MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Samsun Şube Başkanı Aysel Ocak, 2024-2025 yılı toplu sözleşme sürecine ilişkin “Performans, ek ödeme, taban, teşvik değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret istiyoruz. Bunun üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, hizmet yılı gibi kriterler eklenerek giydirilmiş ücretler belirlensin. Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılsın” açıklamasını yaptı.

SES Samsun Şube Başkanı Aysel Ocak, 2024-2025 yılı toplu iş sözleşme sürecine ilişkin açıklama yaptı. Ocak, şunları söyledi:

"ÜNİVERSİTESİ HASTANELLERİ BORÇ BATAĞI İÇİNDE"

"2024-2025 yıllarını kapsayacak olan 7. dönem toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde üniversite hastanelerinde çalışan emekçilerin taleplerini kamuoyuyla paylaşıyoruz. Üniversite hastaneleri sağlık hizmetlerinin önemli parçası ve nitelikli sağlık hizmeti üretiminin de en belirleyici unsurlarından olmasına rağmen sağlık sistemimiz içerisinde üvey evlat olarak görülmektedir. Ülkenin her tarafına gönderilen hekimlerin yetiştirildiği, tedavi edici sağlık hizmetlerinde sevk zincirinin en son basamağı, dünya çapında isim yapmış saygın tıp insanlarının bilimsel ve özerk hareket edebilmeleri sayesinde ülkemizde kamusal sağlık hizmetinin ileriye taşınmasında itici bir rol oynayan kurumlarımız bugün borç batağından çıkmak için mücadele etmektedir. Üniversite hastanelerinin mali, idari ve bilimsel özerkliği Sağlık Bakanlığı tarafından adeta kuşatılmış üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması için her türlü yasal zemin oluşturulmaya başlanmıştır. Devlet üniversite hastanelerimizin yeniden, ülkemizde yaşamakta olan herkese, parasız sağlık hizmeti sunabilecek duruma gelmesi için kaynağı genel bütçe olmak üzere, tüm borçlarının ödenmesi ve daha fazla gecikmeden bütün gereksinimlerinin karşılanması gerekirken bu durum devlet üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması için bir fırsat olarak görülüyor.

"ÜNİVERSİTE HASTANELERİ ÇOKTAN DEVLET HASTANESİ KİMLİĞİNE BÜRÜNDÜ"

Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi örneğinde olduğu gibi geçmiş yıllarda üniversite hastanesinin borcunu kapatıp bir iş birliği protokolü ile üniversitenin özerkliğine kayyum atamıştı. Sağlık hizmet sunumu doğrudan hasta başvurusu ile değil üçüncü basamak sağlık hizmet sunumu şeklinde olması, hastaların 1. ve 2. basamaktan gelmesi gereken ve temel görevi eğitim, öğretim ve araştırma olan devlet üniversite hastanelerimiz bu kimliğinden çoktan çıkarılmış ve devlet hastanesi kimliğine sokulmuştur. Yeterli personel istihdamı yapılmayarak tüm çalışanlar angarya çalışma koşullarına maruz bırakılıyorlar.  Ek ödeme, performans, teşvik ve ücret baskısı nedeniyle alanında isim yapmış tıp insanları kamusal alandan çekilerek özel sektöre yöneliyor. Bir kısmı da yurtdışına gidiyor. Oysa tüm ülkenin vatandaşlarının sağlığa erişim hakkı kapsamında bu hekimlere ihtiyacı varken sadece parası olanlar şifa buluyorlar. Üniversite hastaneleri borç batağından çıkmanın yolu olarak daha az maliyetle hizmet üretip daha fazla gelir elde etmek için etik dışı yollarla döner sermayeyi arttırmaya çalışıyorlar.

"MÜCADELEN BAŞKA YOLUMUZ YOK"

Pandemide dağıtılması gereken ek ödemeyi borçlarını ödemek için kullanabiliyorlar. Sendikal hak ve özgürlükleri, sendikal güvenceleri, çalışma hakkına ilişkin kazanılmış hakları yok sayarak sağlık emekçilerini köle gibi sömürmek istiyorlar. Sendikal eylemleri darbe teşebbüsü olarak gören rektörler, başhekimler en ufak hak talepleri için disiplin soruşturmasıyla sağlık emekçilerinin seslerini kısmaya çalışıyorlar. Bizler yetkili sendikanın kör sağır ve dilsiz kaldığı bir süreçte yetkiyi aşarak tüm üniversite hastanelerinde korkmadan, yılmadan ısrarla sağlık emekçilerinin sesi, çığlığı olduk olmaya da devam edeceğiz. Şimdi de ağustos ayında imzalanacak 2024-2025 yılları arasındaki mali, sosyal ve çalışma alanımıza ilişkin koşulları düzenleyen toplu iş sözleşmesi sürecinde haklı ve meşru taleplerimizi, TİS masasına taşımak için birbirimizi ötelemeden, hangi sendikaya üye olduğumuza bakmadan bir araya gelip birlikte mücadele etmek ve mücadeleyi birlikte büyütmek zorundayız. Aşağıda yer alan taleplerimiz TİS masasına taşınana kadar pazarlık gücümüzü grev hakkıyla dengeleyene kadar mücadeleden başka yolumuz yok."

"SAĞLIK HİZMETLERİ ÜCRETSİZ OLSUN"

Aysel Ocak, sendika olarak taleplerini şöyle sıraladı:

"Performans, ek ödeme, taban, teşvik değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret istiyoruz. Bunun üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, hizmet yılı gibi kriterler eklenerek giydirilmiş ücretler belirlensin. Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılsın. Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılsın, sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsasın. Sağlık alanında çalışan tüm emekçiler sağlık hizmetleri sınıfına alınsın, Üniversite hastanelerinde de çalışanlara tayin hakkı verilsin. Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin son bulması için şiddet üreten sağlık sistemi değişsin. Covid-19 gibi meslekle ilgili hastalıklar, illiyet bağı aranmadan sağlık kurumlarında çalışan tüm personel için meslek hastalığı sayılsın. Muayene, tedavide ve ilaçta hiçbir ad altında; katkı, katılım payı, ilave ücret alınmasın. Sağlık hizmetleri ücretsiz olsun."

 

 

Kaynak: anka