Başkent'te esnaf dertli: “İnsanların alım gücü yok. Normalde arife günü burada adım atacak yer olmazdı” Başkent'te esnaf dertli: “İnsanların alım gücü yok. Normalde arife günü burada adım atacak yer olmazdı”

(ANKARA) - CHP PM üyesi ve eski Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı sera gazı emisyon verilerine ilişkin “Her ne kadar strateji belgeleri yayınlanmış olsa da TÜİK verileri çok somut adımlar atılmadığının göstergesi” dedi. Ormanlık alanların sera gazını tuttuğunu, ancak buna dair verilerin paylaşılmadığına dikkat çeken Bozoğlu, “Ormanları katleden bir ideolojik anlayışın problemleri artırdığını biliyorduk. Bu verilerin yayınlanmamış olması endişelerimizin haklı olduğunu ortaya koyuyor” diye konuştu.

Ormanlık alanlara dair herhangi bir veri paylaşımı yapılmadı. Ormanlık alanlar, ağaçlar havadaki emisyonu, karbondioksiti, sera gazını tutan nitelikteki yapılardır. Buna dair verilerin mutlaka paylaşılması gerekiyor. Bu konuda çekingen bir tavır olduğunu TÜİK’ten görüyoruz” dedi.

TÜİK, 1990-2022 dönemine ilişkin sera gazı emisyon istatistiklerini açıkladı. Sera gazı envanteri sonuçlarına göre, 2022 yılı toplam sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre yüzde 2,4 azalarak 558,3 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olarak hesaplandı.

CHP PM üyesi ve eski TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, TÜİK’in sera gazı emisyonu istatistiklerini değerlendirdi. Bozoğlu, şunları söyledi:

“TÜİK verileri çok somut adımlar atılmadığının göstergesi”

“TÜİK verileri oldukça manidar. Bu verilerin Dünya Çevre Günü’nde yayınlanmış olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki sera gazı emisyon miktarının yani iklim değişikliğine, kentlerimizdeki sel felaketlerine, kuraklığa, denizlerimizdeki asitlenme oranına sebep olan küresel ısınmaya dair Türkiye’de ortaya çıkan karbondioksit emisyonu miktarı açıklandı. Bu miktarın hala somut olarak düşürülmediğini görmüş oluyoruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından sera gazı emisyonunun azaltılmasına yönelik olarak her ne kadar strateji belgeleri yayınlanmış olsa da TÜİK verileri çok somut adımlar atılmadığının göstergesi.

“Ormanlık alanlara dair herhangi bir veri paylaşımı yapılmadı”

Burada dikkat çekici olan iki husus var. Sera gazı emisyonlarını tutan, ‘yutak alan’ dediğimiz, arazi kullanımı olarak adlandırdığımız ormanlık alanlara dair herhangi bir veri paylaşımı yapılmadı. Önceki dönemlerde, ormanlık alanlara dair de veriler paylaşılıyordu. Bugün bunun yayınlanmamış olmasında oldukça soru işaretleri barındırdığını söyleyebiliriz. Türkiye’de ciddi anlamda Akbelen başta olmak üzere bir taraftan termik santraller yapılırken bir taraftan da ormanlık alanlarımızın yok edildiğini biliyoruz. TÜİK tarafından bu verinin paylaşılmamış olması büyük soru işareti yarattı. Ormanları katleden, ormanlara zarar veren, ağaçları kesen bir ideolojik anlayışın ve politik hattın Türkiye’de ciddi sorunlar yarattığını ve çevre problemlerinin arttığını zaten biliyorduk. Bu verilerin yayınlanmamış olması bu endişelerimizin ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor. Ormanlık alanlar, ağaçlar havadaki emisyonu, karbondioksiti, sera gazını tutan nitelikteki yapılardır. Buna dair verilerin mutlaka paylaşılması gerekiyor. Bu konuda çekingen bir tavır olduğunu TÜİK’ten görüyoruz.

Atık miktarlarına dair, sera gazı emisyonlarına baktığımız zaman yüzde 5,5 arttığını görüyoruz. Atıktan kaynaklı sera gazı emisyonlarındaki bu artış ‘sıfır atık’ yaklaşımı olarak adlandırılan, yıllardır üzerine kanun değişiklikleri, yönetmelikler yapılan, Çevre Bakanlığı’nın odaklandığı bu meselenin başarılı olamadığını da görüyoruz. Sıfır atık yaklaşımının Türkiye’de sağlıklı bir şekilde uygulanamadığı, bugünkü TÜİK verilerinden ortaya çıkıyor. Bunlar, Türkiye olarak ileri bir adım atmadığımızı gösteriyor.

“Sera gazı emisyon  azalım miktarının çevresel yatırımlarla değil daha çok üretimin azalmasından kaynaklı bir azaltım olduğunu görebiliyoruz”

Geçtiğimiz aylarda yayınlanmış olan AB İlerleme Raporu’nda da açık bir şekilde Türkiye’nin iklim değişikliğine dair mücadelede ve uyum konusunda yeterli adımlar atmadığı not edilmişti. TÜİK verilerinin bunları doğrular nitelikte olduğunu görüyoruz. Sera gazı emisyonlarında yüzde 2 civarında bir azalış olduğu vurgusu önemli. Emisyon üretiminde sanayi alanında bir azalma olduğunu görüyoruz. Burada da ciddi bir dönüşüm yaratılmadığına göre demek ki Türkiye ekonomisinin kötüye gidişi, aynı zamanda üretimde bir azalmanın olduğunu dolayısıyla sera gazı emisyon miktarının azalım miktarının çevresel yatırımlarla değil daha çok üretimin azalmasından kaynaklı bir azaltım olduğunu görebiliyoruz. Bu da geleceğimiz açısından sağlıklı bir durum değil. Bizim beklentimiz sanayinin dönüşümü, yeşil dönüşümün bir an önce gerçekleştirilmesi. Aynı zamanda enerjide de artık yenilenebilir, çevreci bir yaklaşımın daha hızlı bir şekilde yatırıma dönüştürülmesine ihtiyacımız var. TÜİK verileri bu konuda hala ciddi adımlar atılmadığının somut bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Bozoğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ilişkin şöyle konuştu:

“Türkiye’de ne yazık ki sağlıklı bir Çevre Bakanlığı yok”

“Çevre problemleri yaşanan alanlarda çözümün tartışılması ve konuşulması gerektiğini düşünüyoruz. CHP’li belediyelerde şu anda son iki haftadır çevre sorunlarını gündeme getiren etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Bu çevre sorunlarını gündeme getirerek çözümün bir parçası olmayı hedefliyoruz. Bugün Türkiye Belediyeler Birliği’nin (TBB) de ilk seçimli meclisi var. Onun da bugün gerçekleşmiş olması oldukça anlamlı. Çünkü çevre sorunlarının merkezi hükümet tarafından yeterince dert edilmediğini çok net görüyoruz. Belediyelerimizde bu sorunlara somut adımlarla çözüm üretilmesine ihtiyaç var. Sosyal demokrat belediyecilik perspektifini TBB’ye yansıtarak çevre sorunlarına da aktif bir çözüm üretmeyi hedefliyoruz. Çevre sorunlarının çözümü yerel yönetimlerden geçer. Merkezi hükümetin de yerel yönetimlere bu konuda kaynak ayırması gerekir. Bu sağlanmadığı zaman ne yazık ki çevre sorunları artarak devam edecek. Yaklaşık 25 yıla varan AK Parti iktidarında büyük çevre felaketleri yaşadık. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da müsilaj felaketini, büyük bir ekosistem yıkımını yaşadık. Derelerimizin yüzde 70’inden fazlası kirli akıyor, ellerinizi bile yıkayamazsınız. Orman alanları yok ediliyor. Kıyılarımız yapılaşmaya açıldı, buralar parsel parsel satıldı. Madencilik faaliyetleri Türkiye’de sağlıklı bir biçimde yapılmadığı için işçi sağlığı ve güvenliği büyük kayıplar yaşadık. AK Parti iktidarının çevre sorunlarına çözüm üretmediği aksine bunları kronik hale getirdiğini çok iyi biliyoruz. Önümüzdeki günlerin böyle krizlere gebe olduğunu öngörebiliyoruz. Türkiye’de ne yazık ki sağlıklı bir Çevre Bakanlığı yok. Tek başına güçlü bir Çevre Bakanlığı’nın oluşturulması, buraya liyakatli teknik personellerin mutlaka çalıştırılmasına ihtiyacımız var. Denetimden, sorgulamadan, bilimden uzak kararlarla Türkiye’nin çevre problemleri arttırıldı. Geldiğimiz noktada Dünya Çevre Günü’nü kutlayamaz haldeyiz."

 

Kaynak: anka