Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) öncülüğünde, pek çok sağlık ve meslek örgütünün destek verdiği ‘Beyaz Yürüyüş’ dört günün ardından 27 Kasım’da Ankara’da son buldu.

Forum öncesinde Beyaz Yürüyüş'e katılan hekimler, Türk Tabipler Birliği'nin genel merkezinin önünde farklı illerden gelen doktorlar tarafından karşılandı. İstanbul'dan gelenleri karşılayanlar arasında HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da yer aldı.

TTB Genel Merkezi’ne “Bu daha başlangıç, yaşamak yaşatmak istiyoruz” sloganı eşliğinde yürüyen hekimler polis tarafından durduruldu. Bir süre sonra hekimlerin yürüyüşü devam etti.

Hekimler yürüyüş boyunca,  "Hekimler Yürüyor Mücadele Büyüyor", "Direne Direne Kazanacağız", "Sağlıkta şiddet Sona Ersin", "Sağlık Hakkı Satılamaz", "5 Dakikada Sağlık, Hekimlik Olmaz" "Sağlıkta Tasarruf Ölüm Demektir", "Kadın Cinayetleri Politiktir" ve "Hastaneler Halkındır Satılamaz" sloganları attı.

Ankara’nın Çankaya ilçesinde bir araya gelen doktorlar, "Sağlıkta şiddet sona ersin" sloganları atarak alanda basın açıklaması düzenledi. Hekimler adına konuşmayı, TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı yaptı. Açıklamada "Emek de bizim, söz de bizim" denildi. 

"Sağlık Bakanı sağlıkla ilgili sorunları sağlık emekçilerinin, hekimlerin temsilcileriyle konuşmaktan sürekli kaçıyor" diyen Korur Fincancı “Sağlıkla ilgili sorunları yalnızca tweet atarak, sayılarla oynayarak çözeceğini zannedenler; bilim insanlarını, sağlık emekçilerini, hekimleri dinlemeyenler, bugün sağlık sistemindeki bu kötü gidiş nedeniyle kaybettiğimiz her canımızın da sorumlusudurlar. Sağlığı alınıp satılan bir metaya; hastaneleri işletmeye; hastaları müşteriye ve sağlık emekçilerini köleye çeviren 'Sağlıkta Dönüşüm Programı', gelinen aşamada sağlık sistemini tamamen çökertmiştir. 5 dakikada bir verilen randevuyla sağlık ve hekimliği 5 dakikaya sığdırmaya çalışan; bir hekimin günde 100 hastaya bakmasını öngören bu sağlık sistemi, sağlık değil sağlıksızlık üretmektedir. Tedavi edici sağlık hizmetlerine terk edilmiş, koruyucu sağlık hizmetlerini yok sayan; sevk zincirini tamamen ortadan kaldıran ve kışkırtılmış sağlık talebi yaratan bu sistem, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını elinden almaktadır. Sağlığa erişim giderek zorlaşmakta, ekonomik krizin derinleştiği koşullarda katkı, katılım payları ile yurttaşın cebinden giderek daha fazla para çıkmaktadır. COVID-19 pandemisi boyunca iktidarın tercihini toplumdan yana kullanmadığı, salgının aklın ve bilimin gereklerine göre değil ekonominin ihtiyaçlarına göre yönetildiği bir sürece hepimiz tanıklık ediyoruz. COVID-19 salgını siyasal iktidar tarafından kötü yönetiliyor: Temaslı takibi yapılmamaya, etkisi olmadığı bilinen ve milyonlarca dolar verilen ilaçlar dağıtılmaya devam ediliyor. Bunun üzerine bir de her gün 200 civarında insanımızın yaşamını yitirmesine rağmen toplumda duyarsızlaşma ve kanıksanma hali yaratılıyor. İnsanların en temel hakkı olan yaşam hakkı, yönetil(e)meyen pandemi sonucunda yurttaşların elinden alındı. Uyarılarımıza rağmen yanlış sağlık politikalarında ısrar, pandemi sürecinde sosyal cinayetlere neden oldu. Yurttaşların, sağlık emekçilerinin ölümleri durdurulamamış; Türkiye, COVID-19’a bağlı en çok vaka ve ölümün görüldüğü ülkelerden biri olmuştur. Haziran ayında açıklanması gereken TÜİK 2020 Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri 5 aydır açıklanmazken, tüm bu ölümlerin sorumlularından biri olan Sağlık Bakanı ölümlerin, resmi sayıların 3 katı olduğunu söyleyerek salgını yönet(e)memeyi, sosyal cinayeti itiraf etmiştir." ifadelerine yer verdi.

DOKTORLARIN TALEPLERİ NELER

Korur Fincancı, konuşmasının ardından doktorların taleplerini sıraladı. 

-Sadece hekimler için değil tüm sağlık emekçileri için insanca yaşayacağımız emekliliğe yansıyan temel ücret istiyoruz.

-Performans sisteminin kaldırılmasını, döner sermaye uygulamasına son verilmesini, sabit maaşımızın bunlara muhtaç etmeyecek, emekliliğe yansıyacak şekilde düzenlenmesi istiyoruz.

-Çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi, insanca çalışma süreleri istiyoruz.

-7200 ek gösterge ve tüm sağlık emekçilerine pandemide çalışılan her yıl için 120 gün yıpranma payı istiyoruz.

-Sağlıkta şiddete karşı caydırıcı, içi boşaltılmamış, uygulanan bir yasa istiyoruz.

-KHK ve güvenlik soruşturmaları ile işinden alı konulmuş tüm sağlık çalışanlarının derhal işlerine başlatılmasını istiyor

-Şehir hastanelerinin kamulaştırılmasını istiyoruz.

-Herkese eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde sağlık hizmetinin sunulduğu basamaklandırılmış bir sağlık sisteminde çalışmak istiyoruz.

-Sağlık Bakanlığı, yabancı uyruklu, YÖK kadrosu ayrımı yapılmaksızın tüm asistanların emeklerinin karşılığını aldığı; çekirdek eğitim müfredatına uygun, asistan hekimlerin tüm süreçlerde söz sahibi olduğu bir uzmanlık eğitimi istiyoruz.

-Özgür, özerk, eşitlikçi, demokratik üniversite ve tıp fakülteleri; nitelikli tıp eğitimi istiyoruz. İntörn hekimlerin en az asgari ücret ve sigorta ile çalıştırılmasını istiyoruz.

-Sağlık alanındaki yöneticilerden kaynaklı mobbingin son bulmasını, liyakata dayalı atamaların yapılmasını istiyoruz.

-Özel hastanelere değil kamu hastanelerine bütçe ayrılmasını istiyoruz.

-Hiçbir insani ve bilimsel temeli olmayan 5 dakikada bir muayene dayatmasına son verilmesini; hastalarımıza en az 20 dakika ayırabildiğimiz bir sağlık sistemi istiyoruz.

-Aile hekimliği ceza yönetmeliğinin geri çekilmesini, 1. basamak sağlık sisteminin bölge tabanlı olacak şekilde yeniden düzenlenmesini istiyoruz.

-Özel hastanelerde hekim ve sağlık emekçilerin fazla çalıştırılmasına ve ciro baskısına son verilmesini istiyoruz.

-COVID-19'un illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı sayılmasını istiyoruz. 

Editör: TE Bilişim