14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı öncülüğünde ilçemiz 75. Yıl parkı Atatürk Anıtının önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Özelde Samandağ’daki sulama suyunun fahiş fiyatta olması ve genelde çiftçilerin sorunlarının ele alındığı basın açıklamasına; CHP Samandağ İlçe Başkanı Turgay Abacı, Samandağ Muhtarlar Derneği başkanı Mahir Cabburoglu, TİP ilçe yöneticileri, muhtarlar ve çok sayıda çiftçi katılarak destek verdi.
Basın açıklaması sırasında çiftçiler sık sık sulama suyu fiyatlarından dolayı yaşadıkları mağduriyeti dile getirdiler. 
Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı’nın okuduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
Bu toplanmamızın amacı siyasi değildir. Birileri ile kavga etme amaçlı değildir. Bu toplantımızın amacı 14 Mayıs Dünya Çiftçiler günü münasebetiyle Ulusal anlamda sorunlarımızı dile getirmek ve en önemlisi yerel anlamda Yarseli Sulama Birliği’nin baskıcı ve dayatmacı üslubu ile yüksek fiyatlarla bizden tahsil etmekte olduğu ve her yıl zam yaptığı sulama suyumuz ile ilgili yetkililere dikkat çekmek amacı taşımaktadır.
Uluslar arası tarım üreticileri federasyonu (İFAP)’ın kurulduğu gün olan 14 Mayıs günü 1984 yılında Dünya Çiftçiler günü olarak ilan edilmiştir. O günden bugüne kadar her yıl ürettiğinin karşılığını, emeklerinin karşılığını alabilen, çiftçi olmaktan dolayı mutlu olan Ülkelerde coşku ile kutlanır.
Ülkemizde (İFAP)kuruluşuna üye olan Ülkelerden birisi olmasına rağmen 14 Mayıs çiftçiler günü kutlamalarına yönelik ilgili kurum, kuruluşların basın açıklamaları  haricinde çiftçilerimizin çoğu bir günlerinin olduğunu anlayabilmiş kavrayabilmiş değillerdir. Belki de kabullenmiş değillerdir.
Bir insanın en özel gününü dahi kutlayabilmesi için bir nebze mutlu ve umutlu olmasına  veya yaşadığımız kapital düzende en azından cebinde harçlığının olmasına bağlıdır.
Kadın ve erkek olmak üzere Çiftçimiz gerek vatandaş, gerek çiftçi, gerek kadın olarak, anne olarak, baba olarak ta mutsuz, umutsuz bir halde yaşadığı günler ile  yarınından endişe eder durumdan kurtulamadı.
Ayrıca ;borç batağından bir türlü kurtulamamakla birlikte ,ailesine karşı, çocuklarına karşı olan görevlerini yerine getiremez hale düşmüş ,gururu incinmiş kolu kanadı kırılmış hale gelmiş bulunmaktadır.
Türkiye bu günlere ve bu hallere nasıl getirildi?
Atatürk ve silah arkadaşlarının kanları ve canları pahasına kurdukları ,bağımsız, üreten, kendine yetebilen, borcu olmayan, saygın, sözü dinlenen, gelişmiş güçlü içte ve dışta barışı benimsemiş bir T.C DEVLETİ’ni  kurup Türk Ulusuna emanet etmişlerdir.
Ülkemiz 1950’lerden sonra İktidara gelen siyasi oluşumların  Atatürk’ün çizdiği yoldan uzak, serbest piyasa ekonomisi adı altında üretmekten mani  hazır sıcak para borçlanmaları özelleştirme ve ithalata dayalı politikalar izlemeleri  neticesinde Türkiye’miz maalesef Atatürk’ün planladığı gibi  gelişmiş ve kalkınmış seviyelere gelememiştir.
Zira; borç demek boyun eğmek demektir. Geldiğimiz bu noktaya kadar borçlanma politikaları neticesinde kalkınmaya harcanması gereken vergi tahsilatlarımızın çoğu faiz ödemelerine ve israfa  akmış ve halen akmaktadır.
Dolayısı ile tarım, sanayi, teknoloji, eğitim ve diğer üretim dışa bağımlı hale geldi.
Bu şekilde işlemeye devam eden süreç içerisinde yardımlar ile borç batağı girdaplarına giren Ülkemiz borçlu ve yardımına muhtaç olduğu ülkeler tarafından tarım üretimi dahil olmak üzere her konuda müdahalelere ve yönlendirmelere maruz kalmış, ayrıca önüne engeller konarak, ilerlemesi ve gelişmesinin önü kesilmiştir.
Ülkemizi yöneten siyasi erkler ilerleyen zaman içerisinde Tarım sektörünün önemini kavrayamamakla bu sektörümüzün daha fazla hırpalanmasına sebep oldular.
Siyasiler gelişen dünya ve ilerleyen zamanı değerlendirmek sureti ile TARIM da bilimsel çalışmalar, teknolojik gelişmeler, planlamalar, sürdürülebilirliğin sağlanması, çiftçi eğitimleri ve diğer kalıcı önlemleri sağlama cihetine gitmediler.
Üretici ve çiftçi siyasi oluşumlar tarafından her daim oy deposu olarak görülerek günü kurtarmaya yönelik politikalar ile geçiştirildi.
Sosyal, ekonomik ve stratejik öneme sahip olan tarım  Ülkemize yetebilen bir halden zaman içerisinde kademe, kademe dışa bağımlı hale getirilmiş bulunmaktadır.
Üretimi ilgilendiren girdi ve diğer masraflar her yıl yükselmesine karşılık üreticinin karı düşmektedir.
Tarım ilaçları ve gübrelerin çoğu ithal edilmektedir.
En önemli olan tarımsal üretimimize yönelik olarak ,herhangi bir stratejimiz ile planlamamızın olmayışıdır.
Çiftçimizin bu yıl daha iyi olur düşüncesi ve umudu  ile deneme yanılma yöntemine başvurarak işi şansa bırakmak sureti ile üretimine devam ettiğinden istikrarı yakalayamamaktadır.
Tarım ürünlerimizin en fazla ihracatını yaptığımız Ortadoğu’ya açılan kapıların kapanmasına sebep olan ve 11 yıldır süren savaş ve gerginlikleri ekleyecek olursak hem Ülkemiz ekonomisine hem de tarım ürünleri üreten  üreticilerimiz ile buna paralel nakliye,ihracat ve diğer gurupların olumsuz etkilenmesine ve Ülkemizin 75 milyar dolar sığınmacılara 225 milyar dolar ticaretten kayıplar ve askeri harcamalar olmak üzere toplam 300 milyar dolar kaybetmesine  sebebiyet vermiş bulunmaktadır.
İlerleyen zaman ve gelişmeler neticesinde vatandaşlarımızın hususen çiftçi ve üreticilerimizin gelir kaynakları sabit kalmasına hatta gerilemesine karşılık olarak harcama kalemleri çoğalmış ve çoğalmaya devam etmektedir.
Dolayısı ile Çiftçi ve fakir halk sürekli borçlanmak zorunda kalarak bankaların kıskacı altında tarlasını satmak zorunda kalmaktadır. Bu da çiftçinin güvenini yitirmesine, umutsuzluğa kapılmasına gelecek kaygıları ile boğuşmasına sebebiyet vermektedir. Bu noktada çiftçi üretmekten vazgeçmektedir.
Bu durum Ülkemize stratejik, ekonomik, sosyal anlamda olumsuz yansımaktadır. İşsizliği arttırmakta, gıda fiyatlarının yükselmesine yaşam kalitesinin düşmesine sebebiyet vermektedir.
Geldiğimiz bu günler itibarı ile Dünya Soğuk ve sıcak savaşlar dönemine tekrar girmiş bulunmaktadır. İleriki zamanlarda Ülkemizin güvenliği  sadece askeri anlamda güçlenmek ile sağlanamayacağını Dolayısı ile GIDA temin güvenliğini kendi toprağı ve çiftçisi vasıtası ile sağlayabilmenin en gelişmiş silahlardan daha fazla ehemmiyet içerdiğini kavramak Elzem içermektedir. Zira ilerleyen zamanda ayrıca Gıda ve suyun ehemmiyeti uğruna savaşlar çıkarılacak kadar olacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Bu olumsuz gelişmeler karşısında; Sürekli bakan değiştirmekle sorunların çözülemeyeceği; yetkililerin çiftçiyi, üreticiyi hor gören bir üslupla deliler gibi ekin biçin demek sureti ile ekim, biçim gerçekleşmeyeceğini. Bu üslubun yerine devlet aklı ve desteği ile daha fazla şefkatli yaklaşılması üretmeye teşvik edilmesi gerektiğine inanıyoruz. 
Bu minvalde;
1-Tarımsal üretimimizin planlı hale getirilmesi  
2-Gayri safi milli hasılanın %1 tekabül eden kaynağı anayasada belirtildiği gibi esas sahibi olan çiftçiye ve  tarıma verilmesi  
 3-Tarım Bakanlığının hantal ve kalabalık yapısından işlevsel hale getirilmesi  
4-Tarımda sivil örgütlerin güçlendirilmiş ve yetkilendirilmiş vaziyette üreticisine girdi ve kredi sağlayabilen tek bir örgüt çatısı altında birleştirilmesi.  
5-İl ve ilçe bazında üretilen tarımsal ürünlere göre katma değer sağlayacak yatırımların yapılması yönünde planlar yapılması 
6- Suriye ile diyaloğa girmek sureti ile Ortadoğu'ya açılan sınır kapılarının tekrar işlevsel hale dönüştürülmesi 
7-yeni pazarlar bulunmasına yönelik devlet tüccar işbirliğine gidilmesi bu konuda elçilik ve konsolosluklarına görev verilmesi 
 8- Civar ve komşu ülkeler ile barış ve diyalog yollarının kalıcı tesis edilmesi ve ticari ilişkilerin pekiştirilmesi 
 9-Temel gıda ihtiyaçlarımızın milli üretim ile karşılanması ve ulusal  güvenlik kapsamına almak sureti sübvanse  edilerek sürdürülebilir hale getirilmesi   
10-Geçmişten ders almak sureti ile artan nüfus,  gelişen teknoloji ve konjüktüre ayak uydurmak sureti ile rekabet gücü yüksek, kaliteli, güvenilir ürün ve markalar elde edebilmek ve dünya piyasalarına ihraç etmek ve Dünya pazarında daha fazla yer edinmek üzere ileriye dönük plan yapılması gibi önemler ve planlamalar yapılması gerektiğine inanlardanız.
11-Türkiye’nin gündeminden düşmeyen sığınmacıların Suriye devletinin çıkarmış olduğu genel AF ile yurtdışında sığınmacı olarak bulunan vatandaşlarına geri dönün çağrısı yapması  münasebetiyle Ülkemizde 11 yıldır misafir edilen sığınmacıların  Ülkelerine geri gönderilmesi hususu, Ulusal güvenliğimiz, toplumsal barışımız ve kültürel yapımızın korunması ile ekonomik kayıplarımızın önüne geçilmesi açısından fevkalade önem arz ettiğine inanlardanız.
Ülkemiz ve halkımız ekonomik sıkıntılar içindeyken halkın binbir sıkıntı ve zorluklarla ödediği vergilerle oluşturulan genel bütçemizin, bundan sonra SIĞINMACILARA harcanmasını, itibar adı altında şatafatlarla israf edilmesini yol, köprü, hastane, liman gibi yatırımlar yapılırken, yolcu, hasta, geçiş ve kazanç garantili adı altında aklın ve mantığın kabul edemeyeceği şekilde harcanmasının israf edilmesinin önüne geçilmesi ve önlenmesi gerektiğine Türkiye’mizin enerjisi ve parasını eskimiş planlamalar ve yatırımlar yerine yeni Dünya düzenine uyumlu kalkınma hamlelerine girişmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bütün bu olumsuzların üstüne Samandağ özelinde yıllardır gündemini koruyan, bütün serzenişlerimize rağmen çözülemeyen aklın ve mantığın kabul edemeyeceği bir şekilde Yarseli Sulama Birliği’nin bizlere yaşattığı sorunlar  ayrı yer tutuyor.
   üreticilerimiz halihazırda Yarseli Sulama Birliği adı altında bulunan kuruma  en pahalı sulama suyu ücreti ödemeye mecbur edilirken  üstüne her yıl olmak üzere fiyat artışlarına gidilmesi  bu artışta dayatmacı üslup kullanılması zulümün ta kendisidir.
Ürettiği ürünlerini maliyetinin altında satmak zorunda kalan çiftçiye destekleme adı altında dekar başına 20 TL verip, akabinde çiftçiden dekar başına 40 katı olan 800 TL sulama ücreti adı altında geri tahsil etme mantığı ile  çiftçimize dayatılan tek taraflı anlaşmanızdan vazgeçmenizin umudu içerisindeyiz.
Elektrik fiyatları arttı dolayısı ile sulama suyu ücretlerini arttırmak zorundayız gibi zayıflık, çaresizlik içeren bahanelerle çiftçinin üzerine yüklenmek sureti ile elektrik dağıtım firmalarını çiftçinin emeğinden zengin etme anlayışı yerine maliyetleri azaltacak çözümler üretmek sureti ile ekonomiye katkı sunmanızı ve çiftçimizin işini kolaylaştırmanızı önermekteyiz.
Ayrıca;bazı üreticilerimizin sulama suyu şebekesini kullanmasa da kendi imkanları ile arazilerine yapmış oldukları kuyulardan,akarsulardan ,kanallardan,yakıt bedelini kendilerinin ödedikleri moto pomplarla sağladıkları sulama sularına yönelik D.S.İ’ye bağlı Yarseli Sulama Birliği yöneticilerinin yer altı ve yerüstü sular devlete aittir. Parasını bizim belirleyeceğimiz oranda ödemek zorundasınız aksi takdirde icra uygularız tehditleri yapmak,baskı uygulamak  sureti ile çiftçiyi mağdur ve rencide eden üslubu esefle karşılıyor ve redediyoruz.
“Hükümetler mi çiftçiyi destekliyor. Çiftçi mi hükümetleri destekliyor”diye soracak olursak maalesef Türkiye’de çok uzun bir zamandır,
Çiftçinin; elektrik, mazot, gübre, ilaç, ekipman alımlarından ödediği vergiler ,sulama ve diğer ödemeler ile birlikte anayasal hakkı olan GSMH dan payına düşen meblağın %60 ile birlikte hesapladığımızda çiftçinin  her yıl 60 milyar TL ve üstü parası ile hükümetleri  desteklediği bir gerçektir. Bu noktada şu soruyu ortaya koyalım
DEVLET VATANDAŞ İÇİN Mİ?
VATANDAŞ DEVLET İÇİN Mİ VAR?
Bence iki tarafta birbirleri için varlar ve birbirlerini anlamalı, kollayıp korumalılar. birbirlerine karşı fedakar olmalı ve birbirlerine karşı sevgi ve saygıyı arttırmak sureti ile birbirlerini sevmeye saymaya devam etmelidirler düşüncesindeyim.
Bu iki güç bir arada olmadan ikisi de yok hükmüne girerler.
Bu minvalde D.S.İ. ve Yarseli Sulama Birliğine hatırlatırız;
D.S.İ ve Yarseli Sulama Birliği Devlete ait kurumlardır.
Bu tür üslup ve uygulamalar sosyal devlet anlayışı ile bağdaşmamaktadır.
Bu tür üslup ve uygulama yöntemi Devletin büyüklüğü ve saygınlığını zedeler.
Bu tür uygulamalar vatandaşın Devletine olan güveni sarsar .
Devletin vatandaşına yüklediği ödev ve sorumluluklar her ne kadar hak ise vatandaşın devletinden haklı ve masum taleplerde bulunması haktır, esastır.
Sayın Tarım, Orman, Hayvancılık ve Su İşleri Bakanımıza, D.S.İ yetkililerine iyi niyet ile sesleniyoruz. Bu tür baskıcı ,yıldıran, küstüren tavır ve icraatlarınızdan vazgeçin ,aldığınız zam kararınızdan hatta sulama suyu ücreti adı altında yapmakta olduğunuz tahsilatlardan vazgeçmenizin beklentisi içerisinde olacağız.
Ayrıca Samandağ’ın da yapılan Karaçay barajı önemsediğimiz bir yatırım olup Ülkemize, ilimize hizmet etmekte, ekonomik katkı, içme ve sulama  suyu, elektrik sağlanmakta olan fevkalade faydalı ve rantabıl bir yatırım ve hizmet olduğunu kabul ediyor ve bu yatırıma ilçemize kazandıranlara teşekkür ediyoruz.
Bu minvalde sulama suyu sorunu ile temiz suya ulaşabilme sorunumuzu temelden çözebilecek olan   Samandağ İlçesi sınırları dahilinde bulunan  Karaçay barajından İlçemizin sulama şebekesine  cazibe ile akabilecek temiz sulama suyu hattı verilmesinin beklentisi içerisindeyiz.
Türkiye’mizin: Cumhuriyetin ilk kurulduğu tarihlerde Atatürk’ün çizdiği yol olan bağımsız, tarımda kendine yetebilen ,sanayisi tershaneleri, fabrikaları, uçakları, teknolojisi, milli olan, halkının  bütün renkleri ile birleşmiş bir vaziyette birbirlerine sevgi ve saygıyı eksik etmeyen ULUS bilincine ulaşmış hak,hukuk ve adalet ile yönetilen, gelir seviyesi yüksek gelişmiş ve kalkınmış bir vaziyette eşitlikçi, barışçıl bir Türkiye tesis etme yörüngesine  oturtulmalı düşüncesi ve temennisi ile  
14 mayıs Dünya Çiftçiler Günümüzü kutlar, SEVGİ ve saygılarımı sunarım.”İfadelerine yer verdi.
Foto-Haber:Neslihan Sağaltıcı

Editör: TE Bilişim