Mullaoğlu: Vatandaşlar, Depremden Bu Yana Mağduriyet Yaşıyor Mullaoğlu: Vatandaşlar, Depremden Bu Yana Mağduriyet Yaşıyor

DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca Hatay/Samandağ'da bir dizi ziyaret gerçekleştirdi.
DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca ilk olarak Samandağ Mor Dayanışma Kadın Derneği tarafından düzenlenen kadın buluşmasına katıldı. 
Daha sonra Kurderesi ve Mağaracık Mahallesinde direniş çadırını ziyaret ederek topraklarına el konulan mahalle halkı ile bir araya geldi.
Mor Dayanışma Derneği tarafından geçtiğimiz cumartesi günü No:14 Cafe'de gerçekleştirilen Kadın Buluşmasında buluşmada Milletvekili Koca, Türkiye'nin politik gündemi, mücadele yöntemleri üzerine konuştu ve kadınlar tarafından yönetilen soruları cevapladı.
Sohbet havasında gerçekleştirilen toplantıda DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, konuşmasına “Her ne kadar burası artık yıkımın, enkazın ve yağmanın başkenti olsa da, Samandağ aynı zamanda direnişin başkenti. Aynı zamanda kadınların mücadelesinin başkentlerinden bir tanesi. Sadece kadınların değil herhalde mücadelenin de başkentlerinden bir tanesi. Dolayısıyla bu kadar böyle nefes nefese bir sürecin içerisinde birlikte olmak aynı zamanda güçlenmek anlamına da geliyor benim açımdan.” dedi.
Türkiye'de şu anda bambaşka bir iklim içerisindeyiz diyen Milletvekili Koca “Özellikle 19 Mart'tan itibaren Gezi'dekine benzer ama Gezi'den çok çok daha farklı bir zeminde başkaca bir iklimi yaşıyoruz. Halkın güçleneceği bir dönemin içerisine girdiğimiz aşikar. Çünkü 19 Mart'ta izlediğim kadarıyla Gezi'de olduğu gibi Hatay'da, Samandağ'da sokakları terk etmeyen, hala sokaklardaki isyanın devam ettiği merkezlerden bir tanesi oldu. Dolayısıyla hepiniz bir biçimde sokakta, o isyanın içerisinde bulunan insanlarsınız. Sizlerle bu konular üzerine konuşmayı isterim.” dedi.
19 Mart'ta gerçekleşen darbenin ve ardından gerçekleşen isyanın birden bire olmadığını vurgulayan Koca, herkesin bu yaşananların bir öznesi olduğunu belirtti. 
Koca, “19 Mart'ta hiçbir şey birden bire olmadı. Ne egemenler açısından, ne ezilenler açısından. Biz zaten uzun zamandır Türkiye'de olağanüstü bir dönemin içerisindeydik. Adı konmamış bir sıkı yönetim içindeydik. Ve sadece 15 Temmuz'da yaşadığımız darbe girişimi değil. Darbelerle ilerleyen faşizmin yürüyüşünü hızlandıran her şeyin darbe süreçleriyle ilerletildiği sadece seçme ve seçilme hakkına el konulmasıyla değil. Zaten Hatay halkı Can Atalay'ın Milletvekilliğinin düşürülmesi süreciyle seçme ve seçilme hakkına el konulmasını, iradesinin gasp edilmesini yaşadı biliyor. 
2016' dan itibaren Gezi'nin rövanşını alan bir yerden intikamcı bir şekilde 7 Haziran seçimlerini yok sayan ardından baskın seçim yapan ve sonrasında bu ülkede bombalar patlatan, 10 Ekim, Suruç, Diyarbakır'da patlayan bombaları hiçbirimiz unutmadık. 
O zaman da turpun büyüğü oydu. 2016 dan itibaren Kürt illerinde 3 dönemdir kayyumlarla halkın iradesine el konulmasını gördük. Aslında 2016' dan bu yana bu ülkede seçme ve seçilme hakkı yok. Ve bu sadece belediyelerle de alakalı değil.” dedi. Bu bütün yaşananların üzerine 19 Mart' ta yaşananlarım bardağı taşıran son damla olduğunu belirten Koca “Halkta birikmiş bir öfke vardı ve bu biriken öfke bir halk isyanı olarak sokağa çıkılmasına vesile oldu.” dedi.
Bu sürecin aşılmasında halkın örgütlü olmasının çok önemli olduğunun altını çizen Koca, daha sonra kadınların gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Kadın toplantısı sonrası Kurtderesi ve Mağaracık Mahallesi'nde tapulu topraklarını korumak için mücadele eden vatandaşlarla bir araya geldi.
“BU HALKA ARTIK YENİ DEPREMLER YAŞATILMASIN İSTİYORUZ”
DEM Parti Milletvekili Perihan Koca, Kurtderesi Mahallesinde acele kamulaştırma kararı ile tapulu arazilerine el konulan mahalleli ile bir araya geldi. Kendini tanıtarak sözlerine başlayan DEM Parti Milletvekili Koca, konuşmasında “Hatay, Samandağ artık yıkımın, yağmanın başkenti olmuş durumda.
 6 Şubat depremlerinde çok ağır bir yıkım yaşadık. Hepimiz o günleri dün gibi biliyoruz. Ama ne yazık ki devlet, iktidar güçleri o gün bu halkı enkaz altında bıraktı. O yalnızlığı, o yalnızlaşmayı hep beraber yaşadık ama o gün yine bizler bir halk dayanışması kurarak yan yana geldik ve o enkazın altından birbirimize tutunarak bir halk dayanışmasıyla, halk köprüsüyle çıkmış olduk. 
Ama ne yazık ki 6 Şubat depremlerinden sonra depremin yaraları sarılmadı. Hatta depremin yaraları ağırlaşarak derinleşti. Çünkü 6 Şubat depremlerinden sonra Allah'ın bir lütfu olarak gördüler depremi. Bir fırsat kapısı olarak gördüler. Bir rant kapısı olarak gördüler. Halkın en temel ihtiyaçlarını karşılamak yerine bizler burada Hatay halkının gündelik yaşamlarını idame ettiremediğimizi bildiğimiz halde işte bir yandan rezervle bir yandan yağmayla şimdi acele kamulaştırma dedikleri el koymayla halkın olan topraklara el koyuyorlar. Halka düşmanlık ederek el koyuyorlar. Geçtiğimiz gün buradan bir heyeti bizler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ağırlarken halkın sesini Mağaracık'ın sesini, Kurtdere'nin sesini, Samandağ'ın sesini, Hatay'ın sesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yetkililere hep birlikte duyurmak isterken ne yazık ki burada yetkisiz, hukuksuz, keyfi bir şekilde kolluk güçleri eliyle burada Samandağ Kaymakamı'nın talimatıyla Hatay valisinin talimatıyla, emniyet güçlerinin talimatıyla halkımıza çok çirkin, ağır bir şekilde, aşağılıkça, gerçekten düşmanlık ederek, bir düşmanlık hukuku uygulayarak saldırıldığını gördük. Bir kez daha geçmiş olsun ama biliyoruz ki biz depremdeki gibi yan yana durmazsak birbirimize kol kanat germezsek de geçmeyecek. Çünkü bunlar ne yazık ki yaptım oldu hukukuyla halkın olan topraklara da çökeriz, evlere de çökeriz, halka yeni depremlerde yaşatırız, biz bildiğimizi yapar gideriz zannediyorlar. O gün mecliste yirmi kişilik heyette çok derinden etkilendiğim bir cümleyi amcamız kullanmıştı. “Ben otuz beş kırk sene Arabistan çöllerinde yaşadım. Kendime bir ev yaptım, Üç dört dönüm tarla yaptım. Şimdi bize yeni bir deprem yaşatıyorlar kızım” demişti. Ben şunu çok iyi biliyorum.
 Yıllardır Hatay'a gelip giden bir kardeşiniz olarak depremde burada olan, Dikmece'de burada olan, rezerv yağmasında burada olan bir kardeşiniz olarak burada birçok Arap Alevi halkının gidip Arabistan çöllerinde yıllarca şu ana kadar çalıştığını burada kendi emeğiyle, dişiyle, tırnağıyla yaptığı evlerine, mülküne, tapulu yerlerine nasıl çöküldüğünü ne yazık ki biz hayretle izliyoruz, şaşkınlıkla izliyoruz. 
Hiçbir şeyi tanımıyorlar. İşte görüyorsunuz diplomayı tanımıyor. 
Tapuyu tanımıyor. Halkın seçme seçilme hakkını tanımıyor. Dört bir koldan ne yazık ki kuşatma altındayız. İşte bugünlerde bizlere sizlerin mücadelesi, burada tuttuğunuz direniş nöbeti, ertesi gün yapacağınız buradaki buluşma gerçekten güç veriyor. Ne yazık ki en temel haklarımız için bile mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Şu anda biz bir yaşam kavgası veriyoruz. Sizin vermiş olduğunuz yaşam kavgası inanın ve emin olun bizim yaşam kavgamız. 
Bu sesi bizler büyütmeye çalışıyoruz. Bu halka artık yeni depremler yaşatılmasın istiyoruz. Bunlar göz göre göre ve bile isteye yapılıyor. 
Hatay bir laboratuvar olarak kullanılıyor. Aynı zamanda burada farklı inançlar, halklar yaşıyor. Arap Alevi halkı 6 Şubat' ta enkaz altında bile isteye bırakıldığı gibi buradan sürgün edilmek de isteniyor. Kimliği de yok sayılmak isteniyor. Böyle bir garabetin içerisindeyiz ama bu garabete karşı birlikte mücadele edeceğiz. Bu halkın feryadını duyurduk. Bu işin takipçisi olacağız. “ ifadelerine yer verdi. 
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları