İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM grup toplantısında; “Önümüzdeki seçimlere 81 ilde, hür ve müstakil olarak, yani özgür ve bağımsız olarak, girme kararımızdan sonra rahatsızlık artık ayyuka çıktı. Kimse kusura bakmasın. Rahatsız etmeye aynen devam edeceğiz. Türkiye’yi kısır döngüye mahkûm eden bu eğri düzene çomak sokmaya devam edeceğiz. ‘Yolumuza hür ve müstakil olarak devam edeceğiz’ diyerek statükodan beslenenlerin düzenlerini bozduk. Bizim sırtımızdan kariyer planı yapanların ama teşekkürü başkalarına edenlerin planlarını bozduk. Sayemizde makamları, mevkileri cepte görenlerin kimyalarını bozduk. Nitekim operasyonların, dümenlerin ardı arkası kesilmiyor. Çünkü, korkuyorlar” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün TBMM grup toplantısında konuştu. Akşener’in, konuşmasının öncesinde; Marmaraereğlisi Belediye Başkan Adayı Zekin Uzun, Çorlu Belediye Başkan Adayı Akın Yılmaz, Hayrabolu Belediye Başkan Adayı Muhittin İzgi, Çerkezköy Belediye Başkan Adayı Yasemin Altın Erseçkin, Patnos Belediye Başkan Adayı Müslim Coşkun, Doğubeyazıt Belediye Başkan Adayı Zeki Gözegir, Ekinözü Belediye Başkan Adayı Şevki Özer, Dulkadiroğlu Belediye Başkan Adayı Selahattin Can, Marmaris Belediye Başkan Adayı Ali Acar, Keçiören Belediye Başkan Adayı Kemal Babuccu ve Niğde Belediye Başkan Adayı Naim Eren olarak açıklandı. Akşener, toplantıda şöyle konuştu:
"BİR YIL BOYUNCA SİNAN ATEŞİN KATİLLERİNİN TAM OLARAK KİM OLDUĞU, BİR TÜRLÜ BULUNAMADI”
“Tutuklu milliyetçi gazeteciler, Süha Çardaklı ve Serkan Kafkas’ın bugün mahkemeleri vardı. Umarım onlar için hukuk, hukukun üstünlüğü, adalet işler. Buradan onların hâlâ tutuklu olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Rahmetli Sinan Ateş’in katledilişinin sene-i devriyesi 30.12.2022. Allah mekanını cennet etsin. Bir yıl boyunca katillerinin tam olarak kim olduğu, bir türlü bulunamadı. Bundan sonraki fasılda umarım katledenlerin kim olduğu, niçin katlettikleri ortaya çıkar. Ayşe Ateş, siyasetin hiçbir yerine bulaşmadan sadece katledildiği yerde, katledildiği gün bir hatırlatma, acısını paylaşacağı bir açıklama yapacak. İYİ Parti kimliğinizle değil ama katledilen bir gencin, bir akademisyenin çoluğuna, çocuğuna destek olmak amaçlı arkadaşlarımızın o gün orada olmasını ben sizlerden talep ediyorum. İnsan olarak orada olacaksınız; anne, baba, kardeş, evlat gibi bir hisle orada olacaksınız.
"12 İLİMİZDE; 12 YİĞİDİMİZ, 12 CANIMIZ, 12 EVLADIMIZ… RUHLARI ŞAD, MEKÂNLARI CENNET OLSUN”
Hepimizin yüreğini yakan, acı günlerden geçiyoruz. Evlere, ocaklara ateş düşüyor. Gencecik fidanlarımız, evlatlarımız, Mehmetçiklerimiz toprağa düşüyor. Afyonkarahisar’dan Ramazan Günay, Denizli’den Mehmet Serinkan, Zonguldak’tan İsmail Yazıcı, Tokat’tan Yasin Karaca, Sinop’tan Çağatay Erenoğlu, Malatya’dan Emre Taşkın, Şanlıurfa’dan Abdülkadir İyem, Yozgat’tan Ahmet Arslan, Mardin’den Cebrail Dündar, Kırıkkale’den Semih Yılmaz, Elazığ’dan Kemal Aslan, Manisa’dan Enis Budak. 12 ilimizde; 12 yiğidimiz, 12 canımız, 12 evladımız… Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Yüce Allah onları, peygamber efendimize komşu kılsın. Ne diyor şair? ‘Uludağ, Erciyes, Ağrı, Süphan’a inersen, çıkarsan bu vatan senin. Sivas’tan Hatay’a, Ağrı’dan Van’a şefkatle bakarsan, bu vatan senin. İmzan varsa tarihinde dününde, set oldunsa düşmanların önünde, milleti kahreden acı gününde, gözyaşı dökersen bu vatan senin.’ Bu vatan sıvasız, kerpiç duvarların arasında, al bayrak asılı evlerde oturanlarındır. Bu vatan, ‘Cesaret dağında, korku rüzgârı esmez’ diyerek şehadete yürüyen yiğitlerindir. Bu vatan bisiklete bile bindirmekten sakındığı evladının şehit düştüğünü, ‘Vatan sağ olsun’ diyerek göğüsleyen, yüreği yaralı şehit analarınındır. Velhasıl, bu vatan tarihin her döneminde, her şartta, her türlü zorluğa karşı tek vücut, tek yumruk, dimdik duran büyük Türk milletinindir.
"KENDİ EVLATLARINA MİLLÎ YAS İLAN ETMEYİ ÇOK GÖREN BİR BÜYÜK VİCDANSIZLIKLA MÜCADELE EDİYORUZ”
Dolayısıyla bizler de bu vatanın sahiplerine, aziz milletimize, çok şey borçluyuz. Gazi Meclisimizin çatısı altında taşıdığımız sorumluluk çok büyük. Memleketimizin bugünkü şartları içerisinde vazifemiz, her zamankinden çok daha önemli. Düşünün ki 24 saatte, 12 şehit verdiğimiz millî bir acıda bile, kendi evlatlarına millî yas ilan etmeyi çok gören bir büyük vicdansızlıkla mücadele ediyoruz. Terörle mücadelede bile, hamasetin arkasına sığınan bir büyük ciddiyetsizlikle mücadele ediyoruz. Çok değil, daha 1 yıl önce, ‘Şu kadar terörist kaldı. Ayakkabı numaralarını bile biliyoruz. Terörü bitirdik’ diye milletimize yalan söyleyen, dün verdikleri sözlerin bugün hesabını veremeyen bir büyük basiretsizlikle mücadele ediyoruz. Ve ne yazık ki sadece iktidarla da mücadele etmiyoruz. Biz aynı zamanda, milletin vicdanını temsil eden bu kutlu çatının altında, PKK terörünü aklama peşine düşenlerle de mücadele ediyoruz. Terörist başına methiyeler düzme yarışına girenlerle de mücadele ediyoruz. Haine, ‘hain’ diyemeyen, sözde demokrasi havarisi riyakarlarla; oy kazanma uğruna bölücülüğe ses çıkaramayan koltuk meraklısı fırsatçılarla da mücadele ediyoruz.
"ADI SÜREKLİ DEĞİŞEN AMA TERÖRİST BAŞINA DUYDUĞU SEVDASI BİR TÜRLÜ DEĞİŞMEYEN BİR SÖZDE SİYASİ PARTİNİN BİZİM GÖZÜMÜZDE SİYASİ MEŞRUİYETİ YOKTUR”
İşte bu yüzden, İYİ Parti olarak sonda söyleyeceğimizi, en başta söyleyelim: Adı sürekli olarak değişen ama terörist başına duyduğu sevdası bir türlü değişmeyen, bir sözde siyasi partinin bizim gözümüzde siyasi meşruiyeti yoktur. Kürt vatandaşlarımızı, kendilerine kalkan olarak kullanıp terörü aklamaya kalkanların Gazi Meclisimizde yeri yoktur. ‘Öcalan, Kürtlerin bir değeridir’ diye yapılan bir açıklamanın da emir aldıkları hainlerin dışında, bu vatanın hiçbir evladında karşılığı yoktur. Biz, İYİ Parti olarak on binlerce insanımızı katleden bir caninin ‘Kürtlerin bir değeri’ olarak pazarlanmasını asla kabul etmiyoruz. Çünkü bizim için Kürtler, elinde on binlerin kanı olan bir teröristle aynı cümlede anılamayacak kadar değerlidir. Çünkü Kürtler merttir, namusludur, vicdanlıdır. Kürtler, bu vatanın has ve şerefli evlatlarıdır.
"'KÜRTLERİN BİR DEĞERİ’ DİYE PAZARLANMAK İSTENEN BU CANİ, ÇARŞIDA PAZARDA BOMBALAR PATLATIP BİNLERCE MASUMUN CANINA KIYDI. BU MUDUR KÜRTLERİN DEĞERİ”
Belli ki unutulmuş, o nedenle hatırlatmakta fayda görüyorum: ‘Kürtlerin bir değeri’ diye pazarlanmak istenen bu cani, çarşıda pazarda bombalar patlatıp binlerce masumun canına kıydı. Bu mudur Kürtlerin değeri? Bu cani, sırf turizmi baltalamak için ormanları yaktı. Bu mudur Kürtlerin değeri? Bu cani, beşiğinde uyuyan bebekleri bile katletti. Bu mudur Kürtlerin değeri? Yere, göğe sığdıramadıkları o sözde ‘değer’, sorgu sırasında ‘Beni idam etmeyin. Devlete her türlü yardımı yapacağım. Bildiklerimin hepsini size anlatacağım’ demişti. Yunanistan’ın bomba eğitimi verdiğini, İtalya’nın plastik mayın sağladığını, Ermenistan’ın kamplara lojistik destek verdiğini, Suriye’nin de hem lojistik hem de silahlı yardım yaptığını bir bir anlatmıştı. Yani, bundan 24 sene önce, ‘değer’ diye ambalajladıkları o katil, PKK’nın Türkiye’yi zayıflatmak için kullanılan bir maşa olduğunu aynı söylediği gibi tek tek anlatmıştı.
"ONLAR, TERÖR PROPAGANDASINDAN VAZGEÇMİYORLAR. ‘DEMOKRASİ’ DİYE AMBALAJLAYIP KURUCU DEĞERLERİMİZE SALDIRMAKTAN VAZGEÇMİYORLAR”
Biz; Kürt çocukları okusun, iş sahibi olsun, kendi ayakları üzerinde duran özgür bireyler olsun istiyoruz. Gençlerimizin umudu olsun, yoksullukla terör arasına sıkışmasın istiyoruz. Memleketin, batısı da doğusu da kuzeyi de güneyi de hep birlikte kalkınsın istiyoruz. Diyarbakır’ın da Hakkari’nin de Muş’un da huzura ve refaha kavuşmasını istiyoruz. Hepimiz için hukuk, hepimiz için adalet istiyoruz. Çünkü biz, bu cennet vatanda birlikte, kardeşçe yaşamak istiyoruz. Ama onlar, terör propagandasından vazgeçmiyorlar. ‘Demokrasi’ diye ambalajlayıp kurucu değerlerimize saldırmaktan vazgeçmiyorlar. Her fırsatta, her yerde bu caniye methiyeler dizip milletimize hakaret etmekten vazgeçmiyorlar. Ben bu ülkede uzun yıllar politika yaptım. Siyasetin içindeyim, tam 30 yıl olmuş. PKK ile en ağır mücadeleyi veren bir iktidar partisinin mensubu olarak siyasete başladım ve Cenabı Hakk bana aynı zamanda İçişleri Bakanlığı görevini nasip etti. Aynı zamanda Güneydoğu’yu çalışmış bir hocayım ben. Şimdi bütün bu bilgilerin ışığında bugüne kadar hep söylediğim bir şey oldu: Güneydoğu’daki Kürt aileler olmasaydı bugün nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya olurduk? O insanların koruculukları tercih etmeleri, şehit olmaları, gazi olmaları, evlatlarını gözünü kırpmadan şehadet makamına dualarla uğurlamaları, eşi, oğlu şehit oldu; silahını kapıp mücadele eden kadınlar biliyorum ben Güneydoğu’da. Dolayısıyla yüce Meclisimizde yapılan konuşmalar, bu ülkenin has evlatlarını, Güneydoğu’nun sınırlarımız içerisinde bir bütün olarak kalması için can vermiş o insanlara en büyük hakarettir.
"TERÖRİST BAŞINI LİDER, PKK’YI PUSULA, KÜRTLERİ DE PAZARLIKTA KULLANILACAK KALDIRAÇ GÖREN BU KİRLİ ZİHNİYETİ REDDEDİYORUZ”
Buradaki asıl sorun, ne Türkiye’yle ne de Türk Milleti’yle zaten hiçbir bağı olmayan bu uzaktan kumandalı şer odağı değildir. Asıl sorun onlara bu cüreti verenlerdir. Bir belediye kazanmak uğruna, teröristin mektubunu okutanlardır. Açılım sürecinde, utanmadan teröristten Gandi çıkarmaya çalışanlardır. Oy uğruna şekilden şekle giren partiler, kimi kapının arkasında kimi de kapının önünde yapılan diplomasiler, her seçim öncesinde kapılarında paspas olan siyasetçilerdir. Ve nitekim, maşanın da maşası olan bu siyasi parti görünümlü yapıyı, her seçimde bir aktör haline getiren de ‘ittifak’ diye diye, insanımızı bir rakama indirgeyen bu yozlaşmış kutup siyasetinin ta kendisidir. Biz; terörist başını lider, PKK’yı pusula, Kürtleri de pazarlıkta kullanılacak kaldıraç gören bu kirli zihniyeti reddediyoruz. Alın, o oylar sizin olsun. Alın, Türkiye düşmanlarına pirim veren pısırık siyasetiniz sizin olsun. Alın, bölücülüğe yol veren yılışık siyasetiniz sizin olsun. Buradan iktidara seslenmek istiyorum: Bugün eğer, millet iradesinin tecelligâhı Gazi Meclisimizin kürsüsünden terör propagandası yapılabiliyorsa; federasyon, özerklik, çok ulusluluk çıkışlarına sessiz; dudakları, kulakları, dili lal olmuş kalınıyorsa burada en çok da sizin sorumluluğunuz var. Eğer terörle gerçekten mücadelede etmek istiyorsanız, öncelikle siyasetten terörün gölgesini kaldırmak için adım atın.
"ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLER BİR MİLAT OLSUN. YSK, MİLLETİMİZİN ÖNÜNE TERÖRLE İLTİSAKLI ADAYLARI ÇIKARTMASIN”
Bakın, önümüzde yerel seçimler var. Bu seçimde geçtiğimiz yıllarda yaptığınız gibi, önce terör sempatizanlarının aday olmasına izin verip seçildikten sonra da kayyım atama kurnazlığından vazgeçin. Millet iradesini çiğnemeyin. Demokrasimizi daha fazla kirletmeyin. Madem terörle mücadele etmek istiyorsunuz o zaman, terörle iltisaklı olan kişilerin aday olmasına göz yummayın, mani olun. Bunu sağlamak için elinizde devletin tüm imkânları var. Güvenlik kurumlarımızın kaynakları var. Eğer samimiyseniz kayyım meselesi üzerinden gizli pazarlıkları bırakın, buyurun, gereğini yapın. Milletimizi de bu Karagöz Hacıvat oyunuyla daha fazla oyalamayın. Mesela, bir siyasetçinin aday olabilmesi için geçtiği bir güvenlik soruşturması var. Ama ne hikmetse adaylık esnasında bulunamayan suçlar, aday olan kişi seçildikten sonra anında bulunabiliyor. Biz de diyoruz ki önümüzdeki seçimler bir milat olsun. 31 Mart’ta, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), milletimizin önüne terörle iltisaklı adayları çıkartmasın. Seçimlerden sonra yaptığınız ‘derinlikli’ soruşturmaları, bu sefer seçimlerden önce yapın. Eğer rahatsızlığınızda ciddiyseniz kürsülerden hamasi nutuklar atıp şikâyet etmek yerine, devleti yönetmenin gereğini yapın. Biz varız. Buyurun, hodri meydan!
"BİR YANDA SEÇİMLER ÖNCESİNDE DEM’LİLERE ŞİRİN GÖZÜKMEK İÇİN SUSANLAR VAR; DİĞER YANDAYSA BERABER YOL YÜRÜDÜĞÜ HÜDAPAR’IN ANAYASA’MIZA MEYDAN OKUMASINA SUSANLAR VAR”
Ülkemizi yıllardır, ‘40 katır mı, 40 satır mı’ diye ucube bir tercihe zorlayan dayatmacı siyaset, bugün de Türk milletini terör sevicileriyle Cumhuriyet düşmanları arasına mahkûm etmeye çalışıyor. Gazi Meclisimizin kürsüsünden bir yandan terör propagandası yapılırken diğer yandan da eyalet sistemi, özerklik ve federasyon nidaları atılıyor. Ama ne hikmetse bu iki hadsizliğe de aynı güçle itiraz eden, aynı güçle had bildiren, aynı güçle karşı çıkan tek siyasi parti İYİ Parti. Bizim dışımızda kimseden tık yok. Gerçekten ibretlik. Miting meydanlarında, mangalda kül bırakmayanlar tavana bakıp ıslık çalıyor. ‘Cumhuriyeti biz kurduk’ diye gezenler uslu uslu oturuyor. Her fırsatta bize milliyetçilik nutukları atanlar çareyi arazi olmakta arıyor. Bir yanda belediye seçimleri öncesinde DEM’lilere şirin gözükmek için susanlar var; diğer yandaysa beraber yol yürüdüğü, hatta bütçe savunmasını bile yaptırdığı HÜDAPAR’ın Anayasa’mıza meydan okumasına susanlar var.
Ancak herkes şunu çok iyi bilsin ki herkes sussa da biz, İYİ Parti olarak asla susmayacağız. Bu iki yüzlü tiyatroya asla sessiz kalmayacağız. Ne Türklüğümüze ne Cumhuriyetimize ne de devletimizin bütünlüğüne dil uzattırmayacağız. Çünkü artık Türk siyaseti için esaret bitmiştir.
“EĞİTİM SİSTEMİNİ TARİKATLARA EMANET EDEN MİLLÎ EĞİTİM BAKANI BİLE KONUŞULMADI”
Aslında bu saldırıların iki amacı var: Bir taraftan İYİ Parti’nin önünü kesmeye çalışıyorlar. Diğer taraftan da ülkemizin asıl gündeminin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Mesela bu süreçte, İYİ Parti konuşulurken 2024 bütçesindeki inanılmaz hatalar konuşulmadı. İktidarın çalışanlarımızı dolandırma girişimi konuşulmadı. Eğitim sistemini tarikatlara emanet eden Millî Eğitim Bakanı bile konuşulmadı. Ama kimse merak etmesin. Biz, İYİ Parti olarak hepsini konuşacağız. Öncelikle, gözümüzün önünde resmen anayasa suçu işleyen Millî Eğitim Bakanı’na değinmek istiyorum. Bütçe görüşmeleri sırasında, Bakanlığın tarikat ve cemaatlere ayırdığı bütçeyi savunmak için bu arkadaş, çıktı ve dedi ki: ‘Sizin tarikat, cemaat dediğiniz; bizim STK dediğimiz yapılarla protokol yapmaya devam edeceğiz. Çünkü onlar, çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Çocuklarımın dağa çıkmaması için buna devam edeceğim.’ Bu nasıl bir rezalet? Şu rezalete bakar mısınız? Şu aymazlığa, şu ciddiyetsizliğe bakar mısınız? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni düşürdükleri şu duruma bakar mısınız? Yazıklar olsun. Sayın Bakan, belli ki siz bilmiyorsunuz ama ben hatırlatayım: Anayasa’mızdaki eğitime ilişkin maddeler gayet açıktır. Eğitim, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Çocuklarımızın eşit şartlarda yetişmesini sağlamak, onlara çağın gereklerine uygun bir eğitim vermek ve hür bireyler olarak yetiştirmek için eğitimi devletin üstlenmesi şarttır.
"EĞER Kİ 1 TRİLYONU AŞAN BÜTÇENİZLE SİZİN YAPAMADIĞINIZI BİR CEMAAT YAPABİLİYORSA; O ZAMAN, O KOLTUKTA BOŞUNA OTURMAYACAKSINIZ”
Peki, eğitim gibi memleketin istikbali için hayati öneme sahip olan bir sorumluluk, sizin anlayışınızda olduğu gibi, cemaatlere devredildiğinde ne olur biliyor musunuz, farkında mısınız? Ortaya, paralel bir eğitim sistemi çıkar. Cemaat aidiyeti, ülke aidiyetinin üstünde olan çocukların yetişmesi tehlikesi doğar. Tercih hakkı çocuğun elinden alınır ve cemaatin emrine teslim edilir. Bu yüzden de devletin amacı, alternatif doğrularla kodlanmış itaatkar bireyler yerine, kendi doğrusunu kendi bulan, özgür bireylerin yetişmesini sağlamaktır. Siz, belli ki yaşadıklarımızı çabuk unutmuşsunuz. Türk milletinin FETÖ terörüne karşı verdiği sınavdan belli ki siz hiç ders almamışsınız. Devleti yönetmenin getirdiği sorumluluktan belli ki kendinize hiç vazife çıkarmamışınız. Ama eğer ki ‘Benim devlet olarak verdiğim eğitim, çocukları teröre yönlendiriyor ama cemaatin verdiği eğitim, bu çocukları terörden koruyor’ diyorsanız; bir zahmet dönüp suçu kendinize arayacaksınız. Eğer ki devlet olarak çocuklarımızı güvenli ve kaliteli eğitime eriştiremiyorsanız; iktidar olarak suçu kendinizde arayacaksınız. Ve eğer ki 1 trilyonu aşan bütçenizle sizin yapamadığınızı bir cemaat yapabiliyorsa; o zaman, o koltukta boşuna oturmayacaksınız ve derhal kalkıp gideceksiniz.
"SAPMA, ‘SADECE’ YÜZDE 68. BÜTÇE YAPMADAKİ LİYAKATE, ÖNGÖRÜLERDEKİ KALİTEYE BAKAR MISINIZ”
2024 yılı bütçesi, noktasına virgülüne dokunulmadan Meclis’ten geçti. İktidardaki arkadaşlar, her işi mükemmel yapıyorlar ya bütçede de bizim haklı eleştiri ve önerilerimize kulak asmadılar. Her zamanki gibi, bildiklerini okudular. Hatırlıyor musunuz? Biz, bu filmi daha önce de gördük. O zaman da her şey bir inatla başlamıştı. Ve o inadın neticesinde bakın, neler oldu? Dolar kuru, o günlerde 8 liraydı. Önce 18 liraya, sonra peyderpey 29 liraya kadar yükseldi. Enflasyon, o günlerde yüzde 19,6’ydı. Önce yüzde 85’e kadar yükseldi, bugünlerdeyse yüzde 65. O da şayet TÜİK rakamlarına inanabilirseniz. Merkez Bankası’nın (MB) politika faizi yüzde 19’du. Talimatla yüzde 8 buçuğa kadar çekildi, şimdiyse yüzde 42 buçuk. 1 trilyon 751 milyar lira olarak kanunlaşan 2022 yılı bütçe harcamaları, 2 trilyon 943 milyar lira olarak gerçekleşti. Yani bütçe harcamaları başlangıçta öngörülenin 1 trilyon 192 milyar lira üzerinde gerçekleşti. Sapma, ‘sadece’ yüzde 68. Bütçe yapmadaki liyakate, öngörülerdeki kaliteye bakar mısınız?
"TÜRKİYE, 2. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA DAHİ GÖRÜLMEYEN BİR GIDA VE BARINMA KRİZİNE GİRDİ”
2021 yılı eylül ayında, 723 milyar lira olan iç borç faiz ödeme yükümlülüğü, 6 katına çıktı; 4 trilyon 400 milyar lira oldu. Bütçenin bozulan dengelerini düzeltmek, faiz ödemelerini karşılayabilmek için KDV oranları yüzde 20’ye çıkartıldı. ÖTV’de fahiş artışlar yapıldı. Hatta MTV, iki defa alındı. ‘Türkiye artık cari fazla verecek’ derken 2022 yılında cari açık, tarihin en yüksek seviyelerinde, 48 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ve geldiğimiz noktada, Türkiye; yüksek bütçe açığı, yüksek cari açık ve yüksek enflasyon kıskacına girdi. Tüm bu inat ve yanlış politikalar, milletimizi fakirleştirdi. Türkiye, 2. Dünya Savaşı yıllarında dahi görülmeyen bir gıda ve barınma krizine girdi. Çiftçi, esnaf, memur, işçi, emekli, perişan oldu. Öğrenciler yurt çıkmadığı için, ev tutmaya da gücü yetmediği için kazandıkları üniversitelere gidemez oldu. 2023 yılı bütçe açığı, başlangıçta 659 milyar lira öngörülürken gelinen noktada, 1 trilyon 633 milyar liraya çıkartıldı. Harcamaların yüzde 25’inin borçla karşılanacağı bir ortam oluşturuldu.
"HER ZAMANKİ GİBİ, DENK BİR BÜTÇE YAPILAMAMIŞ. HATTA ÖYLE BİR AÇIK VERİLMİŞ Kİ TÜM ZAMANLARIN EN YÜKSEK SEVİYESİ”
İşte, 2024 yılı bütçesi bu şartlar altında hazırlandı ve Meclis’ten geçirildi. Şimdi bu bütçede ne var ne yok gelin bir de ona bakalım: 2024 yılı bütçe harcamaları, 11 trilyon 89 milyar lira. Bütçe gelirleriyse 8 trilyon 437 milyar lira. Aradaki fark 2 trilyon 652 milyar lira. Yani her zamanki gibi, denk bir bütçe yapılamamış. Hatta öyle bir açık verilmiş ki tüm zamanların en yüksek seviyesi. Peki mesela, bütçede çiftçi var mı? Maalesef yok. Tarımsal destek için ayrılan ödenek, sadece 91 milyar lira. Tarımsal destek ödemelerinin hem milli gelir hem de bütçe harcamaları içindeki payı giderek düşüyor. Yani çiftçiye, ‘Ne halin varsa gör’ deniliyor. Bütçede emekli var mı? O da yok. Bugün yaklaşık 8 milyon emekli, açlık sınırının yarısı kadar emekli aylığı alıyor. 2024 yılı bütçesindeyse bu çarpıklığı giderecek hiçbir şey yok. 14 Mayıs Seçimleri öncesinde, ‘Memurlara ne verdiysek aynısını emeklilere de vereceğiz’ diyen Sayın Erdoğan, getirilen bütçeden anlıyoruz ki verdiği sözleri hemen unutmuş.
"İKTİDARA, ‘ESNAFIN İÇİNDE BULUNDUĞU SIKINTILARIN AZALTILMASI İÇİN NE VERİYORSUNUZ’ DİYE SORSAK TEK BİR MADDE DAHİ SÖYLEYEMEZLER”
Gelelim esnafa... Esnaf zaten önceki bütçelerde de yoktu, nitekim bu bütçede de yok. İktidara, ‘Esnafın içinde bulunduğu sıkıntıların azaltılması için ilave ne veriyorsunuz’ diye sorsak tek bir madde dahi söyleyemezler. Oysa BAĞ-KUR’lular, emeklilik için prim ödeme gün sayısının 9 binden 7 bin 200’e indirilmesini bekliyordu. Çünkü Sayın Erdoğan, seçim öncesinde BAĞ-KUR prim gün sayısının indirilmesi sözünü de vermişti. Ama bütçede, verilen bu sözün de gereği yok. Mesela bu bütçede kadın da yok. Kadının güçlendirilmesi programına ayrılan ödenek, sadece 3,8 milyar lira. Daha fazla söze gerek yok zannediyorum. Kadın yoksulluğuna, çocuk yoksulluğuna çözüm yok. Okula aç giden çocuklarımıza yemek yok. Öğrencilerimizin yaşadığı yurt ve burs sorunlarına da çözüm yok. Türkiye şehitlerine ağlıyor ama bu bütçede şehit ve gazilerle aileleri de yok. Şehit yakını ve gaziler programı için ayrılan ödenek, 2024 yılında sadece 11 milyar lira. 2022 yılında, bütçenin binde 2’si gibi düşük seviyedeydi. Bu oran, 2023’te binde 1’e düştü. 2024 yılında, binde 1’in de altına düşmesi planlanmış. Gerçekten ibretlik.
"ERDOĞAN FAİZE PEK BİR KARŞIDIR AMA NE HİKMETSE FAİZ BÜTÇESİ, 1 MİLYON ÖĞRETMENİMİZİN MAAŞINI ÖDEYEN MEB’İN BÜTÇESİNDEN YÜZDE 15 DAHA FAZLA”
İşte biz, İYİ Parti olarak şehit yakınlarımızın maaşlarının düzenlenip en düşük memur maaşına getirilmesini için Meclis’imizde gerekli girişimlerimizi yaptık. İktidar ve ortakları reddetse de biz, bu konunun da takipçisi olacağız. Kimse merak etmesin, gündemde tutmaya devam edeceğiz. Peki, bu bütçede neler var? Mesela, 1 trilyon 254 milyar lira faiz var. Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan faize pek bir karşıdır ama ne hikmetse Sayın Erdoğan’ın faiz bütçesi, 1 milyon öğretmenimizin maaşını ödeyen; 20 milyon öğrencimize hizmet veren Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesinden yüzde 15 daha fazla. Hatta faiz bütçesi, 16 bakanlığın bütçesinden de daha fazla. Peki, bütçede başka ne var? Mesela yandaş var, soygun var. ‘Cebimizden 1 lira çıkmayacak’ diye pazarlanan kamu özel işbirliği projeleri çerçevesinde 163 milyar lira ödenek var. Milyonlarca çiftçimize 91 milyar lira ayıran bu iktidar, rant arsızı yandaşlarına bunun iki katını ayırmış. Ayrıca bu bütçede bol miktarda israf var, lüks var, şatafat var. Sarayın harcamalarında, kamu mal ve hizmet alımlarında, bina inşa ve kiralamalarında, araç alım ve kiralamalarında, toplantı, yurt dışı seyahat harcamalarında en küçük bir tasarruf yok. Bu konuda tutarlı davranılmış, her zamanki gibi itibardan tasarruf edilmemiş. Ama bunun yanında, vergi gelirlerinde artış var. Yani aslında deniyor ki ‘Saraydaki sefa, hız kesmeden sürecek, faturayı da enflasyonun altında ezilen milletimiz yeni getirilen veya artırılan vergilerle tıkır tıkır ödeyecek.’
"YEREL SEÇİMLERDEN BAŞLAYARAK BAYRAĞI BİZ DEVRALACAĞIZ”
Bütçe görüşmelerinde milletvekillerimiz, tüm bu çarpıklıkları bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Milletimizin kendilerine verdiği avukatlık vazifesini hakkıyla yerine getirdiler. Kendilerine, huzurlarınızda teşekkür ediyorum. İktidar, tüm eleştiri ve önerilerimize kulağını tıkayıp 2024 Bütçesini virgülüne bile dokundurmadan Meclis’ten geçirmiş olsa da biz, sorumlu muhalefet anlayışımız gereği sürecin devamında da yanlışları, usulsüzlükleri göstermeye; milletimizin avukatlığını yapmaya yılmadan devam edeceğiz. Biz hiçbir zaman, ‘Kriz büyüsün ki bunlar gitsin’ diye el ovuşturanlardan olmadık, olmayacağız. İktidarın sebep olduğu krizin külfetini, milletimizin sırtına yüklenmesine de müsaade etmeyeceğiz. İşte bu yüzden, yerel seçimlerden başlayarak bayrağı biz devralacağız. Çünkü milletimiz bu iki yumruk arasına sıkışmış durumdan nefes alamaz hale geldi. İddia ediyorum, her iki kulağı birden çekecek. Hem iktidarın hem muhalefetin kulağını birden çekecek. İYİ Parti olarak siyasetimizi, milletimiz ve memleketimiz için ortaya koyduğumuz vizyonumuz, çözümlerimiz ve projelerimizle yapmaya inatla ve ısrarla devam edeceğiz.
"BUGÜNKÜ SİYASET DÜZENİNDE KAZANMAK İÇİN HER ŞEYİ MÜBAH GÖREN İKİ CEPHE VAR”
Maalesef, bugünkü siyaset düzeninde kazanmak için her şeyi mübah gören iki cephe var. Bu iki cephe için de yalan serbest, iftira serbest, kumpas serbest. Ama biz, İYİ Parti’yi Türk siyasetinde yepyeni ve bambaşka bir yolun mümkün olduğunu göstermek için kurduk. Bu yüzden de bizim yöntemlerimiz daima meşru, ilkeli, ahlaki ve şeffaf oldu. Türkiye için çözümlerimiz iyilikten, doğruluktan, adaletten yana oldu. Siyasetteki hedeflerimiz parti çıkarlarından, kişisel hırslardan, koltuk sevdasından değil; millet ve memleket davasından doğdu. Şükürler olsun ki bugüne kadar da eğriye eğri, doğruya doğru demekten vazgeçmememiz milletimizin nazarında hep karşılık buldu. Kurulduğumuz günden beri, peşin kabulle toptan ret arasında çoraklaştırılan siyasete yeniden canlılık kattık. Ne her önüne gelene ‘evet efendim’ diyenlerden ne de hiç bakmadan ‘olmaz’ diye reddedenlerden olmadık.
"SEÇİMLERE 81 İLDE, HÜR VE MÜSTAKİL OLARAK GİRME KARARIMIZDAN SONRA RAHATSIZLIK AYYUKA ÇIKTI. KİMSE KUSURA BAKMASIN. RAHATSIZ ETMEYE AYNEN DEVAM EDECEĞİZ”
O nedenle de kurulduğumuz günden beri, kutuplaşmanın konforunu sürenler hep bizden rahatsız oldu. Vizyonlarıyla rekabet etmek yerine, işi kamplar arası nüfus sayımına çevirip kendilerini seçmene dayatanlar hep bizden rahatsız oldu. Hele de önümüzdeki seçimlere 81 ilde, hür ve müstakil olarak, yani özgür ve bağımsız olarak, girme kararımızdan sonra bu rahatsızlık artık ayyuka çıktı. Kimse kusura bakmasın. Rahatsız etmeye aynen devam edeceğiz. Türkiye’yi kısır döngüye mahkûm eden bu eğri düzene çomak sokmaya devam edeceğiz. Gündemin saray tiyatrolarıyla, kayıkçı kavgalarıyla meşgul edilmesine engel olmaya devam edeceğiz. Siyasetin ‘kırmızı güçler-mavi güçler’ mantığına sıkıştırılıp milletimizin istemediği tercihlere zorlanmasına müsaade etmeyeceğiz. Türkiye’nin iyi ve cesur insanları, aslında mesele nedir, biliyor musunuz? ‘Yolumuza hür ve müstakil olarak devam edeceğiz’ diyerek statükodan beslenenlerin düzenlerini bozduk. Bizim sırtımızdan kariyer planı yapanların ama teşekkürü başkalarına edenlerin planlarını bozduk. Sayemizde makamları, mevkileri cepte görenlerin kimyalarını bozduk. Nitekim operasyonların, dümenlerin ardı arkası kesilmiyor. Çünkü, korkuyorlar.
"KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK. VARSIN, BİZİ DÖRT BİR YANDAN ATEŞLE KUŞATSINLAR. O ATEŞİ GÖĞSÜMÜZDE TUTARIZ”
Fakat anlamadıkları bir şey var. Ne kadar önemsiz görmüşler bizi, hiçbirimiz hakkında bir lahza, hiç kimse düşünmemiş. O derece cepte görmüşler, o derece elde görmüşler. Ama korkunun ecele faydası yok. Varsın, bizi dört bir yandan ateşle kuşatsınlar. O ateşi göğsümüzde tutarız. Yolumuz, milletin yoludur. Dönmek bilmez, yürürüz. Evelallah baykuştan pervamız yoktur. Çünkü biz, şahinler ordusuyuz. Bu yüzden her zaman dik dururuz. Çünkü tarihe mertlik sözünü, Türk’ün armağanı olarak biliriz. Şairin de dediği gibi, ‘Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan; yüce dileğe doğru yürürüz yine yayan.’ Türk milletini iki kutuplu kısır bir siyasete mahkûm edenlere karşı, demokratik millî yükselişimizi gerçekleştirmek için çıktığımız bu kutlu yolda, Allah yar ve yardımcımız olsun. Gazamız mübarek olsun.”