CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Gezi davası tutuklularından Tayfun Kahraman’ın durumu ile ilgili Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a “FETÖ’cü polis ve savcıların hukuksuz dinlemeleri ile oluşturulan ve aleyhte tek bir somut delil içermeyen dosyaya hiçbir yeni unsur eklenmemiş olmasına karşın aynı dosyaya bakan 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18 Şubat 2020’de ‘oybirliğiyle’ verdiği 2019/74 E. ve 2020/34 K. Sayılı ‘beraat’ kararı ile 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘oyçokluğuyla’ verdiği 2023/6359 sayılı ‘18 yıl mahkumiyet’ kararı arasındaki uçurum nasıl açıklanabilir?.. Bu hukuksuzluğu kim, ne için yapıyor, ne kazanıyor ve ülkemiz ne kaybediyor?” sorularını yöneltti.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Gezi Parkı Davası tutuklularından Tayfun Kahraman’ın durumunu, TBMM gündemine taşıdı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle hazırladığı soru önergesini TBMM Başkanlığı’na sunan Günaydın, önergesinde şu değerlendirmeleri yaptı:

“SUÇ OLARAK BELİRTİLEN FAALİYETLERİNİN TAMAMI, ANAYASAL KAMU GÖREVİ KAPSAMINDAKİ ÇALIŞMALARINDAN İBARETTİR”

“Tayfun Kahraman 2013 Gezi protestoları sırasında TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanlığı görevini yapmaktadır. Her ölçekteki imar planlarını ve şehirle ilgili alınan kararları takip etmek, incelemek ve gerektiğinde hukuk yoluyla itiraz etmek Anayasa’nın 135. madde gereği Şehir Plancıları Odası’nın tüzel kişiliğinin görevidir. Dava dosyasında suç olarak belirtilen faaliyetlerinin tamamı Tayfun Kahraman’ın anayasal kamu görevi kapsamındaki çalışmalarından ibarettir, aleyhinde cebir ve şiddet ile bağlantı kuran tek bir delil olmadığı gibi, aksine diyalog ve sükunete çağıran konuşmaları vardır.

“ERDOĞAN TARAFINDAN BELİRLENEN HEYETİN İÇİNDE YER ALMIŞTIR”

Tayfun Kahraman Gezi Olayları yaşandığında hükümet ile görüşen, bizzat dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından belirlenen heyetin içinde Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı olarak bulunmuş, ancak olayların yatışması ve protestoların barışçıl kalması için çaba harcadığı mahkeme kararlarına dahi girmemiştir.

“OHAL DÖNEMİNDE, KAHRAMAN HAKKINDA EN UFAK İRTİBAT/İLTİSAK İDDİASI DİLE GETİRİLMEMİŞTİR”

2009 yılından beri devlet memuru olan Tayfun Kahraman 2013’ten sonra çeşitli kamu kurumlarında çalışmış, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nda raportör olarak, Mimar Sinan Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Deprem Risk Yönetimi Daire Başkanı olarak kamu görevinde bulunmuştur. 15 Temmuz sonrası OHAL döneminde bütün memurların sicilleri didik didik edilirken dahi Tayfun Kahraman hakkında herhangi bir yasadışı örgüt ile en ufak irtibat/iltisak iddiası dile getirilmemiştir.

Anayasa tartışmalarının sürdüğü bu dönemde anayasal görevini yaptığı için cezalandırılan, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen adil olmayan bir yargılama ile özgürlüğünden mahrum bırakılan Tayfun Kahraman’ın da dahil olduğu Gezi Davası’nın Avrupa ile ‘siyasi tavır’ gereği uzatıldığı bizzat Hakan Fidan tarafından 20 Kasım 2023 tarihli TBMM Dışişleri Komisyonu’nda dile getirilmiştir.

Tayfun Kahraman, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin onama kararına itirazını avukatları vasıtasıyla 27 Ekim 2023 tarih 2023/5834 sayılı dilekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne sunulmuş ve bireysel başvurusunun Anayasa Mahkemesi’ne geliş sırasına göre değil, konunun kamusal önem ve niteliği gereğince, 19 aylık tutukluluk süresi de göz önünde bulundurularak öncelikle incelenmesi ve karara bağlanması talep edilmiştir.”

Günaydın, Bakan Tunç’a şu soruları yöneltti:

“2009 - 2023 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘devlet memuru’ olarak görev yapan, defalarca güvenlik soruşturmalarından geçen Tayfun Kahraman nasıl TCK 312. Madde ile ilgili bir suç ile ilişkilendirilebilir? Tayfun Kahraman’ın Gezi protestoları esnasındaki faaliyetlerine dair daha önce iki kez İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen 30 Ocak 2014 tarih ve 2013/96961 sayılı; 27 Şubat 2014 tarih ve 2014/25504 sayılı ‘Soruşturmaya yer yoktur’ kararları mevcutken, 10 yıl sonra aynı faaliyetleri nasıl TCK 312. madde kapsamında suç olarak değerlendirilebilir?

13 Haziran 2013’te dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından belirlenerek Gezi Parkı'na ilişkin sorunun çözümü için görüştüğü heyetin içinde TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı olarak yer alan Tayfun Kahraman nasıl görüştüğü hükümeti devirmeye çalışmış olabilir? Tayfun Kahraman’ın bu heyet içerisinde yer alan uzman, aydın ve sanatçıların tanıklıklarının dinlenilmesi talebi mahkeme heyetleri tarafından hangi gerekçe ile reddedilmiştir?

FETÖ’cü polis ve savcıların hukuksuz dinlemeleri ile oluşturulan ve aleyhte tek bir somut delil içermeyen dosyaya hiçbir yeni unsur eklenmemiş olmasına karşın aynı dosyaya bakan 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18 Şubat 2020’de ‘oybirliğiyle’ verdiği 2019/74 E. ve 2020/34 K. Sayılı ‘beraat’ kararı ile 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘oyçokluğuyla’ verdiği 2023/6359 sayılı ‘18 yıl mahkumiyet’ kararı arasındaki uçurum nasıl açıklanabilir?

Tayfun Kahraman’ın 13 Haziran 2013'te Hükümet ile arabulucu heyet arasındaki görüşme sonrasında Başbakanlık konutu önünde kamuoyuna yaptığı ve Gezi sakinlerini itidal ve diyaloğa çağıran açıklamaları İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin mahkumiyet kararı metinlerinde neden yer almamaktadır?

Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın 20 Kasım 2023 tarihli komisyon toplantısında belirttiği gibi AİHM kararları siyasi saiklerle alınıyor, uluslararası ilişkilerde kullanılıyor ve bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti siyaseten tavır almak zorunda kalıyor ise; Tayfun Kahraman neden AİHM’ye başvurmak, adil yargılanma hakkını vatanı dışında aramak zorunda bırakılıyor? Bu hukuksuzluğu kim, ne için yapıyor, ne kazanıyor ve ülkemiz ne kaybediyor? Yargı organları bir insanın masumiyetine, hürriyetine ve adil yargılanma hakkına saygı duymuyorsa devletin temeli olan adaletten söz edilebilir mi?”

Kaynak: anka