Haber: NİSANUR YILDIRIM - Kamera: DURSUN ALKAYA
Kadın örgütlerinin İstanbul Sözleşmesi'nin feshine karşı yaptığı iptal başvurusu bugün Danıştay 10. Dairesi'nde görüşüldü. Karar, daha sonra yazılı olarak açıklanacak. Avukat Hülya Gülbahar, “Başkan duruşmadan ayrılırken kararını verdiklerini söyledi. Aslında başkan, Mor Çatı savunmasını yaparken uzman tanık dinlenmesine itiraz etti ve ‘bozma gerekçesi yaparsınız’ diyerek ihsas-ı rey’de bulunmuş oldu. Biz yaklaşık olarak verilecek kararı biliyoruz. Beş celsedir aleyhte karar çıkacağını bekliyoruz ve biliyoruz. Buna rağmen İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktık. Bizim için önemli olan bu mahkemelerin verdiği kararlar değil İstanbul Sözleşmesi’nin her bir maddesini bu ülkenin dağına, taşına yazmak. Bunun için her gün mücadele ediyoruz. Mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
Danıştay 10. Dairesi; Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Derneği ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın "Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile çekilme kararının iptaline yönelik başvurusunu bugün görüştü. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, sözleşmeden çekilmenin iptali yönündeki taleplerle ilgili "ret" kararı vermişti.
Duruşma, bugün saat 09.45’te başladı. 4,5 saat süren duruşmada; mahkeme heyeti kadın örgütlerinin savunmasını ve savcıların mütalaasını almasının ardından kararın daha sonra yazılı olarak tebliğ edileceğini açıkladı. Kadın örgütleri, reddi hakim talebinde bulundu.
Duruşmanın bitmesinin ardından kadın örgütleri Danıştay’ın önünde basın açıklaması yaptı. Nezahat Demiray ve Özlem Günel Tekşen, EŞİK Platformu adına basın açıklamasını okudu. Açıklama şöyle:
“DANIŞTAY’DA 220’DEN FAZLA İPTAL DAVASI AÇILDI. BU DAVALARIN 70’TEN FAZLASI DURUŞMALI OLARAK GÖRÜLDÜ”
“Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz, siyasi bir kararla çıkıldı. Karara karşı Danıştay’da açılan 220’den fazla davadan, duruşması yapılan 70 kadarı reddedildi. Kararın bağımsız ve tarafsız koşullarda verilmesi engellendi. Halen karar verilmeyen davalar mevcut. Bugün bu davaların duruşmaları için bir kez daha Danıştay’dayız. 20 Mart 2021’de Resmi Gazete’de yayımlanan, İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çıkış kararının ardından; kadınlar, kadın örgütleri, barolar, meslek örgütleri, sendikalar ve siyasi partiler tarafından Danıştay’da 220’den fazla iptal davası açıldı. Bu davaların 70’ten fazlası duruşmalı olarak görüldü. 28 Nisan- 23 Haziran 2022 tarihleri arasında yapılan dört duruşmada görüşülen dosyalara, EŞİK Platformu’nun çağrısıyla toplanan 1000’in üzerinde kadın avukatın yetki belgesi sunuldu. Duruşmalara yüzlerce hukukçu ve kadın hakları savunucusu katıldı. Dünya hukuk tarihine geçecek savunmalar yapıldı.
“DURUŞMA GÜNÜNÜN 25 KASIM KADINA KARŞI ŞİDDETLE ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ’NÜ TAKİBEN BELİRLENMİŞ OLMASI TESADÜF OLMASA GEREK”
Bu duruşmaların ardından Danıştay 10. Dairesi, 19 Temmuz 2022 tarihinde 2’ye karşı 3 hâkimin oyu ile duruşmaları yapılan davaları reddetti ve Sözleşme’den çekilme kararını ‘hukuka uygun’ buldu. Yapılan temyiz başvuruları da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK) tarafından reddedilerek Cumhurbaşkanı’nın kararı ‘hukuka uygun’ bulundu. Bu kararlarla, Anayasa ve ilgili yasalar ülkenin üst mahkemelerinden biri tarafından da açıkça ihlal edilmiş oldu. Danıştay ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin toplu davaları ele alış biçimine ilişkin 6. maddesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesini ve usul ekonomisi ile ilgili ‘davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir’ diyen 141. maddesini ihlal etti. Mahkemece re’sen ya da talep üzerine delil toplanmayan bu davalarda, Danıştay makul süreyi aşan bir yargılama yaptı ve halen süren davaları dikkate almadan, duruşmalar tamamlanmadan kararını açıkladı. Duruşması yapılmayan, çoğu kadın örgütleri tarafından açılmış olan davaların duruşması bugün yapılıyor. Duruşma gününün 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nü takiben belirlenmiş olması tesadüf olmasa gerek.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DAVALARI AÇILDIKTAN SONRA, İLK İNCELEMEYİ YAPAN HEYETTEN 2 ÜYE DEĞİŞTİRİLDİ. YERLERİNE BİRİ ESKİ AKP’Lİ BELEDİYE HUKUK MÜŞAVİRİ OLAN İKİ ÜYE ATANDI. BU İKİ ÜYE BAŞKANLA BİRLİKTE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ALEYHİNE KARAR VERDİ”
Bir kez daha dile getiriyoruz; İstanbul Sözleşmesi, Anayasa’nın 90. maddesi ve 6251 sayılı yasa gereğince yasa hükmündedir ve hala yürürlüktedir. Meclis tarafından kabul edilen Sözleşme’nin onayına ilişkin 6251 sayılı yasa yürürlüğe girdikten sonra, İstanbul Sözleşmesi başta 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu olmak üzere birçok iç hukuk düzenlemesine etki etmiş ve kendisi de iç hukukun bir parçası haline gelmiştir. Temel insan hakları ile ilgili bu sözleşme, kadınlar haklarına sahip çıktıkça yaşayacak ve yaşatacaktır. ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ bir slogandan daha fazlasıdır; kadınların şiddete boyun eğmeyeceklerinin ve eşitlikten vazgeçmeyeceklerinin ifadesidir. Siyaset, İstanbul Sözleşmesi yargılama sürecine çeşitli şekillerde müdahale etti, kararın bağımsız ve tarafsız koşullarda verilmesi engellendi. İstanbul Sözleşmesi davaları açıldıktan sonra, ilk incelemeyi yapan heyetten 2 üye değiştirildi. Yerlerine biri eski AKP’li belediye hukuk müşaviri olan iki üye atandı. Bu iki üye başkanla birlikte İstanbul Sözleşmesi aleyhine karar verdi.
“DAVALAR SÜRERKEN ‘DAVALI’ SIFATINI TAŞIYAN CUMHURBAŞKANI, DANIŞTAY’I ZİYARET ETTİ”
Davalar sürerken ‘davalı’ sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı, Danıştay’ı ziyaret etti. Duruşmalarının yapıldığı Danıştay Konferans Salonu'nda, Danıştay hakim ve savcılarının dinleyici olarak katıldığı bir konuşma yaptı. Davalar sürerken Danıştay’a, Davalı Cumhurbaşkanı bir ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üç yeni hakim atadı. Bu yolla hakimler üzerindeki iktidar otoritesi daha da pekiştirildi. Davalar sürerken Davalı Cumhurbaşkanı, Danıştay’ın temyiz mercii olan İdari Dava Daireleri Kurulu’nun (DİDDK) yapısına da müdahale etti. DİDDK üyelerinin görev süresi, 28 Haziran 2022’de yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 31 Aralık 2022’den 31 Aralık 2026’ya dek uzatıldı. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yürütmenin durdurulması talebini bu Kurul reddetmişti. Bu görev süresi uzatımı ile, Danıştay 10. Daire’nin kararını temyiz mercii olarak inceleyecek ve son sözü söyleyecek olan DİDDK’nın, Cumhurbaşkanlığı’nın Sözleşme’den çıkış işlemini onaylayan mevcut yapısı korundu ve temyiz itirazlarımızın reddedilmesi garantilenmiş oldu.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN HUKUKSUZ ÇIKIŞI VE DANIŞTAY’IN YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEBİNİ RET KARARINI TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE PROTESTO EDEN KADINLARA VE LGBTİ ARTILARA KARŞI YOĞUN ŞİDDET UYGULANDI”
Çok sayıda iktidar yetkilisi, süren davalara rağmen Cumhurbaşkanı’nın işlemini savunan açıklamalar yaptı, yapmaya devam ediyorlar. Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığına ilişkin 138. maddesini açıkça ihlal eden bu açıklamalar hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Davalar sürerken Davalı Cumhurbaşkanı’nı davada temsil eden iki savunmandan biri, davacıların gözü önünde mahkeme koridorlarında Danıştay 10. Daire Başkanı ile birlikte dolaşıp, sohbet etti. Eşit muamele ilkesi çiğnendi. 28 Nisan 2022 ve 23 Haziran 2022 tarihlerindeki duruşmalar öncesinde gerçekleşen davacılara yönelik kolluk şiddetiyle; ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı, anayasal hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını ihlal edildi. İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çıkışı ve Danıştay’ın yürütmeyi durdurma talebini ret kararını Türkiye’nin her yerinde protesto eden kadınlara ve LGBTİ artılara karşı yoğun şiddet uygulandı. Kadınlar ve LGBTİ artılar tartaklanarak gözaltına alındı. Bazı yerlerde kadınlara ağır para cezaları kesildi, disiplin cezaları dahil çok çeşitli yaptırımlar uygulandı.
“İKTİDAR SÖZLEŞME’DEN HUKUKSUZ ÇIKIŞINI HALEN ‘MİLLİ YASALARIMIZ VAR’ DİYEREK SAVUNMAYA ÇALIŞIRKEN BİR YANDAN DA BU SÖZLE KASTETTİĞİ 6284 KADINA ŞİDDETLE MÜCADELE YASASI’NIN AŞINDIRILMASINA GÖZ YUMUYOR”
İktidar Sözleşme’den hukuksuz çıkışını halen ‘milli yasalarımız var’ diyerek savunmaya çalışırken bir yandan da bu sözle kastettiği 6284 Kadına Şiddetle Mücadele Yasası’nın aşındırılmasına göz yumuyor. Oysa, Sözleşme’nin getirdiği düzenlemelerin birçoğunun iç hukukta karşılığı yok. Örneğin; belediyelere sığınak açma yükümlülüğü getiren düzenlemeye dair bir izleme mekanizması mevcut değil ve ilgili Yasa tam olarak uygulanmıyor. 6284’te eksikler bulunuyor. Yasa’nın 2. maddesinde, bu eksiklere atıfla Yasa’da hüküm bulunmayan hallerde İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanacağı açıkça yazılı. Kaldı ki, İstanbul Sözleşmesi'nin izlenmesi için, Sözleşme ile oluşturulan ulusal ve uluslararası denetim mekanizmasının Türkiye hukukunda ve devlet mekanizmaları içinde bir muadili bulunmuyor. Bugün ve bundan sonra İstanbul Sözleşmesi’ne, Anayasal hukuk düzenine ve insan hakları hukukuna sahip çıkmaya devam edeceğiz. Yukarıda sayılan ve buraya sığmayan nedenlerle tarafsızlığı tartışılır hale gelen, bu durumu hukuka uygun olmayan yorumlarıyla kararlara da geçiren mahkeme üyelerinin bu davadan çekilmesini bekliyoruz, artık bu davaya bakmamaları gerekir. Hayatlarımız, haklarımız ve hayallerimiz üzerinden siyaset yapılmasına izin vermeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyeceğiz.”
Avukat Nagihan Bulduk, şöyle konuştu:
“BU YARGILAMAYI TARAFSIZ, ADİL, EŞİT, DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK İLKELERİYLE YAPMAYAN HAKİMLERİ REDDETMİŞ BULUNUYORUZ”
“İçinde bulunduğumuz süreç ne yazık ki yargının artık Anayasa’yı, AYM’leri tanımadığı bir süreç. Bugün de biz burada daha önce çok sayıda dosyada karar vermiş ve hatta gerekçelerini dahi açıklamış bir heyetin huzurundaydık. Kararının gerekçelerinin ne olduğunu bildiğimiz, eşitlik, tarafsızlık ve adil yargılanma ilkesine, uygun bir yargılama yapmadığını bildiğimiz hakimlerin reddini talep ettik. İçinde bulunduğumuz süreçte, hakimlere hangi düzeyde olursa olsun Bangalor etik yargı ilkelerine uygun bir şekilde yargılama yapmalarını ve İstanbul Sözleşmesi’nin Anayasal hiçbir dayanağı olmayan Cumhurbaşkanı kararnameleriyle ortadan kaldırılamayacağını, bu sözleşmeden çekilemeyeceğini açıkça ifade ettik. İstanbul Sözleşmesi’ni yürütmekle yükümlü ve görevli, yetkili olan makam yürütme organıdır. Yani, Cumhurbaşkanlığıdır. Bu makamın yasama yapma, yasa koyma ya da kaldırma yetkisi yokken sözleşmeyi uygulama yetkisi varken bu yetkiyi yerine getirmeyip ortadan kaldırması Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir. Biz bu sebeple hukuka uygun karar vermeyen ama dahası bu yargılamayı tarafsız, adil, eşit, doğruluk ve dürüstlük ilkeleriyle yapmayan hakimleri reddetmiş bulunuyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni her düzeyde sahip çıkıyoruz.”
Avukat Candan Dumrul ise şunları söyledi:
“HEPİMİZİN HAYATLARININ GÜVENCESİ ANAYASAL HUKUK DÜZENİDİR”
“Kadın Dayanışma Vakfı olarak bizim açtığımız davanın da duruşması görüldü. Ne acı ki ilk grup davaların aslında doğrudan sahada çalışan kadın örgütlerinin davalarının ilk grupta görülmesi ve geçen sene yapılan yargılamalarda, bizim saha deneyimlerimizi de bu yargılama pratiğine bir şekilde yansıtmamıza imkan verilmesi gerekiyordu. Maalesef bu gerçekleşmedi. Biz Danıştay’ın kararının ne olduğunu bildiğimiz bir ortamda, kerhen yargılama yaptıkları gerçeğini bilerek bu duruşmalara katılmak durumunda kaldık. Ancak içeride de ifade ettik. Söz konusu süreç aslında bir fıkra olabilecek kadar komik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yayınladığı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı kararı alma yetkisi verdi. Bu yetkiye dayanarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Bizim bu sözleşmeden çekilme kararına karşı açtığımız davaları da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı heyet reddetti. Türkiye’de aslında tek başına İstanbul Sözleşmesi davaları bakımından değil bir bütün olarak hukuk sisteminin tamamı, anayasal sistemin bütünü bakımından muazzam bir tehlike olduğuna bu davalar ve yargılamalar çok açık bir biçimde işaret. Biz yetkisini Anayasa’dan alan Danıştay’a, Cumhurbaşkanlığına ve bütün kamu kurumlarına rağmen Anayasa’yı savunmaya devam edeceğiz. Çünkü hepimizin hayatlarının güvencesi anayasal hukuk düzenidir. Bunun yanı sıra ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekildik’ dedikleri için İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Biz İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni sokakta mücadelemizle yazmaya devam edeceğiz.”
Avukat Hülya Gülbahar ise şöyle konuştu:
“BAŞKAN, MOR ÇATI SAVUNMASINI YAPARKEN UZMAN TANIK DİNLENMESİNE İTİRAZ ETTİ VE ‘BOZMA GEREKÇESİ YAPARSINIZ’ DİYEREK İHSAS-I REY’DE BULUNMUŞ OLDU”
“İçeride çok sayıda davacı hakimlerin çekilmesini ya da reddini talep etti. Çünkü açıkladıkları ret kararıyla mahkemeye, mahkemenin tarafsızlığına ve bağımsızlığına olan güvenimiz sarsılmıştır. Başkan duruşmadan ayrılırken kararını verdiklerini söyledi. Aslında başkan, Mor Çatı savunmasını yaparken uzman tanık dinlenmesine itiraz etti ve ‘bozma gerekçesi yaparsınız’ diyerek ihsas-ı reyde bulunmuş oldu. Biz yaklaşık olarak verilecek kararı biliyoruz. Beş celsedir aleyhte karar çıkacağını bekliyoruz ve biliyoruz. Buna rağmen İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktık. Bizim için önemli olan bu mahkemelerin verdiği kararlar değil İstanbul Sözleşmesi’nin her bir maddesini bu ülkenin dağına, taşına yazmak. Belediyesinden siyasi partilerine kadar toplumun bütün alanlarında uygulatmak. Bunun için her gün mücadele ediyoruz. Mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Mor Çatı gönüllüsü Gülsun Kanat, şunları söyledi:
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLMENİN NE KADAR POLİTİK OLDUĞUNU BUGÜN DANIŞTAY’DA, BU DAVADA BİZ KADINLAR YAŞAMIŞ OLDUK”
“Biz kadınların sesini bu mahkemeye taşımak, yıllardır yapmış olduğumuz tanıklıkları, kadınları şiddetten uzaklaştırmak için verdikleri mücadelede nasıl yalnızlaştırıldıklarını, kılavuzsuz bırakıldıklarını anlatabilmek için gelmiştik. Mahkeme yine erkek anlayışını gösterdi ve dinlemek istemedi. ‘Uzman görüşünü kabul etmiyoruz’ dedi. Avukat arkadaşlarımız itiraz ettiklerinde de ‘bunu bir bozma gerekçesi sayarsınız’ diyerek aslında kararını açıklamış oldu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ne kadar politik olduğunu bugün Danıştay’da, bu davada biz kadınlar yaşamış olduk. Burada durmayacağız. Biz yarattık, biz kazandık. Kazanımlarımıza sahip çıkacağız. İstanbul Sözleşmesi yaşıyor, var. Bir gecede alınmadı, alınamaz. Biz bunu bir gecede yapmadık. Uzun mücadeleler sonucunda bütün bu kadınlar yarattık, bir araya getirdik. İlmek ilmek ördük. Yine yapacağız. Birkaç erkeğin sözüyle, bununla değişmeyecek.”