Türkiye İşçi Partisi(TİP) Samandağ İlçe Başkanı Önder Tam, sosyal medya hesabında son günlerde tartışmalarla gündeme gelen Gastronomi Köyü ile ilgili görüşlerini paylaştı.
TİP İlçe Başkanı Tam'ın paylaşımda şu ifadeler yer aldı: Kamu kaynaklarıyla kamu adına hizmet üretmekle mükellef yerel yönetimler (birkaç istisna hariç) ülkede neo liberal piyasanın birer dişlisi haline gelmiş, yandaş şirketlerin, yöneticilerin, dost, akraba çevresinin adeta arpalığı halini almış durumda.
Samandağ yerelinde,2009 seçimleri bunun için bir milat sayılmalıdır. O güne kadar kamu hizmetleri ağır aksak kendi imkanlarıyla sağlanmaya çalışılırken 2009'da yeni yönetimin işbaşına gelmesiyle birlikte belediyenin hizmet kalemleri özelleştirilip şirketlere havale edildi.
Yani tam da 12 eylül faşist darbesi ardından kurulan iktidarlarla ve nihayet AKP politikalarıyla birlikte yaratılan talan düzeninin bir parçası haline getirildi.
Günümüzde Samandağ Belediye yönetiminin de aynı yönetim modeliyle, ilçenin kamu kaynaklarını kullanarak "talan düzenini" sürdürdüğünü görüyoruz.
Neticede bu bir tercihtir.
Tercihinizi ya toplumdan yana kullanırsınız ya da sizi o makama "seçtiren" bir zümreden yana.
Gastronomi Köyü tartışması da bu tercihin ürünlerinden yalnızca biri.
Sahi, nedir bu Gastronomi Köyü?
Yani, kurulma sebebini az/çok tahmin etmekle birlikte, yöneticilerinin kim olduğunu bilmiyoruz.
Yani, belediye yönetimine yakın insanlardan oluştuğunu tahmin etmekle birlikte, yönetimin nasıl şekillendiğini bilmiyoruz.
Yani, belediye'nin yani kamunun arazisinde, üstelik zeytin ağaçlarının katledilerek kurulduğunu bilmekle birlikte, Samandağ halkının yararına ne gibi işlevi olacağını bilmiyoruz.
Yani, Gastronomi Köyü yapılırken belediye'nin yani kamunun iş araçlarının, işçisinin, ekipmanının kullanıldığını bilmekle birlikte, belediye'nin yani kamunun neden sadece %25 hissesi olduğunu bilmiyoruz.
İlçe halkının vergileriyle oluşan bütçeden bir TİCARETHANE kurup gelirinin %75'ini, üstelik 25 yıllığına bir avuç ortağa devretmek tam da bu rant düzeninin genetiğine uygun bir yöntem.
Bu hengame içinde dikkat çeken bir şey daha var : Avrupa'da ülke ülke gezip söz konusu yerin bitirilmesi için fon ararken %75 hisseye sahip olan meçhul ortaklar neyle meşguller?
Kısaca, buradaki sorun yalnızca orada ikamet eden bir kaç aileden ibaret değil.
PEKİ NE YAPMALI ?
Ya da daha doğru bir soruyla ne yapılmalıydı?
Samandağ halkını düşünen, toplum çıkarlarını bir avuç yandaşa, akrabaya değişmeyen, gerçek anlamda KAMUCU bir belediye yönetimi olsaydı...
Mesela bir düşünelim, kocaman bir zeytin bahçesinde ekolojiye saygılı, doğayla barışık gençlerin kullanımına açık bir BILİM SANAT KÖYÜ kurulabilirdi.
Üniversiteli öğrencilerin kendi bölümlerine uygun AKADEMİ ATÖLYELERİ kurulabilirdi.
İlçeyi mi tanıtmak istiyorsunuz?
Bunun için Gastronomi Köyü adı altında lokanta ve otel işletmesi kuracağınıza İzmir Şirnce'de dünyanın en iyi akademisyenlerinin akın ettiği, ülkenin en iyi eğitiminin verildiği Ali Nesin'in Matematik Köyü'nun bir benzerini kurabilirdiniz.
Ama dedik ya bu bir tercihtir.
Bu bir yönetim modelidir.
Yerel seçimler yaklaşıyor, eli kulağında.
Toplumun önüne iki seçenek çıkacak:
Ya altmış yıldır cennet ilçeyi cehenneme çeviren, depremle birlikte cehennemin dibini gören bu ilçe halkı aynı yola devam diyecek,
Ya da beton, rant, yandaş, akraba zihniyetine son verip, aydınlık yüzlü gençlerin, kadınların tekmili birden tüm ilçe halkının omuz verip yeni bir yönetim modeliyle bir ilçe kurulacak.”
Foto-Haber:Neslihan Sağaltıcı