Belediye Meclis üyesi Sinem Kayıkçı, geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirilen Belediye Ocak ayı meclis toplantısında söz alarak konuşma yaptı.
Meclis üyesi Kayıkçı, konuşmasında sokaklardaki hayvanlar, mezarlıklar, su sorunu ve işlerine son verilen sözleşmeli personel dahil bir çok konuya değindi. 
Meclis üyesi Kayıkçı, asıl gündeme almak istediği konu ile ilgili olduğunu belirterek, bir projeleri olduğunu vurguladı.
 Kayıkçı, konuşmasında           
“Biliyorsunuz ki, yerelde kendi ilçemizin sorunlarıyla ilgili ayda bir kere, seçilmiş  sorumlularla görüşme fırsatımız oluyor. Dolayısıyla her meclis toplantısı çözüm önerilerini konuşmak için tek bütünlüklü sahamız. Siyasi sorumluluk gereği ifade etmek isterim ki bu sorunlar zaman aşımına uğradığında yani yapılması gereken zamanda yapılmadığında, samimiyetten uzak söylemlerle ve diğer tarafta anlamsız alkışlamalarla süslenince çözülmüş olmuyor. 
 Bakınız 50 yıllık bir hasar söz konusu, 50 yıllık bir umut tacirligi, 50 yıllık bir söz zinciri. Elde avuçta hiçbir tamamlanmışlık yok. Yol aynı yol, gurbet aynı gurbet, turizm aynı turizm, 
Eskiden bu benim uhdemde  değil cümlelerine çok alışmıştık, bir süre sonra bu açıklamalar, yapmıyoruz ama hele bir sorun niye yapmıyoruz,  şeklinde  bir cümleye evrildi. Siyasi beklentilerimizin olduğu sorumlular facebook üzerinde birbirlerini karalamak ve zaman zaman temize çıkarmakla meşguller, halk bu kavramların neresinde şimdilik bilmiyoruz.  Ancak bütün bu çekişmelerden anladığımız şu...Daha 50 yıl bir parke taşı için sorumlulara teşekkür mesajları yazmaya devam edeceğiz. İzninizle uhdesinde olup uzun yıllar iş yapmamış ve zaman aşımına uğramış hizmetleri  gecikmeli olarak yapanlara teşekkür etmiyorum. Aksine bugüne kadar imkanlarına rağmen yapmadıkları için özür dilerlerse  belki halkın nazarında bir kıymeti olabilir...  
Mesela, 2 yıldır sokaktaki canlara çözüm önerisi sunmak için kapı kapı dolaşıyorum, daha  3 hafta önce bu canlar aç, saldırgan olmaları kaçınılmaz, lütfen çözüme ortak olun diye çağrı yaptım. Çağrımıza dair ne kendi sayfalarında ne de bulundukları yetki koltuğunda yer vermeyen insanlar, bir köpeğin dikkatini dağıtması sonucu kaza geçiren bir vatandaşımızın acısı üzerinden  klavye kahramanlığı yapmaya başladılar.  
Sorsan hepsi sorumluluk sahibi ve çözüm odaklı insanlar. Toplumu birbirine kırdırmaya çalışan açıklamalar, mesajlar, yorumlar, hakaretler... Üstelik haber başlıkları da halkı birbirine kırdıracak cinsten. Efendim kimse kimsenin  yaşamına zaman biçemez, bu coğrafya bizim değil... Böyle çözüme hizmet etmeyen, çözümü geciktirici yaklaşımları bir kenara bırakın. Bu sorun olarak görünen durumu  kökünden çözecek bir projemiz var. Projemizi kendi topraklarımızda medeni bir yaşamı kurmak için sunuyoruz....Eğer samimiyseniz ortak olun...Kimse ölmeden, kimse yara almadan, kimse korkmadan, kimse zarar görmeden çözülebilecek  bir sorun...Öncelikle kavramları yerine oturtmalıyız...Hayvanların cezai ehliyeti yoktur, çünkü kendi iradeleriyle beslenme , barınma, karar verme mekanizmaları yoktur...Bu mekanizma, sandıklara gidip oy verdiğiniz ve yönetime talip olan kişilerde var... 
 
Sorumluluğu tıpkı esas  büyük ! yetkililer gibi, kendi üzerlerinden atmak isteyen kişiler, suni gündemlerle olaydan sıyrılmak istiyor ve gündemi yeter ki toplatın nereye alırsanız alın refleksine yaklaştırıyorlar...Bu hiçbir vicdana sığmaz.. Dine, imana, sığmaz, medeniyete sığmaz  ahlaka sığmaz....Toplayınmış, ! Nereye? Hangi hazırlık veya altyapınız var. Toplayın derken yok edin mi demek istiyorsunuz...Açık konuşun. Evlerinize girip yaşlı büyüklerimizin kafasına silah, boynuna bıçak dayayan kişiler insan. Çocuklara tecavüz edenler insan, halkın malını gasp edip kendi çocuklarını,  doktora gidemeyen çocuklara rağmen zenginleştirenler insan! Toplumda uyuşturucu satan, gençlerimizi zehirleyenler insan! 3 kuruşa emeğimizi sömüren patronlar insan! Ben hiç hırsızlık yapan köpek görmedim, başkasının malına çöken bir kedi annesini evinden atıp  sokakta bırakan bir sansar... Bunlar hep insan işi. Şimdi bu acımasız tavır kime, ağaçları yakar ormanlarda yaşayan canlıları aç bırakırsanız  oradaki hayvanlar da şehre iner. O zaman ne yapacaksınız, şehri mi terk edeceksiniz. Çözüm odaklı olmak, emek ister bu emekten mi kaçıyorsunuz. Son olarak, insanlığın başına büyük felaketler geliyor, canımızla cebelleşiyoruz,  siz bu felaketlere kaderin intikamı deyin; bilim buna, tabiata verdiğimiz zararın karşılığı diyor. Yani artık kendimize gelmenin zamanıdır. Göz göre göre ölüme terk ettikleriniz candır teneke değil. Tek bir çocuk, tek bir insan sokaktaki canlar yüzünden zarar görürse sorumluları yetkililerdir. Dolayısıyla  eleştirilerimizi kime yöneltmemiz gerektiğini bilmeliyiz. Memlekete konser için gelen kişilere verdikleri parayla, 2 ay içinde bu sorunu kısmen çözebiliriz, Ama paramız yokmuş! Para benim param, bizim paramız... Tercihimi bu sorundan yana kullanmak istiyorum... Bu benim hakkım. 
Hayvan severlere hakaret mesajları atan, çözümle uzaktan yakından ilgisi olmayan, hayvan sevmenin, doğayı, toprağı, vatanı sevmenin,  ahlaklı bir insanın kişilik özelliklerinden biri olması gerektiğini bilmeyen kişilere de çağrımız şudur, sevmiyorsanız sevmek zorunda değilsiniz ama çözüme destek olmak sizi küçültmez, aksine toplumda değerli kılar. Çok yakında bu hayvanlar çiftleşmeye başlayacak  sahiplileri ve sahipsizleri, doğacak yavruları yapay bir seçilimle sokağa atılacak, eğitim projemize ait olmayan hiçbir çözümün buna katliamlarınız da dahil çözüme hizmet etmeyecek! Kimseyi kandırmayın, reklam yapmayın.
 2.  Bir konumuz var, Mezarlıklarımız! Yakında dini ritüelleri unutup insanları üst üste gömmeğe başlayacağız. Bu bir sorun değil mi sizce, Bu konuda bir adımımız var mı,  bu konunun muhatabı kim? 3.  bir konu, memlekette su geliyor,  elektrik gidiyor, elektrik geliyor, yol çöküyor. Tamam çözün demiyoruz, çözemiyorsunuz onu anladık... Bize sizi şikayet edebileceğimiz bir muhatap gösterin! Onu da yapamıyorsanız özelleştirmeye duyduğunuz aşkı sonlandırın ya da mümkün mertebe biz başarısızız açıklaması yapın. 4.bir konu, trafik konusu, buradan yetkililere seslenmek istiyorum, zaten yamuk yumuk olan yollarda, mahalle aralarından   süratle geçen araçların sorumluluğu kimde, çocuklarımız  araçların altında kalırsa kimden hesap soracağız her gün yeni bir kaza, yeni bir tehlike, okul yollarına yakın yerlerde koyulmayan levhalar  kesilmeyen cezalar, yasaklanmayan ağır tonajlı araçlar  için  kime şikâyette bulunacağız! 
sokaktaki hayvanlar konuşamıyor onlar adına kararları siz alıyorsunuz, peki bu düşünebilen canlıların yaşadığı coğrafyanın faturası kime kesilecek? 
Son olarak, önemli bir konuya değinmek istiyorum, Sözleşmeli personellerin, yenilenmeyen sözleşmelerin ve performans değerlendirmeleri konusu. , Belediye başkanımızın  yaptığınız açıklamalarını saniyesi saniyesine dinledim. HRT konuşmasını, sosyal medya paylaşımlarını ve açıklamalarını da. Sözleşmesi yenilenmeyen arkadaşların konuşmalarını da dinledim, anlattılar... 
Siyasetin kan kaybettiği zamanlarda olduğumuz hep aşikârdı. Parti ve kişi siyaseti zaten hep vardı... İnsanların kimlikleri ve kişilikleri,  siyasetin  olağan sürecinde hep bir yetki zehirlenmesiyle  sürdü gitti... 
Dolayısıyla, hiçbir dönemde siyasi duruş diye bir kavram olmadı... 
Halk siyasileri karar mercii olarak gördükçe bu zaten mümkün değildi... 
Genç siyasetçilere yönelik  özellikle farklı bir evrim geçiren dünyada umut beslemem hep bundandır. 
Siyasete girmek isteme sebeplerinden biri de buydu. Dedim ki bana hiçbir kuvvet onaylamadığım bir fikrin peşinde gitme mecburiyeti veremez... Hâla bunun mücadelesiyle siyasete  en  ümitsiz yerinden soruyorum.
Kim için ve ne için siyaset.... kim için ve ne için yetki! 
Siyasete pırıl pırıl giren insanlara hakaret söylemleriyle merhaba diyen bir grubun, şimdi hakaret söylemlerini eleştirmesi, bunu eleştirene kafa sallayarak onay vermesi  samimi gelmiyor mesela... İşçi kıyımlarına kendi döneminde susanlarla, bugün işlerine son verilenlere yönelik kahramanlık söylemleri sunanlar mesela. Kendi döneminde  ağaç kesen, bugün evinin önündeki ağaç kesilince imdat çığlıkları atan. Bunların samimi gelmesini beklemeleri kadar saçma bir şey olamaz... 
10 yaşımdan beri siyaseti takip ederim. Çevremde duruşu ve siyasi derinliğiyle heykeli dikilecek insanlar var.. Ancak buna rağmen hiçbir zaman onlara bile dinlemeden, onay vermem, veremem, hele hele ortada kıyıma uğrayacak bir insan hakkı ya da bütün toplumun kaderini belirleyecek bir eylem varsa. Şimdi sorum şu! 
Siyasi sorumluluğunu gecikmeli yerine getirenleri neden alkışlıyorsunuz! Neden teşekkür ediyorsunuz... Hayır özür dilemeleri gerekirken neden eğilip bükülüyorsunuz. 5 yıl sonra beğendiyseniz helalinden oy verirsiniz. Teşekkür etmeyin demiyorum, saygı duyalım  herkes özgürdür ama teşekkür etmeyene hain diyemezsiniz. Her eleştiriye zaten biz bunu planlıyorduk diyen sorumlulara, zaman kazandıran bir alkış tufanına gerek yok... memleket çamurda.. bu memleketi ben yönetmiyorum..! İki buçuk yıldır meclisteyiz, bugüne kadar  anlamadığım hiçbir şeye evet demedim. Şimdi işçilerin sözleşmelerinin yenilenmemesi üzerine bir  konu var. Sözleşmeyi yenilemeyen Belediye Başkanımız Performans değerlendirdim ve bana verilen inisiyatif yetkimi kullandım diyor... Haklı mı derseniz, bana göre değil ama siyasi sürece göre evet.
Sözleşmesi yenilenmeyen kişiler, bu arada "  aralarından sadece bir kişiyi uzaktan tanıyordum" , ilk defa yılbaşı günü bir araya geldik, hiç bir önyargım ya da tanışık yargım yok. ...onları da dinledim... Onlar da performans değil siyasi intikam duygusuyla alınmış bir karardır diyor... Yani iki cümle üzerinden yola çıkarsak ortada soyut kavramlar var... kanıtlanması zor, ve kişilerin inisiyatifine kalan..... Dolayısıyla  bu kadar net taraf olamazsınız, vicdan, ahlak, siyasi duruş, bu  iddiaların her iki taraf için de açıklanacağı ana kadar karakterli olmalıdır... 
Eğer fikirler üzerinden tartışmak gerekirse  ki en doğrusu bu, ne geçmiş dönemde ne bugün ne de yarın  insanların ne siyasi basamak olarak kullanmasına ne seçim sürecinde oy alma karşılığında işe alınmasına, ne başkanlık sürecinde fikirlerinin işten atılma korkusuyla bastırılmasına ne de belediye başkanlığı değişince içlerinden geçmiş dönemde sivrilmiş insanların atılmasına onay veriyorum..... 
İş, emek, inanç, umut, kutsal kavramlardır. Birileri Belediyeyi iş ve işçi bulma kurumu sanıp seçim sürecinde vaatlerle umutlandırdığı için, işi alanlar ölümüne bağlılık hissediyor ve o dönemin başkanı için koşulsuz bağlılıkla eylemler yürütüyorlar.
Dolayısıyla burada zihniyet sorunu var. Yine insanları ihtiyaçlarından vurmak var... Yine insanların basamak olarak kullanmak var... Hiç bir zaman bir siyasiye hakaret etmedim, kişisel bir talepte bulunmadım, meclis üyeliğim süresince belediyeden adıma toplantı karşılığı verilen " karşılığında her ay için 5- 6  kitap alabildiğim " parayı bile şahsıma kullanmadım. Dolayısıyla o meclis salonunda konu ne olursa olsun asla kişi ve parti savunmasına girmem, onaylamam... Kişiye karşı kinim, öfkem, itibarsızlaştırma çabam olmaz, olamaz, kaldı ki varlığı ve  yaşından dolayı bile toplum ahlakıyla terbiyem gereği saygı duyarım. Her zaman da öyle olacak... 
 İşçi çıkarılmasına bu sebeplerle karşıyım oyumu da ret olarak kullandım... 
Şimdi bu durumda taraf olmuş oluyorum ya, evet ben bir konuya tarafım, zihniyeti değiştirecek olan özveri ve farkındalığa. Dün yapılanları bugün  de yapan bir siyasi  çember,  yargı dağıtamaz. Dünkü Anlayışın Bir Benzeriyle Seçim Propagandası Yapan Bir Zihniyet Onu Eleştiremez. Yani Demem O Ki, Bu Memlekette Krallar Koltuklarından İnmezler Çünkü O Koltuklara Sağlam  Direkler Koyarlar. Bu Direk Halkın Algısıdır... Algı Bir Memleketin Stratejisine Hükmederse Orada İnsan Fikirleri Yok Olur. Sorunları çözmek, samimi olmak, adaleti tecelli ettirmek istiyorsanız önce söylem , eylem ve yöneltmeleriniz tutarlı olmalıdır... 
Yarın bu belediyeden işçi çıkarmaya çalışan biri olduğunda ona da aynı  tavırla karşı çıkacağımdan hiç kimsenin kaygısı olmasın...ancak  işe alış yöntemlerine de aynı duyarlılıkla bakıyorum.. 
Ama haksızlar ya da ama haklılar söylemleri sizde kalsın.... 
Bu siyasi bakış açısının faturası, kesilmek isteniyorsa, halkın gözünün içine baka baka  her şeyin mübah görüldüğü bakış açısına kesilsin... 
Kişilere, çocuklara, ailelere ya da toplumdaki itibarlara değil. Son olarak iddiaların kanıtlanması talebinde bulundum. Her iki taraf da iddialarını kanıtlamak zorundadır. Ekmek üzerinden intikam da olmaz, duruş da… Hata yapanlara da örnek olması açısından, hakaret söylemleriyle siyaset yapanlara da  sesleniyorum, Hatalarınızı kabul etmek için bir birey olduğunuzu unutmamanız ve taraf tutarken  çocuklarınızın kursağından geçecek lokmaların kimsenin boğazından çalınmadığına dikkat etmeniz gerekir... Yani sonuç olarak dün ya da bugün siyasi olarak aldığınız kararlar, Gelecekte, boynunuzun zinciridir....” ifadelerine yer verdi.  Foto-Haber:Neslihan Sağaltıcı
 

Editör: TE Bilişim