Eğitim-İş: Bu Karanlığı Hep Birlikte Dağıtacağız! Eğitim-İş: Bu Karanlığı Hep Birlikte Dağıtacağız!

Emek Partisi (EMEP), Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin 2. yıl dönümünde depreme dair raporunu açıkladı.
 EMEP Hatay İl binasında gerçekleşen açıklamada, “Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok” pankartı açıldı.
EMEP 2. yıl Raporunun açıklanması için düzenlenen toplantıya Emek Partisi Hatay İl Örgütü, DEM Hatay İl örgütü, SYKP Parti Meclis Üyesi Canan Yüce, TİP, Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Evrim Çakır ile MYK üyesi Sevinç Hocaoğulları, Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ile Eğitim Sen Hatay Şubesi, SES Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey, SES Genel Sekreteri Ferit Ceylan ile SES Hatay Şubesi, BES Genel Başkanı Özer Avanos, BES MYK üyesi Mustafa Güven, Yapıyol Sen Genel Başkan Gültekin Narinli, TTB Merkez Konsey üyesi Ali Kanatlı, Hatay Barosu, Hatay Tabip Odası, Tahsin Nidaioğlu için Adalet Platformu, Antakya Çevre Koruma Derneği, Hatay Depremzede Derneği, Deprem Dayanışması Derneği, Rimmen Kadın Kooperatifi, Hatay Üretenler Kadın Kooperatifi, Akademisyen yazar Doç. Dr. Neval Doğan Balkız, Mutlu zeytin direnişçisi Çiğdem mutlu, Çöğürlü Mahalle Muhtarı Kıymet Doğru katıldı. 
EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, açıkladığı deprem raporunda iki yıl geçmesine rağmen tüm sorunların devam ettiğini belirtti. Milletvekili Sevda Karaca ise “İki yıldır söylediğimiz sözü bugün de söylüyoruz; unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok” ifadelerini kullandı.
“BARINMA KOŞULLARI ZAYIF, KONUTA ULAŞIM SINIRLI”
EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan'ın açıkladığı raporda, depremin yoksul halk için afete dönüştüğü belirterek “Cumhurbaşkanı Erdoğan “1 yıl içinde 650 bin konut yapacağız, herkesi evine sokmuş olacağız” demişti. İkinci yıl biterken bu rakam 169 bin 171'i konut, 32 bin 260'i köy evi olmak üzere 201 bin 431'de kalırken ve geçici barınma kalıcılaşmıştır. Adıyaman, Hatay ve Malatya'da 10 kişiden 7'si, Kahramanmaraş'ta 10 kişiden 5'i konut beklemektedir. Hal böyleyken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 2025 yılında tüm konutların teslim edileceğini duyurması ise inandırıcı değildir.
Bitmemiş konutlar, kurayla teslim edilerek teslim edilen konut sayısı yüksek gösteriliyor.
Kurası çekilen konutların bir kısmı daha kaba inşaat olması, bir kısmının ise altyapı hizmetlerinin tamamlanmaması nedeniyle taşınma oranı daha da düşüktür. Başta Hatay'da kura çekimi sonrası ailelere “size konut teslimi yapıldı konteynerden çıkın” denilmektedir. Resmi olarak dairesi teslim edilmiş görünen aileler konteynerden atılırken, teslim edilen konuta da çıkamadığı için kiralık ev bulmak zorunda kalmaktadır. Yaşanan bu süreç depremin yıktığı ailelerin mağduriyetini biz kez daha artırmaktadır.
Hak sahibine ise kira yardımı yerinde sayıyor. Evsize kira yardımı da yok. Kirada oturan ailelere kira yardımı 2024 Nisan ayında kesildi. Hak sahibi ailelere ise verilen kira desteği miktarı 7 bin 500 TL ve bu rakam 1 yılı geçti artırılmadı. Eşya yardımı zaten yok.
Boş senet imzalatır gibi boş sözleşme imza artırıyorlar. Kuralar çekilip konutlar teslim ediliyor fakat konut maliyetleri açıklanmıyor. Konutumuz çıktı diye sevinen ailelere ödeme bölümü boş bırakılmış sözleşmeye imza attırıyorlar. Aileler ne kadar borçlandıklarını bilmeden konutlarını teslim alıyor.
Beton kalitesiz, demir-çelik standart dışı, yarınlar için kaygılıyız. Hazır beton, yapı çeliği
(demir, lama, kare çubuk, yapısal çelik boru) ve agrega (asfalt betonu) üretimi alanında faaliyet gösteren onlarca şirkete, yeterli şartları sağlamadıkları veya standart dışı üretim yaptıkları gerekçesiyle ceza kesildi. Ortaya çıkan bu tablo depremin yıktığı illerde yapılan binaların güvenli olup olmadığına ilişkin de endişeleri artırmaktadır.
Elektrik kesintili, halk susuz, ulaşım otostopla. Konteyner kentler ve sokaklar 8-10 saatleri bulan elektrik kesintileri nedeniyle karanlıkta kalıyorlar. Halk kışı soğukta geçirdi. Öğrenciler karanlıkta güvensizlik duygusu içinde okula gidip gelmektedir. Hatay'da her elektrik kesintisinde su da kesiliyor. Deprem illerinde halk ya kuyu suyu ya da taşıma suyla hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Toplu taşıma araçlarının sayısı yetersiz, inşaatlar ve kapatılan yollar nedeniyle güzergahlar değişmiş ve zaman aralıkları çok uzun. “Bulursam, biner daha hızlı giderim” duygusu ile otostop mecburi yöntem haline gelmektedir.
Rezerv alan acele kamulaştırma rant ve talana dönüşmüştür. Depremi fırsata dönüştürerek yapılan rezerv alan düzenlemesi halkı mağdur eden bir uygulama haline geldi. Depremden 23  ay sonra bile elektriği, suyu bağlı konutların “rezerv alan içinde” diye boşaltılması istenmektedir. Acele kamulaştırma ile tarım ve yaşam alanları talan ediliyor.
“EĞİTİM HALA KONTEYNERDE”
Sağlam okulların bir kısmını hala resmî kurumlar kullanıyor. Eğitim konteynerde, ses ve ısı
yalıtımı sıfır, hijyen koşulları için önlem yok. Elektrik kesintili, eğitimin olmazsa olmazı haline gelen internet ise çoğu alanda ya çekmiyor ya da kesintili ve zayıf. Kimi öğrenciler sabahın ve akşamın karanlığında kilometrelerce yolu yalnız ve korkarak yürümektedir.
Okullar birleştirilmiş ve kalabalık, ulaşım için servis yok. Gelinen noktada ne öğrenci aldığı eğitimden ne de öğretmen verdiği dersten memnun değil. Mili Eğitim Bakanlığı bu sorunları çözmek yerine MESEM'lere geçişi kolaylaştırarak çocuk işçiliğini yaygınlaştırmaktadır.
“SAĞLIK SİSTEMİ ENKAZLARIN ALTINDA”
Deprem bölgesinde sağlığa erişim sınırlı ve sorunlu. Artan iş yükü ve nöbetler, kira ve temel ihtiyaçların iki kat daha pahalı olması, üniversitelerin diğer illerden daha düşük ve geç ödeme yapması, yetersiz çalışma koşulları vb sorunlar nedeniyle sağlık emekçileri istifa yada tayin ile gitmektedir.
Kanser hastaları tedavi için başka şehirlere gitmek zorunda kalmaktadır. Çocuk hastalıkları uzmanlık branşlarında doktor yok. Bebek ölümleri ülke ortalamasının üzerindedir. Cerrahi branşlar başta olmak üzere pek çok bölümde gündüz mesai saatlerinde özel vaka alınırken ve sağlık hizmetlerine paranız kadar ulaşılmaktadır.
Aile hekimi sayısı azlığı nedeniyle on binlerce kişinin aile hekimi yok ve koruyucu hekimlik yapılamamaktadır.
Adıyaman'da yeni devlet hastanesinin iki yıl sonra faaliyete geçeceği belirtilmektedir.
Engelli sayısı arttı. Engellilerin sorunları da arttı. Depremin yıkımın sonucu olarak engelli sayısı artarken, kolunu, bacağını kaybeden insanların rehabilite edileceği merkezler bulunmamaktadır.
“KADINLAR İÇİN İKİ KATI ZOR KOŞULLAR
Kadınların, deprem bölgesinde engellilik oranı, psikolojik sorunlar vs arttığı için bakım emeği çok fazla arttı. Barınma alanlarındaki tüm işler toplumsal cinsiyetten kaynaklı kadınların üzerine kaldı. Hijyen sorunlarına bağlı olarak enfeksiyonlarda artarken hijyen kitlerine ulaşım yoksul kadınlar için hala önemli bir sorundur. Çünkü ikinci yıl bitti ama ne yoksulluk ne de işsizlik sorunları çözülmemiştir. Deprem bölgesinde uzun sureli konteynerde yaşam, işsizlik, yoksulluk ve çözülemeyen pek çok sorun nedeniyle hem ev içi şiddet hem de şiddet olayları artmaktadır. İntihar vakalarındaki artışın yanı sıra Adıyaman başta olmak üzere kimi
konteyner kentlerde artan uyuşturucu kullanımı dikkat çekicidir.
“EKOLOJİK YIKIMA, TARIM ALANLARININ TAHRİBİ EŞLİK EDİYOR”
Depremin yaşandığı illerde 100 Milyon tondan fazla moloz, yaşam alanları yakınlarına, su kaynakları kenarlarına vahşi olarak depolanmıştır. Gölbaşı'nda göl kenarı, Samandağ'da denizin kenarı ve kimi yerlerde akarsu yakınları moloz döküm sahası olarak kullanılmaktadır.
Moloz döküm sahalarındaki tıbbı atıklar, bulunamayan insan uzuvları, tehlikeli atıklar, asbest atıkları sağlık sorunu olarak uzun yıllar canlı yaşamını tehdit edecektir. AKP iktidarı depremi fırsata dönüştürerek taş ocakları için ÇED gerekli değil kararıyla sayısız ruhsat vermektedir.
Deprem bölgesinde en önemli sorunlardan biri de tarım ve ormanlık alanların imara açılmasıdır. Acele kamulaştırma ile tarım alanlarına el konulmaktadır. Ülkedeki son Ermeni köyü olan Vakıflı köyü de 28 Ocak'ta yapılan ihale ile konut yapımı için acele kamulaştırma ile karşı karşıdır.
“İŞÇİ HAKLARI YOK, İŞ CİNAYETLERİ ÇOK”
Deprem bölgesinde süren deprem konutu inşaatlarında insanca çalışma ve yaşam koşulları yok. Sendika zaten yok. Sigortalı işçi ise az. 106 işçi, iş cinayetlerinde hayatlarını kaybettiler.
Bu rakam işkolundaki toplam iş cinayetinin %22'sidir. Ağır yaralanmalar, sakat kalıp çalışamaz hale gelen işçiler ise en az kayda geçenlerdir.
Sonuç yerine;
301 maden işçisi yanarak ölür "Bunu siyasete alet etmeyelim" denir. Tren kazasında insanlar ölür aynı sözü duyarız. Bolu'da otelde 78 insanımız yanarak can verir yine "bunu siyasete alet etmeyelim" sözünü duyarız. Sel olur, yurtta öğrenciler yanar, ormanlar yanar, depremler olur on binlerce insanımız betonların arasında can verir. Hep aynı sözü duyarız, "bunu siyasete alet etmeyelim." AKP tüm bu süreci hem siyasete hem de ticarete alet etmektedir. Yaptığı en ufak bir işi lütuf gibi gösterirken depremi de sonrası süreci de ticaretin konusu yaptı. Deprem vergileri, toplanan bağışlar, yurtdışından gönderilen paralar ne harcandı, nereye harcandı, nasıl harcandı gibi soruların cevabını vermeden yaptı yapıyor. 
Deprem paraları nerede diye sorduğumuzda ise yine aynı “bunu siyasete alet etmeyelim” cümlesini duyuyoruz.
Ölen biziz, sorumluluk almayan, önlem almayan onlar. İşte onun için deprem bölgesinde insan canının değil inşaat demirinin toplanmasının derdine düştüler. 
Daha üçüncü günde verilen ihalelerle ve ilk haftasında başlayan enkaz kaldırmalarla insanın canının değil enkazın rantının hesabını yaptılar. Kapitalist sistem tıpkı o enkazlar ve moloz döküm sahalarındaki çürümüşlük kadar çürük ve kokuşmuş bir sistemdir. O nedenle bu çürümüş sistemin düzen partilerinden kurtarıcı aramak yeni felaketlere maruz kalmak demektir. Depremin ikinci yılında yalandan gözyaşı dökenler bunca depremden sonrada hiçbir önlem almadılar, almıyorlar. İnsanca koşullarda insanca yaşayacak kentleri ancak birleşerek ve mücadele ederek kazanabiliriz. Bunu siyasete alet edelim. Hem de sömürücü, talancı, yalancı, yolsuz burjuva siyaset düzenine karşı işçi sınıfının insanca yaşam siyasetinin konusu yapalım.” İfadelerine yer verdi.
“UNUTMAK YOK, AFFETMEK YOK”
EMEP Milletvekili Sevda Karaca ise toplantıda şunları söyledi: “Biz Emek Partisi olarak deprem suçlarına karşı halkın yalnız hissetmemesini sağlayıp, hep birlikte, yan yana olmaya devam edeceğiz. iki yıldır 'unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok' diyoruz. Yaşadıklarımızın hesabını sormak istediğimizi söylüyoruz. Depremin 3. yılında 'unutmadık, affetmedik, helalleşmedik ve hesap sorduk' demek istiyoruz. Halkımızı daha da güçlendiren, bize sürekli 'siyaset yapmayın' diye parmak sallayanlar karşısında siyasetin nasıl yapıldığını en yerelden de göstereceğimizin olanaklarını biliyoruz.” dedi.
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları