“Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”

Samandağ Kadın Platformu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle yürüyüş gerçekleştirdi.
Yıkılan Samandağ belediye binasının yanındaki caddede toplanan kadınlar ellerinde pankartlar, 
dövizlerle; sloganlar, zılgıtlar ve deflerle yürüyüş yaparak 75. Yıl Parkı’na doğru yürüyüş yaptı.
Yürüyüş boyunca kadınlar “Yürüyoruz eşitlik özgürlük mücadelemiz için yürüyoruz, 6 Şubat’ ta bizleri ölüme terk edenlere karşı yeni bir yaşamı kadınlar olarak kurmak için yürüyoruz.” cümleleriyle yürüyüş amaçlarını taleplerini sıralarken çevredeki yurttaşlar alkışlarla kadınlara destek verdi.
Kadın Platformu üyeleri ve çok sayıda kadın yürüyüş sonunda 75. Yıl parkında basın açıklaması gerçekleştirdi. Platform adına yapılan ortak açıklamayı İlknur Kazan okudu.
Kazan’ın okuduğu açıklamada şu ifadeler yer aldı.
Sevgili kadınlar,
Bugün 8 Mart. Bizler sadece bugün değil, kendimizi bildiğimizden beri, yüzyıllardır mücadele vermiş, eril düzene direnmiş kadınlardan aldığımız güçle mücadele ediyoruz. Bu sene de başta patriyarkayla ve gücünü yine patriyarkadan alan siyasi baskılarla mücadele etmenin yolunu feminizmde, direnmenin gücünü kadın dayanışmasında bulduk.
6 Şubat depremleri sonrasında en ağır yükün kadınlarda olduğunu gördük. Evler yıkıldı, binalar yıkıldı, sokaklar, meydanlar yok oldu ama kadınların yaşamı yeniden kurma yükü ortadan kalkmadı. Ev yokken bile ev içi emek sömürüsü vardı. Günler, aylar boyunca kadınlardan yoklukta düzen yaratmaları, çocuklarına, kocalarına, hastalara, yaşlılara, engellilere bakmaları, su olmadan çamaşır, bulaşık yıkamaları beklendi. Şiddet uygulayan kocalarıyla, akrabalarıyla çadır ve konteyner paylaşmaya zorlandılar. Sağlığa, beslenmeye, güvenliğe, haklarına erişimleri olmadan bir seneyi doldurdular. “Bize oy vermezseniz işte böyle olur” lafını işittiler siyasetin en tepesinden. Biz kadınlar bu tehdidi, "bana itaat etmezsen dayağı hak edersin" diyen erkeklerden, "o saatte sokaktaysan, öyle giyindiysen, içki içtiysen tecavüzü hak edersin" diyen erkek medyadan, yargıdan, toplumdan iyi biliyoruz. Bir de bu yıkımın sorumlusu olan belediye başkanları, bakanlar hiç utanmadan yerel seçimde aday oldular. Yaşadıklarımızı unutturma, bizi tehditle susturma çabalarını kabul edecek olsak, buna karşı susacak olsak çoktan sinmiştik, hayattan silinmiştik. Ama tam tersine bugün kadın mücadelesi her yerde, çünkü kurtuluşumuz feminizmde!
Her geçen gün yoksullaşıyoruz, Türkiye’de ve dünyanın hemen her yerinde kadınlar büyük ölçüde herhangi bir sosyal güvence olmadan, kayıt dışı çalıştırılıyor, "ucuz emek gücü" olarak görülüyor ve eşit değerde işe eşit ücretten yoksun bırakılıyor.
Kamusal hizmet kapsamında devletlerin sorumluluğunda olması gereken çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı sosyal destek politikalarının geliştirilmemesi, metalaştırılan hizmetlerin fiyatlarının çok yüksek olmasıyla kadına yükleniyor. 
Ülkede ve dünyada yaşanan tüm krizlerin bedelinin bize, kadınlara ödetilmeye çalışılmasına tahammülümüz kalmadı.
2024'te giderek yoksullaşırken bize bunun karşısında tek bir yol sunuluyor: Aile.
Bununla beraber mevcut iktidar, esnek ve güvencesiz çalışma vaadiyle kadınları evden ve evin yükünden çıkışsız bırakmak, yılların emeğinin karşılığı olmayan nafaka ve tazminatı bile kısmak üzerine sürekli gündem üretiyor. Özetle, paramız olmadığı için erkeklere mecbur olalım istiyorlar. Resmi olmayan verilere göre 2023’te de 300’ün üzerinde kadın erkekler tarafından öldürüldü. Sadece iki gün içinde 9 kadın ya evlilik içinde ya boşanmaya çalışırken ya boşandıktan sonra uzaklaştırma kararına rağmen katledildi. Biz erkek şiddetini, şiddetin engellenmeyişini, erkek egemenliğini bir toplumsal sistem olarak ele alıyoruz. Kolluğun görevini yapmadığını, 6284’ün etkin uygulanmadığını, hakimlerin cinsiyetçi yargılamalarını, devlet sığınaklarının yetersizliğini gündeme getiriyoruz. Mevcut siyaset ise kadınların güçlenmesini, eşitlenmesini ürkütücü buluyor ve aileyi güçlendirmede ortaklaşıyor.
Bu yıl yine her yanımız savaşla kuşatılmış halde. Gazze'de gözlerimizin önünde açık bir soykırım sürüyor. Bu soykırım Batı dünyasında feminizmle meşrulaştırılmaya çalışıyor. Halbuki işgalle, soykırımla feminizm olmaz! Türkiye bir yandan Filistin'e destek olduğunu söylerken öte yandan İsrail'le ticareti, sürdürüyor. İsrail'e betonu, çeliği, petrolü sağlamaktan geri durmuyor. İsrail'i kınadığını söylerken Rojava'da kadınların çocukların üzerine bombalar atıyor. Bunun üzerine mülteci ve yabancı düşmanlığı sürekli kışkırtılıyor. Göçmen kadınlar her zamankinden güvensiz. Ama tüm bunların karşısında bitiremedikleri feminist dayanışmamız var! 
AKP/MHP iktidarı ve yanına aldığı ittifaklar İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca çıktı, 6284 Sayılı Kanun’u etkin bir şekilde uygulamıyor. Bu gerici-milliyetçi ittifak ve medyası kadın ve LGBTİ+ düşmanlığını, nefret söylemini yaygınlaştırıyor. Medeni Yasada yer alan kadınların lehine maddeleri hedef alan iktidar, yanına tarikat ve cemaatleri de alarak mücadele ederek elde ettiğimiz haklarımızı gasp ediyor.
Mor Dayanışma Merkez Koordinasyon üyesi Didar Gül, İzmir'de 30 ocakta evine baskın yapılarak gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi ise siyasi tutsaklarla görüşmek ve para yatırmak. 31 ocakta Didar Gül çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. 
Bizler biliyoruz ki bu tutuklama hukuksuz ve uydurma gerekçelerdir, bu durumu kabul etmiyoruz. Siyasi tutsaklara mektup yazmak ve dayanışmak suç olarak gösterilemez.
Bizler kadın mücadelesine dönük tüm bu baskı ve şiddet politikalarının dönemsel değil stratejik ve ideolojik olduğunu farkındayız. 5 bin yıllık erkek egemen zihniyeti ve pratiklerini; görünmeyen kadınlardan ön görülemeyen kadınlara, erkek egemen sistemin saldırılarına maruz kalan kadınlardan özsavunma pratiğini yaşamsallaştıran kadınlara ve elbette örgütlenerek bir öz güce ulaşan kadınlara, birbirimizden öğrenerek dayanışarak aşacağımızı biliyoruz.
Bu 8 Mart’ta da yaşadığımız her yerde mücadele etmeye, eşitlik, özgürlük, emek, hak, adalet, barış ve laiklik için yıllardır verdiğimiz mücadeleyi güçlendiriyoruz.
Savaşın, patriyarkanın, transfobinin, homofobinin, kapitalist emek sömürüsünün, ırkçılığın olmadığı bir dünyayı hayal etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Yaşasın kadın dayanışmamız
Yaşasın feminist mücadelemiz.
Basın açıklaması sonrası kadınlar halay çekerek etkinliği sona erdirdi.
Foto-Haber: Neslihan Sağaltıcı
 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları