Samandağ'da 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen büyük depremin ardından yaşanan sorunlar ve çevresel tartışmalar, halkın yaşam koşullarını ve bölgenin geleceğini doğrudan etkileyen konular haline geldi.
Depremin hemen ardından, acil ihtiyaçlar ön planda iken, zamanla barınma sorunu halkın en büyük kaygısı haline geldi. Çadır, yiyecek ve içme suyu gibi temel ihtiyaçların karşılanması, ilk günlerde öncelikli bir mesele iken, kalıcı barınma çözümleri arayışı, halkın gündeminde daha fazla yer kaplamaya başladı.
6 Şubat depremlerinin ardından Samandağ hala temel barınma olanaklarından yoksun. Halkın bir kısmı devletin sunduğu geçici çözümlerle yetinmek zorunda kalırken, birçok kişi de barınma sorununu kendi imkanlarıyla yani geçici barınaklar inşa ederek bu sorunu çözmeye çalıştı. Bu tür çözümler kalıcı olmaktan hem uzak hem de halkın psikolojik durumunu da olumsuz etkiliyor.
Depremin yarattığı travmanın yanı sıra, belirsizlik ve güvensizlik duygusu, halkın günlük yaşamını da zorlaştırıyor. Depremin üzerinden geçen süreye rağmen 19 konteyner kent bulunan Samandağ'da halk hala kalıcı konutlara erişmediği gibi sahildeki konteynerlerde nemden kaynaklı çürümeler görülmeye başladı bu da orada kalan depremzedenin yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor.
Deprem sonrası, devletin rezerv alan uygulamaları halk arasında ciddi bir mülksüzleştirme endişesi yaratırken bir yan dan da tartışmaları da beraberinde getirerek kutuplaşmalara da neden oldu. Halkın verdiği mücadele sonunda toplu rezerv alanlar yeri yerine ada bazlı rezerv alan uygulamasıyla bu sorun tam çözüldü derken halk dört mahalleyi kapsayan yeni bir kavramla yüz yüze kaldı.
“ACELE KAMULAŞTIRMA” depremzede hak sahiplerine toplu konut yapılacağı gerekçesiyle Mağaracık ve Hıdırbey başta olmak üzere halkın tapulu tarım arazilerine el konuldu.
Tapulu arazilerini vermek istemeyen mahalleli bir yandan siyasi parti ve sivil toplum temsilcileriyle görüşüp meramını anlatırken, bir yandan da hukuki mücadele başlattı. Mahkeme görülmeye başlamadan iş makineleri arazilere girerek ağaçları sökmeye başladı.
Halkın direnişi ve mücadelesi devam ederken mahkemeler de görülmeye başlandı. Halkın mülkiyet hakları konusunda endişelerini artırmış ve kamulaştırma süreçlerine karşı bir güvensizlik varken şimdi de Milleyha sulak alanı, bölgenin ekosisteminin korunması amacıyla sit alanı olarak ilan edildi.
Milleyha'nın doğal sit alanı ilan edilmesi, bölgenin korunması açısından önemli bir adım olsa da bazı tartışmaları da beraberinde getirdi.
Sit alanı olarak ilen edilen bölgenin genişliği hakkında resmi bir açıklama yapılmazken, çok geniş bir alanı kapsadığı iddiaları yeniden özel mülkiyet iddialarını gündeme getirdiği gibi halkın tarım ve diğer ekonomik faaliyetlerini de etkileyeceği endişesi yaratmaya başladı.
Samandağ'daki bu tartışmalar, Yerinden edilme, mülksüzleşme ve ekolojik koruma konuları, bölgenin geleceğini şekillendiren kritik meseleler haline geldi.
Halk en büyük zorluğu sürecin şeffaf ve katılımcı şekilde yürütülmesi nedeniyle yaşarken, yetkili ağızlardan iç rahatlatıcı hiçbir açıklama yapılmaması endişeleri daha da arttırıyor.
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı