Samandağ Ekoloji Grubundan Panele Davet Samandağ Ekoloji Grubundan Panele Davet

Ceylan Yayınları, kuruluşunun 30. yılı kapsamında İskenderun’da imza ve söyleşi etkinliği düzenledi.
 12 Eylül askeri darbesinden sonra 23 Ocak 1983’te idam edilen devrimci Ali Aktaş anısına Hatice Güden tarafından hazırlanan kitabın imza günü Dayanışma Gönüllüleri Yaşam Alanı’nda gerçekleştirildi. Etkinliğe konuşmacı olarak Ceylan Yayınları Editörü Hasan Polat, LİMTER-İŞ Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı ve İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi ve Ölüm Orucu gazisi Nihat Göktaş katıldı. Ali Aktaş’ın ailesi ve yakınlarıyla birlikte ESP MYK üyesi Okan Danacı, DEM Parti İskenderun İlçe Eşbaşkanı Fidan Durmuş, İHD İskenderun Şube Eşbaşkanı Ayten Kılınç, 2021 Tüm Emekli-SEN İskenderun Şube Başkanı Mustafa Çankaya, ESP ve SOL Parti üyeleri ve Sosyal Haklar Derneği’nin yanı sıra pek çok kişi katıldı.
 Açılış konuşması ve saygı duruşuyla başlayan etkinlikte Ceylan Yayınları adına ilk sözü alan Hasan Polat, “ Ceylan Yayınları bu etkinliği, özellikle İskenderun’da bir biyografi vesilesiyle örgütlemeyi öngördü, ve biz onun bir parçası olarak buradayız. Ceylan Yayınları olarak, buraya katılım gösteren tüm okurlarımıza, kavga dostlarına ve bizi konuk eden Dayanışma Gönüllüleri’ne  teşekkür ediyoruz.” dedi.
 “Yayınevimizin ve geleneğimizin 30. yılındayız. Kampanyamızı aylardır işçilere, emekçilere, kadınlara taşımaya çalışıyoruz. Şimdi İskenderun’dayız. Yayınevimiz önemli bir etkinlik planlamış oldu. Kendi çıkardığı biyografi kitabıyla buraya geldi. Ali Aktaş’ı, kendi doğup büyüdüğü topraklarda anlatmayı önemli buldu. Bunun bir parçası olarak bugün buradayız. Liseli bir genç olarak devrimci faaliyete ilk katıldığım ilk eylemlerden biri Ali Aktaş’ın idam edilişinin yıl dönümünde İstanbul Harbiye’de onu anmak olmuştu. Ali Aktaş’la ilk gerçek tanışmam burada olmuştu diyebilirim.
 Ali Aktaş önemli bir isimdir.  Yıllar önce yoldaşın anısına Ali Aktaş Yayınları adıyla yurt dışında çalışmalar yapılmıştır. Ali Aktaş simge isimdir. Hatice Güden’in yayınladığı biyografi çalışmasını, yayınevimizin 30. yılıyla buluşturmak istedik ve şimdi sizlerleyiz.
 Yayınevimiz, birçok kitapla birlikte devrimci biyografiler de yayınlayan bir yayınevidir. Biyografi, özenli çalışılması gereken bir konudur. Yaşanmış devrimci kişiliklerin hayatını anlatabilecek önemli eserlerdir. Ali Aktaş’ın yaşamını ele alan, onu adanmış bir ömür olarak anlatan Hatice Güden, bunun en iyi örneklerinden birini yapmıştır. Caylan Yayınları başkaca biyografiler de hazırladı. Onlarca biyografi çalışmalarımız var. Ali Aktaş gibi önderlerin yaşamını anlatan kitapların varlığı önemlidir. Bu mücadelenin değişik alanlarında yer alan ama her biri bu mücadelede yarattıklarıyla hayatlara dokunan, yeni mücadele insanlarını örgütleyen bir bilinç mayalayan biyografilere yer açtık ve açmaya devam edeceğiz. Bunlar aynı zamanda siyasal çalışmanın birer basamağıdır. Yayın alanından siyasete dahil olmak önemlidir. Siyasal, kuramsal açıdan katkılarda bulunmaya çalışıyoruz ve daha fazla emek harcayacağımızın sözünü bir kez daha verelim.
 Ali  Aktaş’ın biyografisi okurlarımız tarafından ilgiyle karşılanmıştır. Kitlelerin Ali Aktaş’ı daha fazla tanımasını sağlamıştır. O biyografide pek çok düşünce, deneyim ve tartışma var ama ben o biyografi üzerinden bir dönem devrimciliğini önemsememi gerektiğini düşünüyorum. Bir şeyler kazandırabileceksek mücadeleye, o dönemin devrimcilerinin özelliklerine bakmak gerekiyor. Ali yoldaş bunu en iyi toplayan devrimcilerden biriydi. Güçlü, kararlı devrimciydi Ali Aktaş. O dönemin bütün devrimcilerinde görebileceğimiz özellik, onların halkçı ve emekçi devrimci olmalarıydı. Mücadeleyi halkla birlikte geliştiren devrimcilerdi. Biyografilerin salt bir eser olarak okunması değil, iyi anlanması gerekiyor. Onların söylediklerinin ve yaşamlarının iyi anlaşılması gerekiyor. Ali’nin genç bir devrimci olarak hem lise dönemindeki mücadelesi ve arayışı, hem işin fikir kısmını, hem pratik kısmını araştıran, sporculuktan tartışmaya ve dernek örgütlemeye kadar her alanda ki girişimciliği ve pratikçiliği önemsenmelidir. Bunlar mutlaka bilinmelidir. O sürükleyici bir devrimciydi, bunun kitabı okuduğunuzda görebilirsiniz.
 Gerçek ilişkiler, gerçek devrimciler, onların bu yanlarını anlatan kitaplar okunduğunda kavranabilir.  Bu çalışmayı bütün verileri ve tanıklarıyla bize buluşturduğu için Hatice Güden’e teşekkür etmek istiyorum. Hayatlarını etkileyen devrimcilerin sahiplenilmesi ve onlara tanıklık edenlerin anılarını birbirlerine taşımasını önemlidir. Görüldüğü üzere kuşaktan kuşağa aktarılabilir mücadele. Mutlaka bu çalışmalar birbirini beslemelidir.
 Bugün buraya gelen, katkı sunan ve bizim paylaşan herkese yayınevimiz adına teşekkür ediyorum” dedi.
 İkinci sözü alan Limter-İş Sendika Başkanı Kanber Saygılı  sözlerin Ali Aktaş ve tüm devrim şehitlerini anarak başladı.
 Ali Aktaş ile tanışmasını anlatan Kanber Saygılı, “ İşkencehanelerde işkencecileri dize getiren, idam sehpalarını sloganlarla karşılayan arkadaşlarımız şahsında, ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımızı sevgi ve minnetle anıyorum. Bugün burada olan Aktaş ailemize ve kurum temsilcilerine sevgilerimi sunuyorum.
 Ali yoldaş gibi bir çok genç insan, işçi-emekçi bu mücadeleye katılmıştı. 79 1 Mayıs’ına kadar Mersin’deydim. O, çok yönlü biriydi. Militandı. İyi de bir sporcuydu. Ali yoldaş, öğrenmek için çok mücadele ederdi ama esasen pratik yan güçlüydü.
 Kitabı önce anlamak için okudum. Bir abartı var mıdır yok mudur diye baktım. Hayali bir kitap mı acaba diye düşünüp okudum. Ama buradan söylemeliyim ki, kitabı okuduğumda “bu kadar da olur mu?” diyebileceğim hiçbir yer olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Kitap abartısız şekilde bir gerçeği anlatmıştır. Belgesel niteliğinde bir kitaptır. Kendi yoldaşlarından değil sadece, o dönem ki bir çok devrimci hareketten arkadaşımızdan dinlenmiş, onların anlatılarına yer verilmiştir. Dost kurumlar Ali yoldaşı bilirler, ona çok saygı duyarlar, onu hakkıyla anlatırlar.
 Ali’nin cesareti önemliydi. Türkeş, bir seçim döneminde İskenderun’a gelecekti. İskenderun’a sokulmaması üzerinden bir karar almıştı devrimci hareket ve 1 ay boyunca yaygın çalışma örgütlenmişti. Afiş, pankart ve yazılamalar yapılıyordu. Ali yoldaş da yazılama ekibindeydi ve bir çatışma sonucu yaralanmıştı.. Ali’yi görmeye gittiğimizde, vurulan sanki kendisi değilmiş gibi hareket eden bir devrimciyle karşı karşıyaydık. Bilinçli bir devrimciydi Ali. Ne yaptığını ve nelerle karşılaşabileceğini biliyordu.
 Ali’yle yıllar sonra hapishanede denk geldik. Paylaşımcı ve dayanışmacı bir yoldaştı. Anamız onu aç bırakmazdı, o da gelen yemeği herkese dağıtır, bölüştürürdü. Bazen Ali bizi alır ve doğduğu köye götürürdü. Daha sonra Ali sokağa çıktı ve yanılmıyorsam yine 80 döneminde tekrar yaralandı.
O dönem burada geniş bir işçi toplantısı yapılmıştı. Sonrasında çalışmalar örgütlenmişti. Bir akşam yine bir çatışma çıkıyor ve yoldaş yakalanıyor. Başka bir hapishaneye götürmüşlerdi bu sefer. İşkence gördüğü bölümü Hatice kitapta anlatmış, oradan okuyabilirsiniz. Başka kurumlardan bu işkenceye tanık olanlar anlatıyorlar ve Ali yoldaşın nasıl direndiğini söylüyorlar..
 12 Eylül’ü anımsayanlar vardır. Birçok insan mücadeleyi bırakıyor, Avrupa’ya kaçıyordu. Devrimci hareket göğüs geremiyordu saldırılara. Ama en zor koşullarda, devrimciliğin sınandığı şartlarda Ali’nin tutumu ve tavrı çok netti. Sadece kendisini temsil eden, kendi örgütünü temsil eden bir devrimci değildi Ali. Birçok devrimci hareketten direnen vardı. İşkencecilere karşı direnenlerde de oldu. Onun direnişinden güç alanlar oldu. Değişik devrimci gruplardan arkadaşlarımızdan direnenler oldu. Onlar birbirlerinin direnişinden güç aldılar, bunu görmek lazım. 
Ali gibi arkadaşlarımız karanlığı delen ışık olarak görülmelidirler. Biz Ali’yi yıllar sonra burada anıyorsak veya Ali gibi arkadaşlarımızın ismini hatırlıyorsak, bunun bir kıymeti var, değeri var. Tarihten süzülüp buralara geliyorlar. Onları unutmamak gerekir.
 Ali örgütlüydü. Örgütlü militandı. Bunu mektuplarında hep anlattı. Hep savundu örgütlü olmayı ve örgütlenme çağrısı yapmaktan geri durmadı. Bu örnek alınası bir davranıştır.
 Ali’yi tesadüfen bir havalandırmada gördüm. Ulusal sorunu tartışıyorlardı arkadaşlarıyla. Öğrenmeye çok açık bir devrimciydi. Onun için ne söylesek azdır..
 Bu etkinlik vesilesiyle yoldaşımı bir kez daha saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
 Son sözü alan İHD İstanbul Şube Hapishaneler Komisyonu üyesi ve Ölüm Orucu gazisi Nihat Göktaş, Ali Aktaş’ın idam kararındaki hukuksuzluklara dikkat çekti ve adalet mücadelesini büyütme çağrısı yaptı.
 “Ali yoldaşı bir çoğunuz tanıyorsunuz. Onun yaşadığı hukuksuzluğu okudunuz, biliyorsunuz. Ve benzer hukuksuzlukların bugün de devam ettiğini görüyorsunuz.
 12 Eylül sürecini yaşayan arkadaşlar görüyorum burada. O dönem ki hukuksuzluklara tanık olmuşlardır. Ali’nin idamı bunun en net örneklerinden biridir. İnfazı yakılınca, karar insanların yüzüne okunurdu o zamanlar. Karar verildikten sonra ve idama götürülürken o anlara tanıklık edenler, Ali’nin buna hazır olduğunu söylüyorlar. ’Gözünüz arkada kalmasın, ben de Denizler gibi aynı kararlılıkla sehpayı tekmeleyeceğim’ diyor.. Kitabı okuduğunuzda detayları göreceksiniz. Ali’nin “kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz’ sloganıyla idama yürüdüğünü tanıkların ifadelerinden biliyoruz. Onun slogan atmasıyla birlikte hapishanedeki tüm tutsakların bu sloganı attığını ve onu selamladığını biliyoruz. 
Ali’nin ailesi görüşe gidiyor, görüş yaptırmıyorlar. İnfaz Hakimliği ile görüşün diyorlar. Avukatla görüşen aile infaz hakimliğine gidiyor ve Ali’nin kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü öğreniyorlar. Eşyaları ve son mektubunu istediklerinde, savcı diyor ki, “bu şekilde infaz edilen kimsenin mektubunu vermedik ve vermeyiz’ diyorlar Cezanın infazından sonra, mirasçılarına verilmesi gerekiyor normalde ama 12 Eylül’ün intikamcı yasalarını bunu yerine getirmiyor.
 Aile Ali’nin sonuna kadar arkasında duruyor. Gidiyor cenazesini buluyor. Mektubuna ve eşyalarına ulaşıyorlar. Ailesinin ve arkadaşlarının mücadelesi burada çok önemlidir.
 Mahkeme hiçbir kanıt olmadan Ali’yi idama götürmüştür. 12 Eylül, kendi yasalarını dahi çiğnemiştir.  İdam etmelerinin en büyük sebeplerinden biri Ali’nin direnişidir. Örgütlü duruşudur. Onun politik kimliğidir. Arap halklarımıza ve alevi halklarımıza bir mesaj vermek istediler ve bu yüzden yoldaşı idam ettiler. Onun direnişçi duruşunu halklarımız örnek almasın istediler. Onun halkı etkilemesinden korktular. Ali’ye yapılan hukuksuz idamın ve gizli gömülmesinin en önemli sebeplerinin bunlar olduğunu düşünüyorum. Toplumu teslim almak için böyle yöntemlerde deniyorlar ve hala da bunu uyguluyorlar. Çıkarılması gereken dersler vardır. Önemli olan o günden bugüne neler yaşadığıdır ve bugün ki durumun ne olduğudur. Bu bir adalet mücadelesidir. Bu adaletsizliğe itiraz etmek gerekir. Bugünün adalet mücadelelerinin büyütülmesi açısından önemlidir.
 Ali’nin mücadelesine bağlı kalacağız. Adalet mücadelesini büyüteceğiz. Onların düşlerini gerçekleştireceğiz ve mücadeleyi büyüteceğiz. Ona sözümüz budur.” dedi.
 Konuşmaların arından soru-cevap kısmına geçilen etkinlikte Ali Aktaş’ın kız kardeşi Nursel Gezgin söz aldı ve Ali Aktaş’la olan anılarını paylaştı. MİT’in idamda özel rol oynadığına dikkat çeken Gezgin, “MİT raporu vardı abimle ilgili. Sokağa çıkarsa aynı işi yapacaktır dedikleri için onu hukuksuz bir şekilde idam ettiler. Annemin sabrı abimi mezardan çıkardı. Annemi de sorguladılar zamanında babamı da sorguladılar. Siz benim oğlumu infaz ederken hak tanımadınız ona, ben oğlumu alıp köyüme götürmek istiyorum dedi. Abimin vasiyeti köye gömülmekti, her zaman beni hatırlarsınız oralarda derdi. Kimsenin cenazesini vermiyorlardı o zaman ama annemin sabrıyla abimi aldık. Bu mücadelemizin sonucu olan bir şeydi.
 Karanlık bir dönemdi. Ayışığı vardı o zaman, o ışığın altında abimi gömmüşler. Abimin cenazesinden dahi korkuyorlardı. Gençlere çağrı yapıyordu annem, gelin cenazeye sahip çıkın demişti. Annem hep arkasında durdu abimin. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen abimin mezarı başında hep asker vardı. Ne zaman anma yapsak baskı yaparlardı bize. Yoldaşları mezar başına gelmesin istiyorlar. Hala baskı uyguluyorlar.. Zamanında anneme baskı uygulandığında annem “onlar benim misafirim” der ve sahip çıkardı. Anlatacak çok şey var.. Anısı önünde saygıyla eğiliyor ve onu çok özlüyorum.” dedi.
 Ali Aktaş’ın mücadele dostlarından Halil Toksöz ise “Ali Aktaş’ı aynı memleketin devrimci gençleri olarak tanıyorum. Birçok biyografi okudum ama bu biyografideki gibi anlatılan insana bu kadar uyan başka bir isim yok. İki kelimeyle çok net biçimde anlatılmış; Onurlu bir duruş ve adanmış bir yaşam. Türkiye’de yüz binlerce devrimci işkenceden geçti. Bazılarını öldürdüler, bazılarını darağaçlarına çektiler. Korkanlar, kaçanlar, kırılanlar oldu.  Ali isteseydi belli bir ifadeyle birkaç yıl yatar çıkardı ama o öyle yapmadı. O örgütlü bir devrimciydi ve ona göre davrandı.
 Arkadaşlarım Ali ile aynı hapishanedeydi. Firar edeceklerdi. Ali’yi de götürmek istiyordu bizimkiler firarda ama Ali örgüt kararı olmadan firar etmem deyip tutum almıştı. Yüzlerce yoldaşımın içinde, firar edenler arasında iki kişi olsun isterdim, biri kardeşim biri de Ali’dir. Başka bir şey istemedim. İşkenceciler dahi ona saygı duyardı. 
Yemek vermiyorlardı bize hapishanede. Grevde değildik ama yemek vermiyorlardı. Ama bazı bekçiler vardı o zamanlar mesela, bize yardımcı oluyorlardı.  Ali’ye de verin diyordum, onlar da diyordu ki, Ali’de senin için öyle diyor.. O’nu minnetle anıyorum şimdi” dedi.
 Mücadele arkadaşlarından Yusuf Ertaş,  “Ali’yle mücadele içinde yan yana gelmiş bir arkadaşınızım. Mücadelenin en güzel özellikleriyle kristalize olmuş biriydi Ali. İşçi sınıfına dönük bakış açımız vardı ve öğrenci hareketi içindeydik. Esas olarak bütün umudumuzu mücadeleye bağlamıştık. Ali bu konuda en önünde yer alan, gençleri işçi direnişlerine taşıyan direnişçilerden biriydi. Bizim kuşak öğrenmeye aç bir kuşaktı ve bu çok önemliydi. Sabah çalışma yapar, akşamları sabaha kadar tartışmalar yapardık. Sabahlara kadar tartışırdık.. Ali pratiğiyle öne çıkan bir devrimciydi. Halka bağlılık önemliydi. Davaya ve halka sarsılmaz bağlılık içindeydik. Ali bunu en güzel yansıtan kişiliklerdendi. Bizim kuşağın sahip olduğu olumlu özelliklerin birleşkesiydi Ali. Öğrenmeye aç, halkına bağlı, direnişlere koşan, 78 kuşağı hareketinde yer alan bütün unsurların önemli özellikleriydi.” dedi.
 Söz alan DEM Parti İlçe Eşbaşkanı Fidan Durmuş,  “Tüm katılımcıları selamlıyorum partimiz adına. Ali yoldaş şahsında tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyorum. Onların mücadelesi, bize bıraktığı mirasa büyük bir minnet duyuyorum. Ali böyle duygusal anmadan çok, mücadele için gerekenin yapılmasını daha çok isterdi. Höyük’te öğretmen olarak çalıştım. Onun haklı direnişinin ve mücadelesinin yankıları yoktu. Ali’nin bize miras bıraktığı, mücadelenin gereği yerine getirilmiyor. Daha fazlasını yapmaya ihtiyacımız var. Ali antiemperyalist antikapitalist bir devrimciydi. Sistem önce kimliklerimizi ayrıştırdı, cinsiyetimizle bizi ayrıştırdı. Ama bizi birleştiren çok şey var. Daha güçlü şekilde birleşik mücadeleyi büyütmeliyiz. Onların mirasına daha güçlü sahip çıkmamız gerekiyor.
 Sözlerin arından kapanış konuşmasını yapan Hasan Polat,“Çok değerli katkılar yaptı konuşmacılar, aileler ve dostları. Yayınevimizin etkinliğini güçlendirdiğiniz için hepinize teşekkür ederiz. Değişik yönleriyle Ali yoldaşı kitap vesilesiyle daha yakından tanımış olduk. Bugün açısından bazı sonuçlar çıkarıyoruz tabi. Devrimci hayatlara yoğunlaşmaya ihtiyacımız var. Siyasal islamcı faşist şeflik rejimi değerlerimize saldırıyor. Kimliğimizin mayası olan, çelik örgüsü olan değerlerimize saldırıyor. Mücadele mevzilerimizi bayraklaştırarak, değerlerimize sahip çıkmak gerekiyor. Salt İskenderun’la sınırlı değildir. 12 Eylül faşizmine karşı cepheden meydan okuyan, ölümü tereddütsüz kucaklamış biri olarak yoldaşın her yerde anlatılması, siyasal islamcı iktidarın tasfiyeci saldırılarına karşı bize güç taşıyacak, bize örnek olarak bir yoldaş Ali Aktaş. Okumayanlar mutlaka okumalıdır. Etkinliğimize katıldığınız için hepinize tekrar teşekkür ederiz” dedi ve etkinlik imza bölümünün ardından sonlandırıldı.
Foto-Haber:Nezahat Fırıncıoğulları

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları