6 Şubat Kahramanmaraş merkezli ilimiz ve ilçemiz başta olmak üzere 11 ilde hissedilen ve yaklaşık on üç milyon insanı yakından etkileyen depremle beraber büyük bir yıkım yaşandı. 
En büyük yıkımın yaşandığı yerlerden biri olan Samandağ’da taş üstünde taş kalmadı. 
Biz gazeteciler de herkes gibi bu büyük bir yıkımdan etkilendik.  Uzun bir aradan sonra yavaş yavaş toparlanarak yeniden başlamak ve depremin yaralarını birlikte sarmak, 
halkımızın gözü, kulağı ve sesi olmak için okuyucularımızla yeniden buluşuyoruz.
Öncelikle bu büyük yıkımda yakınlarını kaybedenlere sabır, hayatını kaybedenlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz, hepimize geçmiş olsun.
Televizyon ve sosyal medyada görünen enkaz ve moloz yığınlarının dışında yüreklerde hissedilen büyük bir acı yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Kimimiz hayatını kaybetti, kimimiz yaralandı, kimimiz ailesini, yakınlarını, dostlarını, evini barkını, çevresini ve bütün birikimini kaybetti. Kimimiz doğup büyüdüğü, yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldı. Bunlar işin acı ve trajik yönü.
Deprem öncesi yapılan hatalar bir yandan, deprem sonrasında yapılan hatalar hepimiz pahalıya mal oldu. Yapılan hataların önü hala kesilmiş değil.
Deprem öncesinde; kötü şehirleşme, dar sokaklar, plansız yapılaşma, yapı denetim yetersizliği, ruhsatsız inşaat, zemin etüdü, uygun yoğunluk, fay hattına çok katlı bina, imar planı, beton sınıfının kontrolü, eksik demir donatı, kalitesiz inşaat malzemeleri, yandaşa ihale verme ve hemen her dönem tekrarlanan imar affı gibi bir çırpıda akla gelen bir sürü ihmaller zinciri var. Hatta buna ek olarak Samandağ özelinde, belediyenin göz yumduğu deprem öncesinde imar planı olmamasına rağmen yükselen inşaatlar ve ki muhtemelen yandaşa jest olarak 4 kattan fazlasına izin verilmemesi gereken yerlerde bazı binalara gösterilen müsamaha(askıya çıkan imar planında bilirkişilerin gözlemi).
Peki, bu tedbirleri kim alacaktı? Tabii ki halktan önce devlet aklı ve kamu otoritesi ile yapılacaktı. Şehirleşme, planlama, denetleme ve altyapı gibi işler deprem ülkesinde olması gerekenlerdi.
Deprem sonrasında enkaz altında yakınlarının çaresizce kurtarılmasını bekleyen kaderine terkedilmiş halk, geciken yardımlar, ulaşamayan çadırlar, alelacele sağlıksız bir şekilde kaldırılan enkazlar, yaşam alanlarına dökülen molozlar, asbest tehlikesi, çözülemeyen içme suyu sorunu, haşereler ve sinekler, bu da yetmezmiş gibi her şeyini kaybetmiş vatandaşa gönderilen birikmiş faturalar.
Şehrinin, mahallesinin, sokağının ve en önemlisi yarınının ne olacağını bilememek depremzede vatandaşın en büyük sorunu.
Ama biz diyoruz ki; enseyi karartmadan, umutlarımızı yitirmeden, depremin ilk gününden itibaren ördüğü dayanışma ruhuyla depremin yaralarını birlikte sararak, kaderini eline alarak yeniden ayağa kalkacaktır.
Bu şehir tarihiyle, doğasıyla, kadim halkıyla tüm zorluklara inat yeniden doğacak biz inanıyoruz.
Bu zorlu süreçte biz Cemre Gazetesi olarak sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz.

İYİ Kİ VARSINIZ, SİZ VARSANIZ UMUT HER DAİM VAR!

CEMRE Gazetesi Emekçileri

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları