“Kaybettiğim Annem Havva Özyurt İçin Adalet Arıyorum!” “Kaybettiğim Annem Havva Özyurt İçin Adalet Arıyorum!”

1 Mayıs Dünya İşçi ve Emekçilerinin Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü dolayısıyla Sendikalar, Demokrat Kitle Örgütleri, Sivil Toplum Kuruluşları; Eski PTT önünde bir araya geldi. 
Kortej halinde “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya hiçbirimiz”, “Alevi Halkı Yalnız Değildir,” Katil Colani Suriye' den Defol,” Halkız, Haklıyız Kazanacağız”,  “Rezerve Hayır”, “Yaşasın 1 Mayıs”, Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın”, sloganlarıyla yürüyüş yapılarak 75. Yıl Alanında yapılan konuşmaların ardından Grup Mengene konseriyle son buldu.
Miting alanında Samandağ 1 Mayıs tertip Komitesi adına SES Hatay Şube Eş Başkanı Nilgün Aşkar konuşma yaptı. 
Aşkar, konuşmasında “1 Mayıs İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Bütün dünyada işçi sınıfı 1 Mayıs'ta eşit, özgür ve sömürüsüz bir dünya için sokaklara çıkar, meydanları tutar ve başka bir dünya hayalini yürüyüşlerle, sloganlarla, pankartlarıyla bin bir rengiyle var eder. Bugün Samandağ'da bizi bir araya getiren de 'başka bir yaşam mümkün, insanca bir yaşam mümkün' diyen direngen tarihimizdir.
Deprem sürecinde kaderimizi kendi ellerimize alarak büyüttüğümüz dayanışma,  topraklarımız için devam eden direnişler, yanı başımızda yaşanan  katliamlara karşı sokaklarda büyüyen öfke, 19-26 mart sürecinde iptal edilen diploma ile birlikte  başlayan gözaltı ve tutuklamalara karşı  sokaklara taşan binler.. İşte bizi  bir araya getiren.. bu direnişlerin ve dayanışmaların bu topraklardaki karşılığıdır. Bizi bir araya getiren.. birlik ve mücadelemizin bizi hayatta tutmasıdır. Bizi bir araya getiren.. onurlu bir yaşam kurmak için emek ediyor olmamızdır. 
Bu yıl gerçekleşen 1 Mayıs'ın yaşadığımız deprem süreciyle beraber ve hemen yanı başımızda Kel Dağının arkasında katliamların devam ettiği bölgemiz açısından anlamı daha da büyüktür. Çünkü tüm bu yaşananlar için sorulacak bir hesabımız ve kurulmayı bekleyen yeni bir yaşamımız var.
Geçtiğimiz bir ay boyunca Samandağ'dan Antakya'ya, Ankara'dan İstanbul'a,  Anadolu'nun her bölgesinde yüzbinlerce insan sokaklara akın ederek yürüyüşe, eyleme, direnişe geçti. Kimisi tutuklanan İBB başkanı için, kimisi diploma iptali için, kimisi üniversitelerdeki baskılar için, kimisi işsizlik, yoksulluk ve gelecek kaygısı için, kimisi sokak ortasında şiddete, tacize, tecavüze uğramamak için, kimisi de hemen yanı başımızda Suriye'de yaşanan Alevi katliamı için öfkesini alıp sokaklara çıktı.  Herkes yanına bir sebep alıp yürüyüşlere katıldı, sloganlarını attı. Kişisel tepkilerle değil hep birlikte hareket ederek, dayanışmayla güçlü hissedebildiğimizi hatırladık ve bir şeyleri değiştirebilme umudumuzu yeniden harladık. 
 “Günlerin bugün getirdiği baskı, zulüm ve kandır.”
Her gün haberlerde, sosyal medyada işçi cinayetinde kaybettiğimiz işçileri, katledilen kadınları, geçim sıkıntısından çalışmak zorunda kalan ve bu baskıya dayanamayıp intihar eden çocukları görmekteyiz. Bugün Samandağ'da ve Antakya'da olduğu gibi ülkenin dört bir yanı şirketlere peşkeş çekilerek yağmalanıyor. Neredeyse her mahallede tarım arazileri ve yeşil alanlar imara açılıyor. Barınma sorununu bile isteye çözmeyenler, bugün çözüm adı altında her yeri  beton yığınlarına çevirmeye çalışıyor. Her yanda beton santralleri, taş ocakları kurularak havamız, toprağımız ve suyumuz kirletiliyor, geleceğimiz zehirleniyor. 
Mağaracık'ta, Kurtderesi'nde, Hıdırbey'de, Vakıfköy'de, Dikmece'de, Serinyol'da tarım arazilerini ve topraklarını savunan mahalleli kolluk kuvvetlerince darp ediliyor. Şiddete uğrayan insanlarımız kalp krizi geçirerek yoğun bakıma kaldırılıyor. Kolları kırılıyor. Dağın hemen arkasında Suriye'de başta Aleviler olmak üzere halklar kaçırılıyor ve katlediliyor. Filistin'de, Lübnan'da, Yemen'de emperyalistlerin ve tetikçi devletlerin bombalamaları sonucu her gün onlarca çocuk ölüyor. 
Dünya halkları, kapitalist-emperyalist sistemin krizini çözebilmesi için savaşa sürükleniyor. Başta Ortadoğu'da olmak üzere dünyanın birçok noktasında halklar için açlık, yoksulluk ve ölüm demek olan savaş NATO, ABD ve AB eliyle büyütülüyor.
Lakin bu saldırılara karşı direnişler de artarak büyümektedir. İşçiler maden ocaklarına kendini kapatarak hakları için açlık grevine girmektedir. Öğretmenler grev ilan edip “Genel grev Genel Direniş” iradesini sahiplenmektedir. Liseliler proje okulu mağduru öğretmenleri için okul duvarlarını aşıp sokaklara taşmaktadır. Üniversiteliler barikatları yıkarak özgürlük yolunu açmakta, kadınlar yaşamı için meydanları zaptetmeye devam etmektedir. Direnen herkes özgürlüğün tadını almakta, güzelleşmekte ve öğrenmektedir. 
Öğrenmektedir; sokaklarda büyüyen direniş bizim için tek kurtuluş yoludur.
Öğrenmektedir; Saray Rejimi ancak bu direnişlerin büyümesiyle ve birleşmesiyle gidecektir.
Direnişin umuda, umudun sokağa taştığı bu zamanlarda bir kurtarıcı beklemek yerine kaderimizi kendi ellerimize almalıyız. Bu ancak ve ancak örgütlü mücadele ile mümkündür. Bize çözüm diye önerilen sandıklara karşı, binlerce insanın yürüyüşlerde attığı ''Kurtuluş sokakta, sandıkta değil!'' sloganı verilebilecek en iyi cevaptır. Madem Saray Rejimi bize böylesi bir yaşamı reva görüyor, o vakit kaderimizi kendi ellerimize alarak, nasıl yaşayacağımıza bizler karar vermeliyiz. 
Bunun için işçilerin, kadınların, liselilerin, emekçilerin örgütlü, kitlesel direnişini büyütmeli, hep birlikte harekete geçmeliyiz! 
Yaşadığımız depremi katliama dönüştürenlerden ve bütün sorumlulardan hesap sormak için direnişi büyüteceğiz!
Doğamızın, yaşam alanlarımızın yağma, rant uğruna talan edilmesine, şirketlerin kârının yaşamlarımızdan daha kıymetli olduğu bu düzene karşı duracak, direnişi büyüteceğiz!
Asgari ücret sefaletine, uzun çalışma saatlerine, iş yerlerinde şiddet ve mobbinge, sendika mafyası ve bürokrasisine karşı direnişi büyüteceğiz!
Başta Suriye olmak üzere bütün dünya da savaş politikalarını büyüten, halklar için, emekçiler için dünyayı cehenneme çeviren Emperyalizme karşı, tetikçilerine karşı, NATO' ya karşı direnişi büyüteceğiz!
Gezi direnişinde zaptettiğimiz meydanları bugün yine Gezi'yi de aşan bir ufukla tüm baskılara rağmen zaptetmeye devam ediyoruz!  Tarihimizden öğrendik, Gezi direnişinin ışığında yeni bir yaşamı kuracak, direnişi büyüteceğiz!
Bugün hukuksuzca ceza evlerinde tutulan dostlarımız için meydanlarda halaylara duracak; baskı, şiddet ve zulüm politikalarına karşı direnişi büyüteceğiz!
Yağma, rant ve savaş ekonomisine karşı yaşam alanlarımızı savunacak, direnişi büyüteceğiz! 
Kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik her türlü şiddeti bitirmek; aşağılanmaya, mobbinge, cinsel saldırılara, kadın cinayetlerine, son vermek için direnişi büyüteceğiz!
Üniversitelerde, liselerde, sorgulamayan, itaat eden bir gençlik yaratmak isteyenlere karşı özgür, bilimsel eğitim mücadelesini büyütecek, üniversiteleri, liseleri yönetmek için direnişi büyüteceğiz.
Her alanda haksızlığa, zulme, şiddete, baskıya ses çıkaran bizler bu sesleri ortaklaştıracağız. Örgütlü, kitlesel direnişi örgütleyeceğiz. 
Gecelerinde aç yatılmayan, sabahına enkaz altında kalınmayan, sömürülmediğimiz bir düzen istiyoruz! 
Çaresiz ve yalnız hissettiren, ölüm ve acıdan başka bir şey vaat etmeyen bu düzeni ellerimizle yıkabiliriz. 
Başka bir dünya hayalini büyüten bizlere inanmayanlara, kendi korkularına esir olup dünyanın bugünkü gerçekliğinin sonsuz olduğunu düşünenlere, başka bir dünya hayalini akıl dışı bulanlara sesleniyoruz; asıl akıl dışı olan, asıl korkunç olan bugün yaşadıklarımızdır. Ve size uzak gelen hayali kuracak olanlar ise bizleriz. 
Çünkü dünyayı üreten bizleriz. 
Şimdi de yönetebilmek için Örgütlenelim, Direnelim, Kazanalım ! 
Yaşasın 1 Mayıs !
Her Gün 1 Mayıs  Her Gün Kavga!” ifadelerine yer verdi.                
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları