Eğitim Sen Samandağ Şube Yöneticileri, önümüzdeki hafta başlayacak olan yeni eğitim- öğretim yılı öncesi açıklama yaparak, eğitimdeki sorunlara dikkat çekti.
Şube Yönetimi açıklamasında, eğitim camiasının sorunlarının iktidar tarafından görmezden gelindiğini ve sorunların katlanarak devam ettiğini belirterek, bu sorunların çözümüyle ilgili taleplerini sıraladı.
Açıklamada “Yeni bir eğitim-öğretim yılının başındayız. Değişen hiçbir şey yok. Daha önce ne kadar sorun varsa çeşitlenerek ve katlanarak devam ediyor. İktidar cephesinden aynı görmezden gelme, yok sayma. Hem sorunları hem eğitimi hem de biz eğitimcileri…
Hizmetlisi olmayan okul, ödeneksizlikten öğrencisinin harçlığına türlü adlarla göz diken yönetimler, yetersiz sınıf, sağlıksız eğitim-öğretim ortamı, gerici müfredat, bilimi dıştalayan kitap içerikleri, cehaleti temel amaç sayan, akla ziyan ortaçağ öğretileri, yoksula dolaylı olarak eğitim senin için bir hak değil diyen kafa yapısı ve nicesi…
Eğitimin olmazsa olmazı ve asli unsuru olan öğretmen sorunları da cabası. Asgari ücrete denk gelen maaşlar, ücretli ders adı altında adı konmamış angarya, itibarsızlaştırma, baskı, atanmış liyakatsiz amirlerin keyfiliği, eşit işe verilmeyen eşit ücret, ücretli, sözleşmeli, kadrolu vb. öğretmenlik mesleğini ayaklar altına alan uygulamalar, kariyer basamakları ile rekabete asla tahammülü olmayan, paylaşmayı, işbirliğini ve dayanışmayı var oluşu gereği öncelemesi gereken bir mesleği ve icracılarını yarışa ve ata dönüştüren “ben yaptım oldubitti” keyfiliği, zaten özünde bir ihtisas mesleği olan öğretmenliğe hiçbir literatürde yeri olmayan bilim ve akıl dışı yeni tanımlamalar, bu mesleğin aklı ve bilimi rehber edinmiş icracılarına yönelik hakaret, küfür, şiddet, tehdit, sürgün, ihraçlar ve nicesi…
Bu tablo sık sık dillendirildiği üzere, eğitimi yönetemeyen bir bakanlık ve iktidar ürünü bir tablo değil. Daha beteri. Bilinçli ve iradi bir yönetme. Aklı, bilimi, emeği, emekçiyi ve öğrencisi üzerinden veliyi, dolayısıyla koskoca bir halkı, mensubu olduğu burjuva sınıfına hizmet adına yok sayan ve tüm bu kesimlere “aslında eğitim hakkı diye bir şey yok” dercesine, ne kadar para o kadar eğitim diyen bir yönetme… Yani ekonomide, siyasette, yaşamın her alanında olduğu gibi eğitimde de söylendiği gibi iktidarın yönetememe krizi yok. Aksine,  iktidar mensubu olduğu burjuva sınıfının gereğini eğitimde de layıkıyla yerine getiriyor ve bal gibi de yönetiyor, bilinçli ve iradi…
Aslında bu güne kadar ki bütün iktidarlar hep aynı şeyi yaptı. Gericiliği bilimin, cehaleti aklın yerine ikame etti ve okulları;  anasınıfından üniversiteye kadar bir tek bu amaç için organize etti. Eğitimi gerçek manada bir tek zengine hak gören tercihlerde bulundu. Yeri geldi bunu zorla dayatarak, yeri geldi kandırarak, yeri geldi çarpıtarak,  manipüle ederek,  yalan söyleyerek yaptı.
 Ancak, iktidarın kendi sınıf çıkarları açısından sürece ve özellikle eğitim alanına müdahalesi bununla sınırlı kalmadı. Efendilerine rüştünü ispat adına eğitimi tamamen ticarileştirme hedefi ile ve sermayeye yönelik hiçbir aykırı sese tahammül etmeyeceği taahhüdü ile kendinden öncekiler gibi gericiliği bilimin, cehaleti aklın yerine ikame etmekle yetinmedi.
Eğitimde dayanışmayı, liyakati,  ahlakı, toplumsal faydayı, biz duygusunu,  talep etmeyi,  meslek etiğini,  her yol ve yöntem ile sosyolojik psikolojik ve özellikle ekonomik araçları pervasızca kullanarak mekruh saydı. Rekabeti,  yetersizliği,  haksız,  bireysel menfaati,  bencilliği,  itaati,  mesleki yozlaşmayı, yine her yol ve yöntem ile ve özellikle ekonomik araçları kullanarak; öğrencinin harçlığına göz dikerek, okulu, çocuğunun yararı yalanı ile veliye finansı ettirerek, çıkar için her yol mübahtır anlayışını en tepeden en aşağı kadar makbul sayarak ve ödüllendirerek, sıkıştığı yerde de en tehlikeli olan şeyi yaparak,  yarattığı cehaleti örgütleyerek doğrudan veya dolaylı rıza ile, rızamız ile yaptı –yapıyor. 
İktidar, sınıfının gereğini layıkıyla yapıyor-yapacak. Bu yüzden sözümüz sınıfının, emekçi sınıfın gereğini layıkıyla yerine getirmeyen,  getiremeyen,  başta biz sendikacılar olarak öğretmenlere,  velilere,  idarecilere,  öğrencilere, halkımıza: Örgütlü cehaletin figüranı da besleyeni de biziz, bizden. Öyle ya da böyle bizlerin, bizden olanın, emekçi milyonların doğrudan ve ya dolaylı rızası olmadan bunun sürmesi mümkün değildir. 
İstersek değişir… Değiştirelim… 
Zorunlu bağışa, devlet okullarında hangi ad altında olursa olsun her tür paralı eğitime, yardımcı kaynağa…
Angaryaya, liyakatsizliğe, biata, kariyer basamaklarına…
Efendiliğe öykünmeye, keyfiliğe, yetisiz yetkiye…
Gericiliğe, yozluğa, örgütlü cehalete, yabancılaşmaya…
Rekabete, yarışa, haksız bireysel menfaate, emek hırsızlığına…
Taraf olmayarak, onaylamayarak, susmayarak, tek tek veya tercihen hep birlikte hayır diyebilmek hiç de zor değil. Üretiyoruz, vergi veriyoruz, haklıyız ve milyonlarız…
İstersek değişir. Değiştirelim…
Eğitim temel bir insan hakkıdır. Öğretmen tüccar değildir. Öğrenci müşteri değildir.
Eğitimin kapsı akıl, yolu bilimdir. Asli unsuru öğrenci ve öğretmendir. Bunları daha gür bir sesle ve her alanda haykıralım.
Diğer sendikalar ne yapar, nasıl düşünür bilemeyiz. Ancak emin olduğumuz iki şeyden ilki; yandaş sendikanın, tüm mensupları ile halk düşmanı bu değirmene bilerek-bilmeyerek, kimi gönüllü kimi farkında olmadan su taşıdıkları. 
İkincisi; haklı mücadelemizin, dün olduğu gibi kesintisiz süreceği ve kapımızın bizim gibi düşünen, bu meşru ve haklı zeminde bizlerle hak talep edecek olan, emekten ve halktan yana her kesime açık olduğudur. Saygılarımızla.” ifadelerine yer verildi.
Foto-Haber:Neslihan Sağaltıcı
 

Editör: TE Bilişim