takdirde toplumda yaşanabilecek sorunlara işaret ediyor. Tutanaktaki konuşmaların ilgili kısımları şöyle:
BEKİR BOZDAĞ: “TERÖR ÖRGÜTÜYLE İLGİLİ VE TERÖR ÖRGÜTLERİYLE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE, ONLARIN HEDEF VE AMAÇLARI DOĞRULTUSUNDA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE BİR YAYINDAN SÖZ EDİYORUZ; YOKSA, ELEŞTİRİ, DÜŞÜNCE AÇIKLAMASI, HABER NAKLİ VE GÜNCEL OLAYLARI DEĞERLENDİRME ANLAMINDA BİR OLAYDAN DEĞİL”
'(Grup Başkanvekili) BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –… Bu maddenin görüşmeleri sırasında konuşan arkadaşlarımız, maddenin, niteliği itibariyle basın özgürlüğüyle yakından ilgili olduğu için birtakım değerlendirmelerde bulundular. … Basın özgürlüğü dahil bütün temel hak ve hürriyetlerin ancak güvenlik, huzur ve barış içerisinde teminatlı bir biçimde kullanılacağı da açık bir gerçektir. Şimdi, burada bakarsak birkaç husus var. Bir tanesi, maddenin birinci fıkrasında daha önce para cezasıyla karşılanan hususların hapis cezasına dönüştürüldüğü görülmektedir. Nedir o diye baktığımız zaman, örneğin, 6 ncı madde diyor ki: “İsim ve kimlik belirterek veya belirtmeyerek, kime yönelik olduğunun anlaşılmasını sağlayacak surette kişilere karşı terör örgütleri tarafından suç işleneceğini veya terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklayanlar ve yayınlayanlar…” Ne yapıyor; bir nevi, terör örgütüyle ilgili ve terör örgütleriyle işbirliği içerisinde, onların hedef ve amaçları doğrultusunda terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde bir yayından söz ediyoruz; yoksa, eleştiri, düşünce açıklaması, haber nakli ve güncel olayları değerlendirme anlamında bir olaydan değil….
CEMİL ÇİÇEK: “BU DÜZENLEMENİN ZARURETİNİ KABUL EDENLER DAHİ, ACABA, HAKSIZ YERE, HUKUKSUZ YERE BİRKISIM İNSANLAR BU UYGULAMALARDAN ETKİLENEBİLİR Mİ ENDİŞESİNİ DE HEP BERABER TAŞIDIK, TAŞIYORUZ”
Tutanakta 71. Sayfada Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in konuşması var:
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – … Ama, öbür taraftan da, sizin adınıza, kendi adıma bir şeyi daha ifade etmek istiyorum; o da uygulamayı yapanlarla ilgili olarak.
Bakınız, bu tartışmalar sırasında gördük ki, aslında, bu düzenlemenin zaruretini kabul edenler dahi, acaba, haksız yere, hukuksuz yere birkısım insanlar bu uygulamalardan etkilenebilir mi endişesini de hep beraber taşıdık, taşıyoruz. Tabiî, marifet, bunu uygulayanlara ait olacaktır. Biz, bu tasarıyı getirirken, hiç kimsenin kılına zarar gelmesini istemedik, özgürlüklerinin kısıtlanması istemedik, hak kısıtlamalarına maruz kalmalarını da istemedik.
Nasıl, terör örgütünün eylemleri, toplumda endişe, korku, yılgınlık, bezginlik meydana getiriyor ve toplum huzurunu bozuyorsa, uygulayıcılar da, bir başka açıdan, toplumda keyfî uygulamalar yapılıyor endişesini, korkusunu bu topluma vermemelidir; verdikleri takdirde, bunların tarihî sorumluluğu da uygulayıcıların üzerinde olur. Onların da gerekli hassasiyeti bundan sonra daha fazla göstermeleri gerekir; çünkü, bu toplum, her geçen gün, biraz daha açık toplumdur. Yapılan ne varsa, hukuk çerçevesinde yapılacaktır, yapılmalıdır. Aksine bir durum söz konusu olduğunda hem Parlamentoda hem kamuoyu önünde bu uygulamalar tartışma konusu olmaktadır. Bu nedenle, uygulamayı yaparken, burada, Meclis iradesini, kanunun gerekçesini, konuşan arkadaşlarımızın dile getirdiği hususları çok iyi özümsemeleri ve bunları iyice içlerine sindirmeleri ve bu çerçevede bu uygulamaları yapmaları gerekmektedir. Aksine bir durum, devlet ile milletin arasını açar. Bu da, terörün beslenmesine imkân veren bir atmosferin oluşmasına sebebiyet verir. Dolayısıyla, bu endişeyi, bu beklentiyi de, bu vesileyle, sizler adına burada dile getirmek istiyorum…. (AK Parti sıralarından alkışlar)'
“KANUN KOYUCUNUN İRADESİNE UYULMASINI TALEP EDİYORUM”
Bu vesileyle TMK 6/1 maddesinde değişiklik yapan yasa tasarısını hazırlayıp Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla TBMM’ye gelmesini sağlayan dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in ve yine daha sonra Adalet Bakanlığı yapan Bekir Bozdağ’ın TMK 6/1 için kullandığı bu ifadelere dikkatinizi çekiyorum. Eğer kanun koyucunun, kanun yapıcının iradesi, yasaların nasıl yorumlanacağını, kanun lafzını belirleyecekse buna uyulmasını ve tamamen haber nedeniyle açılan bu yargılamanın beraatle sonuçlanmasını talep ediyorum.
“AYNI KONUYU ÜÇ GAZETECİYE VERSENİZ ‘BUNU HABERLEŞTİRİN’ DESENİZ İNANIN BANA ÖNÜNÜZE ÜÇ AYRI HABER METNİ GELİR”
Sayın Başkan ilk duruşmadaki haber yazımı, başlık atılması ile ilgili sorunuzu da açmak istiyorum. Halen soru işareti varsa kafanızda netleştirmek adına şunu söylemek isterim: Tek hakimli olan mahkemeler dışında heyet halinde işleyen yargı organlarında yargılama iş ve işlemlerini yürüten kişi sizsiniz, mahkeme başkanıdır. Mesela her duruşma sonunda, ‘adli kontrol devam’ yazılı olduğunu sandığım notunuzu, kararınızı üyelere göstererek, heyet halinde ‘devam’ kararını açıkladınız. Nasıl ki burada duruşmayı siz yönetiyorsanız İstanbul’da dava konusu haberin yazıldığı dönem mahkeme başkanı olan kişi de Akın Gürlek’tir. Bir mahkeme kararı, duruşma yazılırken ister istemez mahkeme başkanı haberin öznesidir, hem yazım tekniği açısından hem de kararın oluşumunda en kıdemli hakim olarak heyeti yönlendiren, başat kişi olmasındandır. Elbette her hakim hür vicdanı ile kanunlara uyarak, dosya içeriğine göre karar verir. Ancak Mahkeme Başkanının kararlarının heyette etkili olduğunu da hepimiz biliyoruz, görüyoruz. Nitekim 'Türkiye gündemine damga vuran hakim' başlıklı haberde de Akın beyin görüşü etkili olmuştur ki zaten oyçokluğuyla alınan bir karar olduğu için, Anayasa Mahkemesi kararına karşı direnilmesi gibi Türkiye’de bir ilk olan karar ortaya çıkmıştır. İşin bir de haberin, yazılması oluşması aşaması vardır ki bu da her gazetecinin, basın mensubunun kendi bilgi birikimi ve meslek geçmişi, kıdemine uyumlu bir sürecin sonunda ortaya çıkar. Yani aynı konuyu, gelişmeleri, anlatıyı üç gazeteciye verseniz ‘bunu haberleştirin’ deseniz inanın bana önünüze üç ayrı haber metni gelir, nitekim bu durum kişinin birikimi dışında aynı zamanda hayata bakışını, duruşunu gösteren farklılıklarından da kaynaklanır. İfade özgürlüğü dediğimiz konu da tam da budur işte. Yani bir yargıç olarak aklınıza gelebilecek olan 'bu haber metinini niye böyle yazmış da şöyle yazmamış' sorusu basın ve ifade özgürlüğü ile çelişki oluşturmaktadır. Ki haber metninde de, 'Gürlek’in baktığı kimi davalarda mahkemeden çıkan ve basına yansıyan kararların bir kısmı şöyle:' denilerek daha önce bakılan ve her biri kamuoyunda yakından takip edilen güncel, herkesin bildiği merak ettiği isimlerle ilgili davalar ve kararlar sıralanmıştı sadece. Bunların hepsi de o zaman da bugün de internette yer almaktadır.
“YARIN 20. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ, EMEKLİ POLİS BABAMIN MEZARDA KEMİKLERİ SIZLIYOR BU DAVA NEDENİYLE”
Geçen duruşma kendimi size tanıtmak amacıyla hiçbir kuvvetin beni yurdumdan alıkoyamayacağını Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kanları bahasına ortaya koyarak kurdukları, bizlere emanet ettikleri Türkiye Cumhuriyeti’ni, yurdumu hiçbir koşulda asla terk etmeyeceğimi söylemiştim. 1968-1990 arasında çok netameli bir dönemde 22 yıl boyunca polislik yapıp emekli olan ve 19 Ocak 2003’te rahmetli olan babamın kemiklerinin bu dava nedeniyle mezarda sızladığını da size söylemiştim. Ama yine de üç duruşmadır yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki tedbire ilişkin kararınızda yer alan, 'üzerine atılı suçun vasfı ve mahiyeti, tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığı nazara alınarak' ifadesinin bizim dosyamızla benim karakterim, mesleki duruşum, bugüne kadar hiçbir ceza ve hukuk davasına muhatap olmayan sabıkasızlık halimle çelişki oluşturduğunu söylemem gerek. Bu genel ifadenin sürekli tekrarlanması beni ayrıca rencide etmektedir.
“ORTADA SUÇ YOKTUR ORTADA SADECE YAZILMIŞ BİR TANE HABER VARDIR”
Evet haklısınız savcının beni itham ettiği bu suç çok ağır ve mahiyetinin benimle uzaktan yakından alakası yok. Ancak ‘tüm dosya kapsamında bizim bilmediğimiz hangi kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterdiği öne sürülen hangi somut delillerin olduğunun’ artık açıklanmasını talep ediyorum. Ortada suç yoktur ortada sadece yazılmış bir tane haber vardır. Yazılmış bir habere neden bunu yazdın diyen bir savcı vardır, bu sözcükleri niye yan yana getirdin bu haberi yazdın diyen bir yargılama vardır. Bu haber metni dışında hangi “deliller” vardır öğrenmek istiyorum. Yurt dışı çıkış yasağı koyarak 1,5 yıldır mesleki anlamda da beni engellediniz, mağdur ettiniz.
“GEÇMİŞTE GBT’NİN EN AĞIR DETAYLI İNCELEMESİ YAPILAN KURUMLARDA MUHABİRLİK YAPTIM”
Sayın Başkan, değerli mahkeme üyeleri; Hep söyledim yine hatırlatayım. Mahkemenize muhabirlik günlerimden kalan Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’na ilişkin akreditasyon ve çeşitli görev, toplantı, tatbikatlara katılım yazılarını, Başbakanlık muhabirliği kartlarımı sunmuştum. Geçmişte GBT’nin en ağır detaylı incelemesi yapılan kurumlarda muhabirlik yaptım. Bu devam da ediyor ANKA’nın Yazı İşleri Müdürü olarak Milli Savunma Bakanı Sn. Yaşar Güler’in 16 Aralık’ta yaptığı 2023 yılı yıllık değerlendirme toplantısına da katıldım. Yani BTÖ ile mücadele eden bir kurumun başındaki bakanla görüşüyoruz, toplantısına katılıyoruz, haberini yazıyorum ama burada da bir A4 boyutundaki fotoğrafsız haberle hakimi BTÖ’ye hedef göstermekle suçlanıyorum, bu durum abestir.
“HABERİN ÖZNESİNİ OKUYUCUYA TANITMAK GEREKİR. BU YAPILANIN ADI DA HAKİMİ TERÖR ÖRGÜTLERİNE HEDEF GÖSTERMEK DEĞİL, KAMUOYUNUN YAKINDAN BİLDİĞİ ARTIK İSMİNİ EZBERLEDİĞİ BU YARI SİYASİ KİŞİYİ TANITAN HABER YAZMAKTIR”
Akın beyle ilgili olarak Ekim 2020’de yapılan haberlerin çok daha fazlası yeniden aynı biçimde yazıldı. Çünkü kendisi 28 Ağustos 2023 tarihli haberlere göre bu kez HSK’dan sorumlu adalet bakan yardımcısı oldu. Üstelik tüm haberlerde kendisinin tek kare fotoğrafı da kullanıldı, hatta bakanlık sitesinde en güncel görünüm ile birlikte! Benim yargılanmama yol açan haberde ise adliye fotoğrafı vardı. Bu gelişme yazılırken de gayet doğal olarak meslektaşlarım bir kez daha kendisinin geçmişte hangi mahkemelerde hangi ünlü simaların davasına baktığını bir kez daha listeler halinde yazdılar. Gayet normal çünkü bu haber böyle yazılır, haberin öznesini okuyucuya tanıtmak gerekir. Bu yapılanın adı da hakimi terör örgütlerine hedef göstermek değil, kamuoyunun yakından bildiği artık ismini ezberlediği bu yarı siyasi kişiyi tanıtan haber yazmaktır!
Nitekim ertesi gün 29 Ağustos’ta Google üzerinden 'Akın Gürlek' ve 'HSK' sözcükleriyle yaptığım aramada 11 bin 700 sayfalık kayıt ortaya çıktı. Atılan başlıklar da şöyle:
'AYM kararını tanımayan Bakan Yardımcısı Gürlek, HSK'nın da sorumlusu oldu (Duvar)
Tartışmalı kararlarda imzası vardı... Bakan yardımcılığına atanan Gürlek HSK'nın başına getirildi (Oda tv)
Akın Gürlek, HSK'den sorumlu bakan yardımcısı oldu. AYM’nin ‘hak ihlali’ kararını tanımamıştı (Yeni Çağ)
Siyasi davaların tartışmalı hakimi Akın Gürlek, HSK’dan sorumlu bakan yardımcısı oldu (gazete pencere)'
“UMARIM BU GAZETECİLER DE MEÇHUL İHBARCI E-POSTASI İLE SANIK OLARAK ÖNÜNÜZE GELMEZLER”
Tabii geçmiş dönemde malum yapının çok iyi bilinen taktiğiyle, kim olduğu dahi araştırılmayan meçhul ihbarcıların gönderdiği isimsiz ihbar e-postalarla bu haberleri yazan tüm gazeteciler umarım önünüze yine sanık olarak gelmez. Çünkü iddianamede sayın savcı da benzeri biçimde meçhul ihbarcının e-postası ile haberdar olduğunu ifade etmişti. Bu bile garip çünkü ben çok iyi biliyorum ki Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT 81 ilde siber suçlara karşı 7/24 teyakkuz halinde ve tüm trafik takip ediliyor. Öte yandan yarı siyasi kişilik olarak Akın beyin internetteki ünü de her geçen gün artıyor. Hatırlatmak isterim ki ilk savunmamda size şu bilgiyi vermiştim:
-Google’da 15 Şubat 2023 günü 'akın gürlek' şeklinde arama yapıldığında 11 bin 400 sayfa açılıyor sayfanın kaydı çıkıyordu, isim olarak aratınca ise 34 bin kayıt çıkıyordu.
“AKIN BEY HAKKINDA HER GÜN 47 HABER İNTERNETE DÜŞÜYOR”
-29 Ağustos 2023’te isim olarak yine Google üzerinden arattığımda sayfa sayısı 42 bin 400’e ulaşmıştı. Bu şu anlama geliyor Akın Bey hakkında her gün 47 kayıt/haber/yazı internete düşüyor!
-25 Ekim 2023’te ise baktım bu sayı 44 bin 900’e yükselmişti. Üstelik bu linklerde ayrıntılı aramalar yapıldığında hangi illerde görevli iken hangi illere atamasının yapıldığı dahi ortaya çıkıyor, çünkü bunlar zaten HSK sayfasında açıkça yayınlanıyor. Yani isim ve soy isim hangi mahkemede görevli olduğu gibi tüm ayrıntıların yer aldığına dikkatinizi çekerim. Savunmamı yazarken 15 Ocak 2023’te baktığımda ise Google kaydı: 57 bin 700 olmuştu sayın başkan.
“CMUK DEĞİŞMEDEN ÖNCE DURUŞMADA GÖRÜNTÜ ALINIRDI VE TEHDİT OLARAK DEĞERLENDİRİLMİYORDU ÇÜNKÜ ORADA AMACIN HABER OLDUĞU BELLİYDİ, ÖYLE YORUMLANIYORDU”
Ayrıca Akın Gürlek’in artık video görüntüsü de haberlere yansımaktadır. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Bakan Yardımcısı Ramazan Can beyle birlikte görüntüleri, AYM ve Yargıtay arasındaki kriz dolayısıyla yapılan açıklama kapsamında 13 Kasım 2023’te tüm kanallarda yayınlandı. Sayın Başkan, değerli heyet; Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (Reporter Sans Frontier) vardır bu hafta Türkiye ile ilgili sadece TMK 6/1 ile ilgili bur toplama haber yaptı. 20’ye yakın gazeteci halen Türkiye’de TMK 6/1 maddesi kapsamında halen yargılanıyor. Bu madde basın ve ifade özgürlüğü için en büyük tehdit haline gelmiştir. Ki bu örgüt İsrail’in, Filistin’de öldürdüğü gazetecilerin sayısını da takip edip tüm dünyaya duyuran bir örgüttür. Geçmişte CMUK değişmeden önce mahkeme başkanının izni ile duruşmanın başında 2 dakika görüntü alındığını hatırlayanlarınız vardır, ben o çok vahim içerikli yargılamaları izledim. Yani o zaman görüntünün alınmış olması dahi, terör örgütüne tehdit olarak değerlendirilmiyordu çünkü orada amacın haber olduğu belliydi öyle yorumlanıyordu.
“TMK 6/1 İLE İLGİLİ YORUMLARIN ÖZGÜRLÜKLERİ GENİŞLETİCİ ANLAMDA OLMASI LAZIM YOKSA ÇOK YAKIN ZAMANDA YARGI MUHABİRLİĞİ DİYE BİR ALAN KALMAYACAK, HİÇBİR MUHABİR GELİP DURUŞMALARINIZI İZLEYEMEYECEK”
TMK 6/1 ile ilgili yorumların özgürlükleri genişletici anlamda olması lazım yoksa çok yakın zamanda yargı muhabirliği diye bir alan kalmayacak, hiçbir muhabir gelip duruşmalarınızı izleyemeyecek çünkü tepemizde Demokles’in kılıcı sallanıyor.
“10 YILLIK HAKİM 1. SINIF OLUYOR, 29 YILLIK GAZETECİ OLARAK DİYORUM Kİ BU TEK SAYFALIK METİN HABERDİR”
Mayıs ayında meslekte 30’ncu yılına girecek olan ve Sürekli Basın Kartı taşıyan bir gazeteci olarak bunu söylememe de izin verin: Hukuk fakültesi mezunu bir hukukçu, meslek olarak hakim ve savcılığı seçtiğinde eğer kişilik zaafları yoksa, hadi belki de iktidarla da arası iyiyse diyeyim, mesleğinde 10 yılını doldurduktan sonra 1. Sınıfa ayrılabiliyor ve hatta yüksek mahkemelere üye olarak atanabiliyor. Gelişmiş demokrasilerde madem ki yasama, yürütme ve yargının yanında basın da 4. Kuvvetse, benim de mesleğinin 29. yılında en azından şu saptamayı yapabilecek yetkinlikte olduğumu kabul edeceğinizi umuyorum: Basın davalarında, metin incelemelerinde gerektiğinde mesleğin uzmanı, bilirkişilik yapabilecek yetkinlikteki birisi olarak diyorum ki: Bu tek sayfalık metin haberdir ve burada tamamen mesleki kaygıyla, Türkiye gündemine damga vuran yepyeni bir durum saptaması yapılarak hukukçular ve kamuoyu bilgilendirilmiştir.
BUGÜNE KADAR BANA HİÇBİR DAVA AÇILMADI
Hacettepe Üniversitesi Fransız Filolojisi mezunu olmamın da metin yazımı ve analizine olumlu etkisi olacağını da takdir edersiniz. Bugüne kadar hiçbir haberimin tekzip edilmediğini, haber nedeniyle herhangi bir soruşturma veya tazminat ile karşılaşmadığımı bir kez daha dikkatinize sunuyorum.
“BU DAVANIN ARTIK TURNUSOL KAĞIDI HALİNE GELDİĞİNİ BİLMENİZİ İSTERİM”
Son olarak bu davanın artık turnusol kağıdı haline geldiğini bilmenizi isterim: Basın ve ifade özgürlüğünü bir tarafa bırakıyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir yurttaşı olarak, Adalet Bakan Yardımcısı olan bir hakime karşı dahi haklarımı koruyacak bir adalet, yargı sistemimiz olup olmadığını ortaya koyacaktır vereceğiniz karar. Bu karar sadece Mansur Çelik’in kişisel tarihini etkilemeyecek, basın ve ifade özgürlüğünün Şubat 2024’te hangi noktada olduğunu da ispatlayacak, mahkemenizin alacağı karar da Türk basın tarihine geçmiş olacak. Bu davanın bir haber nedeniyle M.Ç. hakkında açılan ve A.G.’nin sonradan müdahil olduğu bir dava olarak görülüp, tamamen olgular üzerinden incelenerek beraatle sonuçlanacağına inanıyorum.
BASIN KANUNU’NA DA UYULMAMIŞTIR
Öncelikle bu bir basın davasıdır ve bu nedenle ille de açılması gerekiyor idiyse 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 'Dava süreleri' başlıklı 26. Maddesi uyarınca 4 ay içerisinde açılması zorunlu idi. Haberin yayın tarihi 14 Ekim 2020 olduğu ve 4 aylık süreye uyulmadığı için davanın bu bakımdan düşürülmesi gerekirdi. Davanın esasına girdiğimiz takdirde ise; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 'İfade Özgürlüğü' başlıklı 10.maddesi, T.C. Anayasası'nın 'Kanun Önünde Eşitlik' ilkesini düzenleyen 10; 'Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyetini' düzenleyen 26; 'Basın Hürriyetini' düzenleyen 28.maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun, 'Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir' diyen 3. Maddesinin yanı sıra 'Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması' nedeniyle de CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı vermenizi talep ediyorum.”
“HAGB İSTEMİYORUM, BERAAT EDECEĞİM”
Mahkeme Başkanı’nın sorusu üzerine Mansur Çelik, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması’nı (HAGB) ruh dünyamda zımnen suçun kabulü olarak görüyorum. Ben suçlu değilim berat edeceğim buna inanıyorum. HAGB istemiyorum” dedi.
ALTI AY HAPİS VERDİ. CEZAYI ERTELEDİ
Çelik'in savunmasının ve avukatını beyanlarının ardından, heyet karar için çekildi ve kısa bir aranın ardından salona gelerek oybirliğiyle alınan kararı açıkladı. Mahkeme Başkanı, Mansur Çelik’e TMK 6/1’de tanımlanan yasal alt sınır olan bir yıl hapis cezası verdi. Bunu 10 aya indiren mahkeme, daha sonra bu cezayı da 6 aya düşürerek, erteledi. Mahkeme, 14 aydır uygulanan yurt dışı yasağı tedbirini de kaldırdı.
KARAR İSTİNAFA TAŞINACAK
Avukat Çağlayan ve Çelik, gerekçeli kararın açıklanmasının ardından mahkumiyet kararının bozulması için İstinaf’a başvuracaklarını söyledi.
İLK KEZ BİR YEREL MAHKEME ANAYASA MAHKEMESİ’NE DİRENMİŞTİ
Anayasa Mahkemesi, milletvekili olan Enis Berberoğlu’nun tahliye edilmesi için karar almış ancak Akın Gürlek’in İstanbul’da başkanlık yaptığı ağır ceza mahkemesi bu karara karşı direnmişti. ANKA Haber Ajansı da bu gelişmeyi ve Gürlek’in daha önce baktığı, kimi davalarda çıkan ve tamamı internette bulunan kararların bir kısmını tek haber olarak yazmıştı. Haberde sadece Çağlayan Adliyesinin dış cepheden tek kare genel fotoğrafı kullanılmıştı. İlk kez bir yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne direnmesi o dönem birçok yerde haber yapılmıştı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi aynı konuda bir kez daha karar alıp gereğinin yapılması için Adalet Bakanlığı ile TBMM’ye bu kararını da göndermişti. Bugün AYM ile Yargıtay arasında yaşanan TİP Milletvekili Can Atalay kararı tartışmalarının, yasal dayanakları Ekim 2020’de bu şekilde atılmıştı.