Gazeteci Yazar İsmail Zubari, Tarım sorunları ve çözüm önerilerini açıkladı. 
Zubari 13 madde halinde  "Acil Eylem Planı"  dahilinde açıkladığı yazısında şu ifadelere yer verdi. 
“Batının Kölesi Olmayacağız...                         
Hayatı boyunca toprakla uğraşmış bir kişi olarak öncelikle şunu belirtmek isterim. Bizler üreticiyi tefecinin eline mahkum eden bir anlayışı asla kabul etmeyiz. Küreselleşen dünyada “Tarım Kartelleri” üçüncü dünya ülkelerinin tarımını bitirmeye kararlıdır. 
Uyguladıkları stratejilerle ve satın aldıkları hükümetlerin göz yummasıyla dünya tarımını kendi tekellerine almak niyetindeler. Onların direktifleriyle her gün artan girdi fiyatları ve azaltılan desteklemelerin yanında bizim için daraltılan pazarlar yüzünden yoksullaşan çiftçimiz üretmez duruma düşürülmüştür. Bu vesileyle tüccar, nakliyeci, ihracatçı, tarım işçisi ve sanayici olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu durumdan sonra batının ucuz işgücü ve iştah kabartan pazarı haline gelmiş durumdayız. İhracatçımızın kendi imkânlarıyla oluşturduğu Ortadoğu pazarlarını Suriye konusunda yanlış dış politika sebebiyle kaybetmiş durumdayız. 
Ayrıca 10 yıllık savaşa rağmen başta Suriye olmak üzere, İran, Ürdün, Mısır, İsrail gibi ülkeler olumsuz koşullarına rağmen tarım üretimine verdikleri destekle pazar paylarını gittikçe artırmaktadırlar. 
Oysa ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “kalkınmanın temeli ziraattır, köylü milletin efendisidir” değimiyle ülkemiz üreticisine verdiği değeri ortaya koymuştur. Ancak Atatürk’ten sonra gelen hükümetler kendilerini çiftçinin efendisi sayarak bu günkü vahim tablonun oluşmasına sebep olmuşlardır. 
Çiftçiyi her zaman sadece oy potansiyeli görmüş, kalıcı çözümler yerine günü kurtarma politikalarıyla hareket edilmiştir. Bu politikalar neticesinde kendi kendine yeten ülke durumundan temel gıda maddeleri başta olmak üzere samanı bile ithal edecek duruma düşmüştür. Artık insanlarımız tarımla uğraşmak istememekte çiftçi sayısı hızla düşmektedir. Geç kalınmadan üreticinin insanca yaşayacağı koşullar yaratılmalıdır.
Desteklemeler konusuna gelince. Bu konuda yanlışta ısrar edilerek hükümetlerin ne yapmaya çalıştıklarını anlamak mümkün değil. Şimdiki destekleme sistemiyle yoksul küçük üretici yerine zengin toprak ağaları ve tefeciler faydalanmaktadır. Binlerce dönüm sahibi olanlarla birkaç dönümlük arazide geçimini sağlayan insanları aynı kefeye koymak sosyal hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmaz. Verimsiz çorak topraklar ile bir dönüm seradan 20-30 ton alınan arazilere aynı gelir desteği verilir mi? Dünyanın neresinde görülmüştür? Siz kalkacaksınız varını yoğunu, gecesini gündüzüne katarak çalışan insanla, yan gelip yatanı aynı kefeye koyacaksınız. Bu adaletli bir yönetim şekli değildir. Desteklemeler dönüm başına değil üretim kapasitesine göre verilmelidir. Bu sayede üretim teşvik edilecek az topraktan çok üretim almak için çabalar artacaktır. Bizler buna inanır bunu söyleriz.
Çiftçi sorunlarının çözümü için hepimiz elbirliği ile hareket etmeliyiz. Burada tarım birlikleri, meslek odaları, kooperatifler ve sivil toplum kuruluşlarına da büyük görevler düşüyor. Her bölgenin kendine has bir ürün çeşidi ve ona göre örgütlenmiş kuruluşları vardır. Özellikle tarım kuruluşları desteklenmeli yöresel ürünlerin değerlendirildiği işletmeler kurulmalıdır.  
Çiftçiye yönelik acil eylem planı
1. Anadolu’daki üniversiteler Ziraat Fakültelerine çevrilmelidir: 
Son yıllarda lise düzeyini aşmayan eğitim kaliteleriyle genç işsiz yaratan Anadolu’daki üniversitelerin büyük kısmı Ziraat Fakültelerine dönüştürülmelidir. Devlet tarımın yoğun olduğu her köye, her mahalleye en az bir Ziraat Mühendisi atayarak çiftçinin bilinçlendirilmesini sağlamalıdır.
Üreticinin bilinçlendirilmesi üretimden tüketime, iç piyasadan dış piyasaya kadar etkisi olan çok önemli olan bir olgudur. Bu çerçevede üretici sağlıklı bir şekilde neyi, nasıl ve ne zaman üreteceğini öğrenir. Ayrıca ambalajından sınıflandırmaya kadar bütün üretim aşamalarına hakim olmasıyla;
a) Daha sağlıklı ve güvenilir ürün alınacak, bu sayede pazar payı artacaktır.
b) Daha kaliteli ürün alınacak, kalitenin artması her koşulda çiftçiye olumlu yansıyacaktır.
c) Sağlıklı ve güvenilir ürünlerin piyasada değeri artacak, buna bağlı olarak ürünler daha yüksek fiyata satılacaktır.
2-Üreticinin desteklenmesi:
Üreticinin desteklenmesi gerçekçi politikalarla mümkündür. Şimdiye kadar sadece oy deposu olarak görülen üretici seçimlerden önce baş tacı yapılmış, seçimlerden sonra ise devletin sırtında bir yük olarak değerlendirilmiştir. Hatalı politikalar sonucu bugün Türkiye gıda ürünlerini ithal eder duruma düşmüştür. Dünya devletleri üreticiye yönelik programlarla ürün ve kaliteyi arttırmayı başarmışken ülkemizde bu durum tam tersine dönmüştür. Üretici ürettiği ürünlerin girdi fiyatlarını karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu konuda yapılacak düzenlemeleri kısaca şöyle sıralayabiliriz.
a) Desteklemeler: Bugün uygulanan destekleme politikası yanlıştır. Desteklemeler dekar başına yapılmakta çorak arazilerle 1. sınıf tarım arazileri aynı kefeye koyulmaktadır. Bununla birlikte büyük toprak sahipleri daha çok pay almaktadır. Halbuki üretici desteklemeleri sosyal devlet anlayışı çerçevesinde toplumun bütün kesimlerine eşit bir şekilde dağıtılmalıdır. Bu anlayış sayesinde verimli topraklarda modern üretim teknikleri teşvik edilmeli, küçük üreticiler yok sayılmamalıdır. Küçük üreticinin desteklenmesi ayrıca ülkemizde gizli işsizlik diye bilinen olguyu kısmen ortadan kaldıracaktır.
b)  Girdi fiyatları: Girdi fiyatları mutlaka düşürülmelidir. Üretici; tohum, gübre, ilaç gibi girdilerde dışa bağımlılıktan kurtarılmalıdır. Ayrıca elektrik ve yakıt gibi girdilerde devletin daha çok destek vermesi gerekmektedir.
c) Uzman desteği: Çiftçiye uzman desteği sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır. Bu konuda yetişmiş uzmanlar kendi alanlarında üretici birlikleri, ziraat odaları, kooperatiflerle birlikte hareket etmeli yada buralarda istihdam edilmelidir.
3- Ürünün Pazarlanması
Üretici ne kadar desteklenirse desteklensin eğer pazarlama sorunu varsa bütün çabalar boşuna yapılmış olur. Bu konuda üreticinin önünde iki önemli engel bulunmaktadır.
a) İhracat desteği: Pazar payının artırılması konusunda devletin ciddi oranlarda destek sağlaması gerekmektedir. Sıkı bir kontrol mekanizmasının devreye sokulmasıyla gerçek ihracatçıların alacağı destekler çiftçinin ürününü daha iyi şartlarda satmasını sağlayacaktır.
b) Sebze halindeki komisyon ücretleri mutlaka makul bir şekilde aşağıya çekilmelidir. Üreticiler kar üzerinden değil satış değeri üzerinden ödedikleri komisyonlarla büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Bu konuda Türkiye’de yüzde 15’in altında komisyon alınmamakta bazı bölgelerde bu oran yüzde 17-18’lere çıkmaktadır. 
4- Organik tarımın teşviki
Organik tarım son yıllarda en fazla gündeme gelen üretim tekniklerinden bir tanesidir. Daha sağlıklı ürün alınmasını sağlayan bu yöntem dünya pazarlarında her zaman yer bulan ve tercih edilen ürünleri piyasaya sunmaktadır. Organik tarımın desteklenmesiyle ilaç kalıntısı nedeniyle gümrüklerden dönen ürün sıkıntısı kalmayacak, bu tehlikenin ortadan kalkmasıyla yeni pazar kapılarını beraberinde açacaktır.
 5- Alternatif tarım ürünlerinin devreye sokulması
Bugün geleneksel yöntemlerle yapılan üretimin birçok sorunu beraberinde getirdiğini görmekteyiz. Üründe kalite düşüklüğü yanı sıra bir kalemde yığılmaların getirdiği sorunlar azımsanacak bir olay değildir. Bu tıkanıklığı aşmanın en pratik ve güzel yolu alternatif ürünleri devreye sokmaktır. Bu sayede aynı bölge içerisinde değişik ürünlerin ziraatı yapılacak ve çeşitlilik artacaktır. Bilindiği gibi ülkemiz değişik iklim özellikleriyle alternatif tarım için elverişli koşullara sahiptir. Bu koşulların getirdiği avantajları değerlendirmek en akıllıca yol olacaktır. Devlet bu konuda bölgelerin toprak, su ve hava koşullarını belirleyerek çiftçiye alım garantili alternatif ürün desteği sağlamalıdır.
 6- Ürünlerin depolanması ve işlenmesi
Sadece üretmek yeterli değildir. Üretilen ürünlerin korunması ve değerlendirilmesi aynı şekilde önemlidir. Bu konuda hizmet üretecek depoların kurulması, ürünlerin sınıflandırılması ve işlenmesi de aynı öneme haizdir. Bu konularda çalışacak işletmelerin desteklenmesi bölgede üretim yapan bütün üreticilerin yararına olacaktır.
 7- Çiftçi haklarının korunması
Başta üreticinin kendisi olmak üzere sahip olduğu üretim araçları ve ürünler sigorta kapsamına alınmalıdır. Bugün uygulanmakta olan çiftçi sigortası çiftçi lehine yeniden gözden geçirilmeli ve geliştirilmelidir.
 8- Ürünlerin tanıtılması
Tarım ürünlerinin tanıtılması pazar payını artıracaktır. Bilindiği gibi bazı ürünlerin besin değeri bilinmediğinden dolayı yeterince tüketilmemekte ve ürünler elde kalmaktadır. Bu konuda yapılacak tanıtım kampanyalarıyla birlikte besin değeri yüksek ürünlerin elde kalması kısmen de olsa önlenebilecektir. Bu yöndeki kampanyalar sorunun çözümünde kısmen katkı sağlayacaktır.
 9- Nitelikli yerli tohum üretimi
Çiftçimiz bugün ithal tohuma mahkum edilmiştir. Oysa Türkiye’de bilimsel çalışma yapan kuruluşlar mevcuttur. Bunların desteklenmesiyle kaliteli tohum ihtiyacı dışa bağımlılıktan kurtulabilir.
 10- Kalıntı bırakan ilaçların engellenmesi
İlaç kalıntıları günümüzde ihracatın karabasanı durumundadır. Bunların engellenmesi ve sağlıklı ürün yetiştirilmesi hususunda gerekli tedbirler bir an önce alınmalıdır.
11- Hassas ürünlerin pazara entegre edilmesi
Bölgemizin en büyük üretim kalemlerinden biri narenciyedir. Narenciye hassas bir üründür. Toplanmasından sonra süratli bir şekilde pazarlanması gerekmektedir. Bunu diğer ürünler gibi uzun süre depolama şansınız yoktur. Ağacında da bekletemezsiniz. Ağacında bekleyen ürünler hem kalite açısından düşer hem de gelecek yılın üretimini olumsuz yönde etkiler. Bu konuda belediyelerin ciddi anlamda sorumlulukları vardır. Kurulacak üretim kooperatifleri aracılığıyla gerekirse meyve suyu üreten tesisler kurulmalı üreticinin elinde kalan ürünler uygun fiyata satın alınmalı ve Anaokulundan başlamak üzere okul çocuklarına dağıtılmalıdır. Konuyla ilgili tecrübe sahibi belediyelerle işbirliğine gidilmelidir. Bu yüzden gerekli tedbirin bir an önce alınması çiftçiler için hayati önem arz etmektedir. Ayrıca iç pazarın arttırılmasına yönelik çalışmaların başlatılması, gazlı-boyalı içecekler yerine ülkemizde üretilen sebze-meyve sularının tanıtılması ve teşvik edilmesi gerekmektedir.
 12- Tarım alanları imara kapatılmalıdır. 
Örneğini en bariz şekliyle Samandağ’da gördüğümüz gibi verimli tarım arazilerinin imara açılması katı kurallarla engellenmelidir. Dünyanın en verimli arazisi birkaç kendini bilmez siyasetçinin kararıyla imara açılmış, yılda iki, üç ürün alınabilen mümbit topraklar betona gömülmektedir. Asi Nehrinin getirdiği bereketli alüvyonlarla oluşmuş altı kum tabakalarıyla kaplı, 1. Derece deprem bölgesi olması hesabıyla imara uygun olmayan Samandağ ovasının katli bir an önce durdurulmalıdır. Belediyelerin ilan ettiği imar planları derhal iptal edilmelidir. Üretim alanlarında tarla, bağ, bahçe evi gibi küçük yapılar dışında meskene kapatılmalıdır. Birkaç müteahhidin ve birkaç emlakçının çıkarı için binlerce dönüm verimli arazi heba edilmemeli, burada yaşayan yaban hayatı da (fauna, flora) koruma altına alınmalıdır.
 13- Tarım kanunu yeniden düzenlenmelidir. 
Tarım kanunu Toprak, su ve hayvancılık alanında yeniden gözden geçirilmeli her birime ait teşvik ve kısıtlamalar bilimsel yönden değerlendirilerek uzmanlar ve üreticilerin katılımıyla hazırlanmalıdır. Devlet tüccar mantığıyla değil sosyal devlet anlayışıyla vatandaşların ve özellikle üreticilerin yanında durmalıdır.

Editör: TE Bilişim