Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: ADEM KARABAYIR
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018 yılında meydana gelen, 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği ve 300’den fazla kişinin yaralandığı tren faciasına ilişkin 13 sanığın yargılandığı davanın 24 Ocak 2024 tarihine ertelenmesinin ardından mahkeme önünde açıklama yapıldı. Oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, “Bir kişiyi dahi bugün buradan tutuklu çıkartamadılar ama bir kişiyi dahi tutuklu çıkartamadıklarında 6 yıldır sabrettiğimiz öfkemizi, acımızı, özlemimizi anlamayan heyet, içeride bana ‘Şunu tutuklayın’ diyerek tutuklayabilme cesaretini gösterdi” dedi.
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinin Sarılar köyü yakınlarında 8 Temmuz 2018’de meydana gelen, 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin de yaralandığı tren faciasına ilişkin 13 sanığın “taksirle bir veya birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan yargılandığı davanın 17’nci duruşması bugün yapıldı. Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce Çorlu Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda yapılan duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, 3 sanık hakkında bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmaları nedeniyle cezalandırılarak tutuklanmalarını; diğer sanıklar hakkında ise basit taksirden cezalandırılmalarını talep etti. Mahkeme heyeti, tutuklama taleplerinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar vererek duruşmayı 24 Ocak 2024 tarihine ertelendi.
“CESARETİ OLMAYAN HAKİMLERİ KARŞIMIZDA GÖRDÜK”
Duruşmanın ardından aileler ve avukatlar, mahkeme önünde açıklama yaptı. Faciada oğlu Oğuz Arda Sel ile eski eşi Hakan Sel’i kaybeden Mısra Öz, sanıkların olası kasttan ceza almaları yönündeki taleplerinin karşılık bulmadığını vurguladı. Öz, şunları söyledi:
“Bugüne kadar buraya getirilmelerine bir türlü cesaret edemedikleri Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı olan İsa Apaydın ve Ali İhsan Uygun gibi isimlerin buraya en azından tanık sıfatıyla getirilmelerini, bir kere olsun koltuklarından kaldırılmalarını talep ettik fakat savcı mütalaasını açıkladığında bazı kişiler için tutuklama kararını öngördü ve söyledi. Olası kasttan değerlendirilemeyeceğini söyledi. Daha sonrasında da hakim görüşünü şu şekilde açıkladı. ‘Avukatlarınız zaten size hukuki bilgiyi aktaracaktır ancak hiç kimsenin tutuklu olarak yargılanmamasına bir sonraki celseye kadar, karar gününe kadar, bir sonraki celsenin de 24 Ocak 2024’te olacak’. Biz bugün ne yazık ki olası kastı duyamadık. Ne yazık en azından tanık olarak buraya birilerinin getirilmesine cesareti olmayan hakimleri karşımızda gördük. Şuna bir kez daha şahit olduk ki bir kişiyi dahi bugün buradan tutuklu çıkartamadılar ama bir kişiyi dahi tutuklu çıkartamadıklarında 6 yıldır sabrettiğimiz öfkemizi, acımızı, özlemimizi anlamayan heyet, içeride bana ‘Şunu tutuklayın’ diyerek tutuklayabilme cesaretini gösterdi.
“HİÇBİRİNİZDEN KORKMUYORUZ"
Bu kadar kolay ki güçleri sadece bana yetiyor. Bu duruşma süresi boyunca, 6 yıl boyunca, bu dava sürdüğü süre boyunca gazetecilere, bizi sosyal medyadan takip eden yurttaşlara, biz ailelere davalar açıldı, ceza aldık. Yetmedi, bugün hakim, kendi ağzıyla ‘Şunu’ diye beni göstererek benim bugüne kadar verdiğim mücadelenin çeyreğini bu dava için göstermemiş biri olarak ‘Şunu tutuklayın’ dedi. İnanabiliyor musunuz? Yargının geldiği noktaya inanabiliyor musunuz, yargının gücünü görebiliyor musunuz? Hiçbirini affetmiyorum. Saygı duyacakmışım. Ben kendisinin makamına saygı duyuyorum. Orada bize, ‘Uzatmayın. Kısa kesin. Çabuk olun. Teker teker, posta posta söz istemeyin’ diyebiliyorlar. Kabullenemiyorum. Kaç yıl oldu? 6 yıldır benim evladım toprağın altında. Toprağın altında diyorum, suratıma bakıyor. Ölümden haberi yok, oyun zannediyor yaşamayı. Sağlayamadıkları adaleti biz mi sağlayalım, biz mi yapalım? Tehdit olarak mı algılıyor? Buradaki basından çok, polis çekiyor hepimizi. Korksaydık bugüne kadar suçlu yağmur olan davayı buralara kadar getiremezdik. Hiçbirinizden korkmuyoruz.
“6 YILDIR BURALARDA SÜRÜNMEYİ HAK ETMİYORUZ”
Yargı var bu ülkede. Bu ülkede hukuk var. Bu ülkede adalet var. Yerine getirecek makamlar yok. Elbet gün gelecek. Elbet devran değişecek. Elbet o yargı sistemi, hukuk sistemi devreye girecek. Bu kararları verenler, ‘Şunu’ diyenler de yargı karşısına çıkacak. Hepsi hesap verecek. Çorlu’nun katilleri belli. Katiller buraya getirilmiyor. ‘Katilleri koruyorsunuz’ dediğimizde bunu suç olarak algılıyorlar. Nerede katiller? Neredeyse İsa Apaydın. Devlet Demiryolları’ndan ayrıldı. Gitti, kendisine bir şirket kurdu. İhalelerle parasına para katıyor. Bir gün şu adamı koltuğundan kaldırmaya, bir gün şu adamı mahkeme salonuna getirmeye cesaret edebildi mi bu hakimler, savcılar? Bir savcı düşünün ki, şunu söylüyor. Diyor ki, ‘Dava bir an önce bitsin, üzerimizdeki yük kalksın’. Üzerindeki yük biziz biz. Biz bu bağrılmayı, bu hakaretleri, bu lafların hiçbirini hak etmiyoruz. Ne ‘şunu’ kelimesini hak ediyoruz, ne tutup kolumuzdan götürülmeyi hak ediyoruz, ne 6 yıldır buralarda sürünmeyi hak ediyoruz.
“13 SANIĞI KORUYACAKLAR DİYE BAŞIMIZA GELMEYEN KALMADI”
Başımıza gelmedik şey kalmadı şurada 13 tane sanığı koruyacaklar diye. Bizim buradan her zaman için haykırdığımız bir şey var. Adalet istiyoruz. Adalet bekliyoruz. Görevlerini yerlerine getirsinler. Makamlarının kıymetini bilsinler. Layık olsunlar oturdukları koltuklara. Güçleri yetmiyorsa kalksınlar o koltuklardan. Bir kez daha söylüyorum. Ben her gece acaba oğlum orada camdan fırlarken, bedeni parçalarla bölünürken ne hissetti diye düşünmekten uyuyamıyorum. Hiç bunları biliyorlar mı? Acıya saygıları yok. İnsana saygıları yok. Tek bildikleri saraya hizmet etmek. 24 Ocak’ta lütfen sesimiz daha çok çıkabilsin diye, üzerimize yürümesinler diye meydanı boş buluyorlar üzerimize yürüyorlar. Onlara günün birinde hukuku da göstereceğiz, adaleti de göstereceğiz. Biz ölmeden Çorlu’nun hesabı sorulacak.”
AVUKAT EVREN: HERKES, KANUNU KENDİNE GÖRE İŞLETİYOR
Avukat Sevgi Evren de yargılama sürecine ilişkin şöyle konuştu:
“Bugün Mümin Karasu, Turgut Kurt ve Özkan Polat hakkında bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet vermekten savcılık mütalaasında tutuklanmaları talep edildi. Bizler yine taleplerimizi dile getirdik. Özellikle suçlamanın ciddiyeti, yargılamanın geldiği nokta itibarıyla tüm sanıklara kaçma şüphesi oluştuğu için, kürek işçisi Celalettin Çabuk dışındaki tüm sanıkların tutuklanmasını talep ettik. Biz 3 sanığın en azından tutuklanmasını beklerken mahkeme bizi ters köşe yaptı ve hiçbir sanığın tutuklanmamasına karar verdi. Daha doğrusu talebi reddetmedi. Talebin esas hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi. Buradan şunu görüyoruz ki, herkes her şeyi, yargıyı, yasayı, kitabı, kanunu kendine göre yorumluyor, uyguluyor, işletiyor. Maalesef bugün mütalaaya karşı sanık vekillerinden hiçbir kimsenin ağzını açıp da söz almaması, bizi aslında ortada nasıl bir planlama, ortam, organizasyon olduğunu bir kere daha gösterdi. Mahkeme hakiminin, asıl sorumluların yargılanması yönündeki talebimizi, sanık olarak getiremiyorsanız genel müdürü tanık olarak getirin yönündeki talebimizi reddetmesi, sanıkların tutuklanma talebini reddetmesi ve mahkeme sonunda buna tepki gösteren aileleri ‘Alın şunu’ diyerek ortalığı karıştırması, hiçbir şekilde yasa tarafından da kabul edilemez, bizim tarafımızdan da kabul edilemez. Burası bir mahkeme salonu. Biz iddialarımızı sunacağız. O hukuki olarak değerlendirecek.”
TEKİRDAĞ BARO BAŞKANI GÜRCÜN: EN BÜYÜK HUSUS, VİCDANLARDAKİ ADALETİN SAĞLANMASI
Tekirdağ Baro Başkanı Egemen Gürcün de davayı uzun süreden beri takip ettiklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz bu davayı savcılık aşamasından itibaren, kazanın olduğu ilk günden itibaren, daha sonra iddianamenin yayınlanması akabinde ve itirazdan itibaren itirazların sürecinda başlattığımız, ailelerle başlattığımız sessiz adalet beklentisi eylemimizi Çorlu Adliyesi’nde başlatmıştık. O günden bugüne davanın her safhasında bulunmaktayız. Bizim buradaki asıl beklentimiz, yargılamalarda mevcut sanıkların dışında daha üst kademedeki kişilerin de bu davaya dahil edilmesinin sağlanması, beklenen adalet duygusunu da bu şekilde sağlanarak vicdanın rahatlamasını mümkün kılmaktı. Geldiğimiz nokta itibarıyla bugün verilen mütalaa ve duruşmanın ertelenmesi kararından anlaşılacağı üzere bu bugün burada gerçekleşmeyecek. Biz ailelerin yanındayız. Yargılamanın her safhasında olduğumuz gibi bundan sonra da onların yanında olacağız. En büyük husus, vicdanlardaki adaletin sağlanması. Biz buradaki insanların adalet çığlıklarını en üst noktaya kadar taşıyacak durumda olan avukatlara ve buradaki bulunan herkese destek olmaya devam edeceğiz. İnanıyorum ki bunu sağlayacağımız gün de mutlaka gelecektir.”