Halkların Demokratik Partisi(HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları'na yönelik saldırı girişimi gerçekleşti.
Saldırıya ilişkin  HDP Genel Merkezinde basın toplantısı yapıldı. 
Açıklamaya HDP Eş Genel Başkan Yardımcıları, milletvekilleri ve yöneticiler katıldı. 
Hatimoğulları yaşadıklarını anlatırken, Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede de yaşanan olayın vahametine dikkat çekti. 
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: 
Tülay Hatimoğulları: Sürekli kamuoyuyla paylaştığımız ihlalleri ve polis kimliğiyle kaçırma girişimlerini bu ülkenin bir vekili olarak ben de yaşadım
Bugüne kadar bu ülkede insan hakları ihlallerini buradan çokça ifade ettik. Türkiye’nin dört bir yanında insan hakları ihlalleri, insan yaşamına kast eden davranışlar, polis kimliği göstererek gençlerin kaçırılması, işkence yapılması ve ajanlaştırma faaliyetleri son zamanlarda sıklıkla yaşadığımız meselelerdi. Bunlardan bir benzerini bu ülkenin bir vekili olarak ben yaşadım. Geçtiğimiz Cuma günü, kendini "sivil polisiz" diye tanıtan iki kişi kapımın zilini zorlayarak ve ısrarla evin içine girmeye çalışarak bir baskı oluşturdular. 
Kendisini polis olarak tanıtan iki silahlı kişi kapıma dayandı
Zil çalınmasıyla birlikte mercekten baktım ve kapıyı açmadım. Onlar bizim içeride olduğumuzu biliyorlardı, takip de vardı. Israrla "biz sivil polisiz" diyerek ve kapıyı zorlayarak zile basmaya devam ettiler. Ben de “milletvekiliyim, evime bu şekilde ne bir polis ne de başkası girebilir” dedim. Kapıyı açmayacağımı, neyle karşılaşacağımı bilmediğimi, emniyete haber vereceğimi söyledim. Israrla polisiz demeye devam ettiler. Bu durum birkaç dakika devam etti. Bu sırada ben partili arkadaşlarıma ulaştım, emniyete haber verdik. 
Kapımın zorlanmasının altındaki kastın resmi kurumlarca açıklanmasını bekliyorum
Onlar merdivenden inip gittiler, Esat Dörtyol'a doğru yürüyerek uzaklaştılar. Bu, münferit bir olay değildir. Bir milletvekilinin kapısı bu şekilde zorlamalarının, ısrarla vekil olduğumu söylememe rağmen neden geldiklerini açıklamayarak ısrarla kapıyı zorlamalarının altında yatan kasıtları ve resmi kurumlarca yapılacak açıklamaları bekliyoruz. 
Savcılar şikayet dilekçemizi almadı, nöbetçi savcı nöbetçi olduğunu inkar etti
Bununla ilgili emniyete, savcılığa gerekli başvuruları yaptık. TBMM Başkanlığına başvuruda bulunduk. Dün karşılaştığımız ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Avukatım savcılığa gidiyor, suç duyurusunda bulunmak için yaklaşık 7-8 savcı dolaşıyor. Savcılar dilekçeyi almama konusunda direnç gösteriyor. Nöbetçi savcı "ben nöbetçi savcı değilim" diyerek dilekçeyi almamaya çalışıyor. Avukatım savcılık çizelgesini getirip önüne koyduktan sonra dilekçeyi almak zorunda kalıyor. 
Deliller karartılmadan açıklama yapılmalı ama hala bir açıklama yok
Emniyet ile yapılan görüşmelerde eğer resmi bir gelişse bildirilsin dedik. Emniyet "evet, şüpheli bir durum söz konusu" dedi. Hala bize bu şüpheli durumun ne olduğuna dair bilgi vermediler. Deliller karartılmadan kameraların izlenmesini istedik ama yapılmış resmi bir açıklama yok. Olayın üzerinden 5 gün geçiyor, bir milletvekilinin kapısı silahlı iki kişi tarafından zorlanıyor ama şikayetlerimizi hemen yapmamıza rağmen tatmin edici bir açıklama yapılmamış olması büyür bir kaygı uyandırmıştır. 
Bu baskılar bize geri attıramayacak
Hangi amaçla kim nasıl geldiyse, kafasında neyi planlıyorsa, bu kurguda HDP’ye ve HDP’lilere dönük bir baskı kurmayı amaçlıyorsa yanılıyor. Vekil olarak dokunulmazlığımız var ama bu ülkenin milletvekilinin evine böyle hoyratça giriliyorsa ve Ankara’nın en işlek caddesinde bu olay açığa çıkarılamıyorsa bu şaibeleri artırır. Bu kadar sokak kamerasının olduğu yerde bunlar açığa çıkarılmıyorsa bu şüpheleri artırmaktadır. Bu baskılar bize geri attırmayacak. Gözdağı verenler, ülkeyi kaotik ortama sürüklemeye çalışanlar bilsin ki buna izin vermeyeceğiz. HDP bu anlamda bedel ödemiştir. Bu geleneğin temsilcileri olarak da sade bir yurttaş olarak da hiçbir şekilde bu baskıları ve hukuksuzluğu kabul etmediğimizi, hukuksal ve demokratik mücadelemizi sürdüreceğimizi ifade ediyorum. Bir an önce yetkililer görevlerini yerine getirmeli, tatmin edici açıklamada bulunmalıdır.
Ümit Dede: Bu münferit bir olay değil
Sizler de takip ediyorsunuz; bu münferit bir olay değil. İlk kez milletvekilimizin başına gelen bir olay değil, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kaçırmalar, tehdit, şantajlar ve kaybettirmeler olağan hale getirilmeye çalışılıyor. Sadece bir yılda MYK Üyemiz Serhat Aktemur, Diyarbakır’da gündüz ortasında kaçırılıp ıssız bir alanda darp edilip tehdit edilmiş ve serbest bırakılmıştır. Yine PM Üyemiz Celalettin Yalçın İstanbul'un göbeğinde kaçırılmış ve ıssız bir alana götürülerek feci şekilde darp edilmiş, telefonu ve parası gasp edilmiş, çırılçıplak bir şekilde otoyolu kenarına bırakılmıştır. Sincan İlçe Eşbaşkanımız Fatma Kılıçarslan, gündüz vakti Ankara Ostim’de kaçırılmaya çalışıldı. Duyarlı vatandaşların müdahale etmesine rağmen kendilerinin polis olduğunu iddia eden kişiler Fatma arkadaşımızı zorla kaçırmaya çalıştı, tehdit ettikten sonra serbest bıraktı. 
Savcılar şikayet dilekçesini almamakta direndi
Tülay vekilimizin yaşadığı bu olay ilk değil ama önemli bir husus var. Bu kaçırma olayını gerçekleştirenler ne kadar pervasız ve korkusuz olduklarını Ankara’da bir milletvekilinin evine silahlı giderek gösterdiler. Bu ülkenin başkentinde milletvekilinin evine gidebiliyorsa, silahlı olarak kapısı zorlanıyorsa bu ülkede hiçbir vatandaşın hukuki ve can güvenliği yoktur. Celalettin Yalçın, kendisini tehdit edenlerin "seni bırakınca açıklama yapacak ve suç duyurusunda bulunacaksın ancak bizi soruşturacak kimse yok, kimse bizi tanımaz, bizi kimse bulamaz" dediklerini söyledi. Biraz önce vekilimiz, avukatının Ankara Adliyesinde yaşadıklarını anlattı.
Kolluk ve adli teşkilat bunları araştıramayacak kadar korkuyor
Celalettin arkadaşımızı kaçıranların söylediği demek ki bir gerçeklik ifade ediyor. Bu kişileri soruşturacak kimse yok mu eğer öyle ise ya İçişleri, Adalet Bakanlığı dahil olmak üzere kolluk ve adli teşkilat bunları araştıramayacak kadar bu yapının arkasındaki güçten korkuyorlar ya da bizzat ülkenin İçişleri Bakanı tarafından polisin haberdar olduğu başkaca bir yapılanmaya gidilmiş. Dünyada örnekleri var ülkemiz de 90’lı yıllarda böyle bir süreci yaşadı. Tülay vekilimiz, MYK, PM üyelerimiz hiçbir arkadaşımız bu yıldırma politikalarından etkilenecek değil. Bu yıldırma politikasının karşısında kararlılıkla duracağız. Haklı mücadelemizi devam ettireceğiz ancak iktidar bunları izah etmek durumundadır. Eğer bunu izah etmiyorsa biz iktidar ve İçişleri Bakanı Soylu'nun muhaliflere ve HDP’ye yönelik bu karanlık organizasyonların içinde olduğunu ve bunun kurucusu ve yöneticisi olduğunu düşüneceğiz. 
Cezasızlık ve soruşturmamazlık durumu söz konusu
5 gün önce Ankara'nın göbeğinde yaşanan bu olayda ne milletvekilimize ne de avukatına bir bilgi verilmiş değil. Bir cezasızlık ve soruşturmamazlık durumu söz konusu. Elbette bu yöntemler bizi haklı yolumuzdan vazgeçirmeyecek. Elbette biz kararlılıkla bugün değil yarın da 10 yıl sonra da olsa hukuk mücadelemizi kararlılıkla yürütecek ve bu hukuk dışı yöntemleri uygulayan gaspçıların, katil kılığına bürünmüş olanların tespit edilmesini sağlayacağız. Hak ettikleri cezayı almalarını sağlayacağız. Bugün için de tüm duyarlı toplumsal kesimleri bu konuda sessiz kalmamaya, bu konunun üzerine kararlılıkla gitmeye davet ediyoruz. Bu ülkenin başkentinde TBMM’nin üyesi olan bir arkadaşımızın can ve hukuki güvenliği yoksa bu ülkede hiçbir vatandaşın can güvenliği yoktur. Hukukun üstünlüğünü savunan tüm vatandaşların bu yasa dışı olayı açığa çıkarması gerekir.
Kararlılıkla hukuki süreci takip edeceğiz
Soru: Emniyeti aradığınızı söylediniz, emniyet geldi mi, ne sürede geldiler? Diğer partilerden bir geçmiş olsun dileğinde bulunan dayanışma için arayan oldu mu?
Hatimoğulları: Biz bunu basınla paylaşmamıştık. İlk kez dün basına düşmüş oldu. Polis benim evime gelmedi. Danışmanım aradı, onlar ayrıldıktan sonra beni telefonla aradılar, telefonla durumu izah ettim. Halen telefon üzerinden kendileriyle iletişim halindeyiz. 
Ümit Dede: Olayın yaşanmasından sonra herhangi bir geri dönüş olmadı, emniyet yetkilileri de karanlık bir olay olduğuna yönelik söylemleri olmuş. Örneğin Çankaya Emniyet Müdürlüğü böyle bir görevlendirmelerinin olmadığını söylemiş. Kararlılıkla hukuki süreci takip edeceğiz. Biz bu karanlık olayın açığa çıkarılması için birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. 
Deniz Poyraz’ın katledilmesi olayında olduğu gibi tüm siyasi partiler, demokrasi güçleri bu olay karşısında benzer bir hassasiyet gösterecektir. En nihayetinde bu ülkede hep birlikte yaşıyoruz. Her birimiz daha huzurlu bir ortamda yaşamanın mücadelesini yürütüyoruz.”

Editör: TE Bilişim