CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Orta Doğu'da tırmanan İsrail-İran gerilimini ve bu gelişmelerin Türkiye'ye olası etkilerini değerlendirdi.
CHP Milletvekili Yıldırım Kara, yaşanan gelişmelerin sadece bölgesel bir mesele değil, doğrudan Türkiye'nin güvenliğini, ekonomisini ve toplumsal yapısını tehdit eden çok boyutlu bir kriz olduğunu vurguladı.
ORTADOĞU'DA TIRMANAN KRİZ, TÜRKİYE'Yİ ÜÇ CEPHEDEN TEHDİT EDİYOR
CHP Hatay Milletvekili Yıldırım- Kara, çatışmanın Türkiye'yi doğrudan etkileyebileceğine dikkat çekerek açıklamasında “İsrail ve İran arasındaki vekalet savaşı artık doğrudan çatışma evresine geçmiştir” diyen Kara, bu durumun sadece savaşın tarafı olan ülkeleri değil, doğrudan komşusu olduğumuz İran üzerinden Türkiye'yi de etkileyebileceğini vurguladı. Kara, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“On yıllardır insani felaketlerin birbirini izlediği, iktisadi ve beşeri kaynakları tahrip olmuş bölgemiz için yeni ve çok boyutlu tehditler söz konusu. İsrail, eylemlerini meşrulaştırmak için İran'ın nükleer programını tehdit olarak gösteriyor ancak bu bahaneyle çok daha büyük krizlerin önünü açıyor. İran'daki istikrarsızlık, 534 kilometrelik sınırımız nedeniyle Türkiye'yi doğrudan etkiliyor.”
CHP Milletvekili Kara “Hem Birinci Körfez Savaşı'nda hem de Suriye İç Savaşı'nda göç dalgalarına maruz kalan ülkemiz, özellikle Suriye kaynaklı demografik hareketliliğin etkilerini hâlâ üzerinden atamadı. Yeni bir göç hareketi, mevcut krizleri daha da derinleştirebilir” uyarısında bulundu.
“NATANZ SALDIRISI TÜRKİYE İÇİN DE TEHLİKE SİNYALİDİR”
CHP' li Kara, İsrail saldırılarında hedef alınan Natanz Nükleer Tesisi'ne de dikkat çekti. Van şehir merkezine kuş uçuşu yaklaşık bin kilometre uzaklıktaki tesiste yaşanan patlamanın, radyoaktif sızıntı riski taşıdığını vurgulayan Kara, “Sızıntının dışarı taşmadığı açıklanmış olsa da, daha büyük bir nükleer felaketin etkilerinden Türkiye de kaçamayacaktır” dedi.
“HÜRMÜZ BOĞAZI'NIN KAPATILMASI PETROL ŞOKU YARATIR”
Açıklamada üçüncü bir tehlike olarak Hürmüz Boğazı'na işaret eden Kara, bu stratejik su yolunun kapanmasının, dünya ekonomisinde bir şok dalgası yaratacağını belirtti. “Günde 21 milyon varil petrolün geçtiği Hürmüz Boğazı'nda yaşanacak kesinti, 1980'lerdeki İran-Irak ve 1990'lardaki Körfez Savaşları gibi petrol şoklarına yol açacaktır. Türkiye gibi enerji bağımlısı ülkeler bu gelişmeden doğrudan zarar görür” dedi.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre Türkiye'nin doğalgaz ithalatının yüzde 10'unu İran'dan gerçekleştirdiğini hatırlatan Kara, İran'daki enerji altyapısına yapılacak bir saldırının, enerji arz güvenliğini tehdit edeceğini vurguladı.
“SAVAŞA DEĞİL, SAĞDUYUYA İHTİYACIMIZ VAR”
Bölgedeki tehlikelere karşı hükümetin gerekli hassasiyeti göstermediğini belirten Kara, Türkiye'nin dış politikasında tarihsel ilkelere dönüş çağrısında bulundu:
“Türkiye'yi İkinci Dünya Savaşı'nın ve Orta Doğu'daki savaşların yıkımından koruyan iki temel ilkeye yeniden dönmeliyiz: 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ve sınırlarımızı çizen Lozan Anlaşması. Bu iki temel prensibe düşmanlık besleyen bir iktidarla sağduyulu, dengeli ve yapıcı bir dış politika tasarlanamaz.”
“KRİZİ FIRSATA ÇEVİRME HESABI VAR”
Açıklamasının devamında hükümetin dış politik krizleri iç politik baskı aracı haline getirdiğini savunan Milletvekili Kara, iktidarın gelişmelere dar bir güvenlik perspektifiyle yaklaştığını söyledi.
“Demografik, ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan bu kadar ciddi etkilere yol açacak bir kriz, iktidar tarafından sadece 'safları sıklaştırma' malzemesi olarak kullanılmaktadır. Milli güvenlik gerekçesiyle muhalefete uslu durma telkininde bulunulmakta, ayrık ses çıkmaması için çağrılar yapılmaktadır.”
Kara, hükümet çevrelerinin kendi içinde de çelişkili söylemler benimsediğini savundu. “Hem İsrail yayılmacılığına karşı teyakkuz çağrısı yapılmakta, hem de İran'a karşı kurulacak bir koalisyona katılmanın faydaları konuşulmaktadır” diyen Kara, şu ifadeleri kullandı:
“Bu tutarsızlık, iktidarın ABD-İsrail ittifakının üçüncü ortağı olma yönünde adımlar attığını, bunu da 'savaş var' bahanesiyle muhalefeti susturmak için kullanacağını göstermektedir. Gerçekten sağduyulu ve kapsayıcı bir dış politika isteniyorsa, muhalefeti hedef almaktan vazgeçilmelidir.”
Son olarak Kara, “Geçtiğimiz yıl da 'iç cepheyi güçlendirelim' diyerek partimize yönelik saldırıları yoğunlaştıran bir iktidarın, bugün de benzer bir krizi fırsata çevirmeye çalıştığını görüyoruz” diyerek açıklamasını sonlandırdı.
Foto:Haber merkezi-Haber: Neslihan Sağaltıcı