DEVA Partisi lideri Ali Babacan, 15-27 Aralık olaylarıyla ilgili eski Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın yıllar sonra yaptığı açıklamalar hakkında değerlendirmelerde bulundu. Babacan, 'Malum arkadaşlar Yüce Divan'a gitmemek için sağı solu tehdit ettiler' diye konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan KARAR TV'de Elif Çakır ve Taha Akyol'un gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Yüksek faizin bedelini milletin ödediğini belirten Babacan, iktidarı faiz üzerinden eleştirdi. Babacan şu ifadeleri kullandı:

* 180 milyar lira bu yıl ki faiz ödeneği bütçede. Yazıktır, günahtır. Biz 50 milyar faiz öderken, o dönemin bürokratlarını, sayın Erdoğan meydanlarda  yuhalatıyordu, vatana ihanetle suçluyordu.

* ‘Merkez Bankası bağımsız, bunlar lafımı dinlemiyor’ onun için böyle diyordu değil mi? Merkez Bankası şimdi emrinde.

“NİYE MERKEZ BANKASI'NIN FAİZİ YÜZDE 19? NİYE FAİZİ İNDİRMİYOR?”

* Merkez Bankası başkanı, Cumhurbaşkanının talimatının dışında bugün bir şey yapabilir mi? Ben şimdi söylüyorum, madem bütün yetki sayın Erdoğan’ın elinde niye bu sene 180 milyar lira faiz ödüyoruz.

* Niye Merkez Bankası’nın faizi yüzde 19. Madem faiz sebep, enflasyon sonuç. Niye faiz indirmiyor?

* Faizi indirsin ki enflasyon da insin, tezi o değil miydi? Benim de hükümette olduğum dönemde bize baskı yapıyordu, ‘yanlış yapıyorsunuz’ diyordu, ‘doğrusu budur’ diyordu ee yapsın. Şimdi kim faizci soruyorum.

“TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DİBİ DELİK, BÜYÜK BİR İSRAF VAR”

Merkez Bankası’nın rezervi hakkında da konuşan Babacan, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu kötü duruma dikkat çekti.

Merkez Bankası’nın rezervinin 3 yılda eridiğini belirten Babacan, söyle konuştu:

* Gerçekten insanın içi kan ağlıyor. Bu rezervler kolay birikmedi. Bu ülkenin ihracat yapan firmalarında çalışan işçilerin alın teri bu döviz. Ama 3 yılda çarçur ettiler.

* Aslında 2019  yılının başında ilk olay başlıyor. Çünkü 2019 Mart ayında yerel seçim var ve yerel seçimden önce Merkez Bankası’nın ve kurun olduğundan daha iyi gösterme çabası var.

* Seçime giderken sırf bu yalan, yanlış görüntüyü verebilmek için bunu başlattılar ve gelinen sonuç bu.

* IMF ara ara dünyadaki likideyi gözden geçiriyor ve dünyada likide ihtiyacı olduğu kanaati oluşursa IMF’nin yönetim kurulunda bütün üye ülkelere hissesi nispetinde bir SDR cinsinden bir rezerv tahsil ediyor.

* Bu dönem tahsis edilen 600 milyar dolar. Bizim de hissemiz yaklaşık yüzde 1 olduğu için bize yaklaşık 6,3 milyar dolar düştü.

* Bu para net döviz rezervini değiştirmiyor ama brütü arttırıyor. Ben bakan olarak göreve başladığımda IMF’deki hissemiz yüzde 0.3’tü bizim çabalarımızla hissemiz yüzde 1’e yükseltildi.

* Asıl temelde büyük bir sorun var. Bu sorunu değil, 5-6 milyar dolar, 50 milyar dolar, 100 milyar dolarla bile çözemezsiniz. Şu anda Türkiye ekonomisinin dibi delik. Büyük bir israf var.

* Devlet harcamalarında büyük bir düzensizlik var. Usulsüzlükler var, yolsuzluklar var. Zaten ne kadar para atsanız o delikten gidiyor.

* Onun için ülke bir türlü toparlayamıyor. Siz önce ekonominin, o havuzun dibindeki delikleri kapatacaksınız, israfı önleyeceksiniz.

* Devletin satın alma süreçlerini adil ve şeffaf yapacaksınız. Böylece masrafları azaltacaksınız, sistemi güçlendireceksiniz ondan sonra gelen kaynağın bir anlamı olur.

“O DOSYALAR KAPATILDI, ÖRTÜLDÜ”

17-25 Aralık soruşturması sırasında istifa eden eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur” açıklamasını da değerlendiren Babacan şu ifadeleri kullandı:

* Bir siyasi hesap yapıldı, yani öyle olursa ne olur, böyle olursa ne olur gibi. Burada doğru olan ben o günlerde de açıkça savundum.

* Bu Yüce Divan nihayetinde bir mahkemedir, çünkü bakanlık görevini yapan insanlar, bakanlık göreviyle ilgili konularda normal mahkemelerde yargılanmıyor orada yargılanıyor.

* Bir bakıma orası sadece bir yargılanma değil, hesap verme aynı zamanda aklanma mekanizmasıdır aynı zamanda. Kendine güvenen insanlar ‘veremeyeceğim bir hesap yoktur’ der hesabı verir, aklanır çıkar.

* Ama olmadı o gün bugündür de aradan neredeyse 8 yıl geçmiş halen gündemde. Baktık o dosyalar burada kapatıldı, örtüldü. New York’ta patladı tekrar. Halk Bankası davası dediğimiz dava bu 17-25 Aralık olayı, başka bir şey değil. Türkiye orada da dünyaya rezil oldu.

* Bu işler şöyle, yanlış bir yola girdi mi siyasette geriye dönüş çok zor oluyor. Gittikçe batıyorsunuz, çıkamıyorsunuz.

* Aynı bataklığın içine çektiği gibi o yanlış yol sizi içine çekiyor, çekiyor ve bitiyor. Dolayısıyla orada çok yanlış tercihler yapıldı o gün bugündür Türkiye bununla yatıp, bununla kalkıyor. Yazık günah gerçekten.

“MALUM ARKADAŞLAR, SAĞI SOLU TEHDİT ETTİLER”

* Sadece partiye değil memlekete de olan oluyor. Bir de bu arkadaşlar Yüce Divan’a gönderilmedi değil mi? Bu toplumun vicdanında da bir iz bıraktı.

* Önce Soruşturma Komisyonu kuruldu. (9’u iktidar partisi, 6’sı muhalefetten) O dönem Soruşturma Komisyonu’na üye olan arkadaşlarla konuştuk tek tek. Hepsinin yolsuzluk olduğuna dair güçlü ve olumsuz kanaatleri vardı.

* Daha sonra iş hukuki değerlendirmeden yavaş yavaş döndü siyasi bir değerlendirmeye ve bir siyasi hesap başladı. Ve o malum arkadaşlar sağı solu tehdit ettiler.

* Yakarız da yıkarız da… Ve iş döndü dolaştı hukuki mecradan çıktı bir siyasi hatta düştü.

Editör: TE Bilişim