(İSTANBUL) - Türkiye’de hızla büyüyen inşaat sektöründe çok ciddi hukuk garabetleri yaşanıyor. Konunun uzmanı Erhan Mataracı, “Türkiye’de maruz kalınan zorluklarla Irak, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde bile karşılaşmıyorsunuz” dedi.

Türkiye hızla inşaata dayalı bir ekonomik modelin içine yuvarlanırken, inşaat sektörünün büyümesiyle sektörün sorunları da aynı hızla büyüyüp derinleşiyor. Özellikle inşaat projelerinde yaşanan hukuk garabetleri de bu sorunun karmaşık hale geldiğinin en açık örneği. Sektörde uzun yıllardır çalışan, yurt dışında da kimi altyapı projelerinde yer alan Malzeme ve Metalurji Mühendisi Erhan Mataracı da bu karmaşaya dikkat çekti.

Mataracı, “Türkiye’de müteahhitlik olarak adlandırılan İngilizcesi ‘contractor’ olan iş alanının açıklaması bir sözleşmeye göre taahhüt edilen işlerin zamanında ve istenilen şartlarda yapılmasıdır. Sözleşme maddeleri inşaatın yapım aşamalarında en bağlayıcı kriterlerdir. İki taraflı imzalanan bu sözleşmeler her proje için bağlayıcı olmakla birlikte bu maddeleri güvence altına kurum ise hukuk ve mahkemelerdir” dedi. Mataracı, “Dünya genelinde sözleşme maddelerinin nasıl değerlendirileceğini belirleyen kurallar vardır. Bu kurallar tüm uluslararası projelerde geçerli kurallardır. Her projenin başında firmalar arasında imzalanan bu sözleşmeler firmaların ve çalışanların tüm haklarını garanti altına aldıkları evraklardır. Peki Türkiye’de sözleşmelerin geçerliliği ne kadar ve müteahhitlik firmalarının işleri ne kadar güvence altında?” diye sordu.

Enflasyon ve faiz oranları da göz önünde bulundurulduğunda firmalar için sözleşmeye uymamanın ve hak edişleri teslim etmemenin avantajlı bir durum oluşturduğuna dikkat çeken Erhan Mataracı, “8-10 yıl süren mahkemeler sonucunda bir şirketin diğer şirketin hakkını yemesi çok avantajlı bir durum oluşturuyor ve o sürede ödenmesi gereken tutarlar kat kat artıyor. Çoğu zaman güçlü olan taraflar mahkemeleri de bir şekilde kazanıyorlar” diye konuştu.

ON SENEDE GELECEK ÖDEME NEYE YARAR?

2016 yılında Türkiye’de bir projede haksız şekilde ciddi miktarda zarara uğratılan bir firmanın açtığı davayı ancak 2024 senesinde kazanabildiğinin altını çizen Erhan Mataracı, “Ödeme hesaplamaları yapılan projede hakkı olan tutarın ödenmesi de muhtemelen 2 seneyi bulacak. 10 sene sonra gelecek bir ödeme nedeniyle mağdur olan işçiler, tedarikçiler, firma çalışanları vs ise tamamen sözleşme şartlarının uygulanamaması ve mahkemenin neticelenmemesi sonucunda bu durumla karşılaştılar” ifadelerini kullandı.

BANK ASYA HİSSEDARI HOLDİNG İDDİASI

Erhan Mataracı’nın vurgu yaptığı başka bir örnek ise 2016 yılında halen FETÖ’yle bağlantılı olduğu için el konulan Bank Asya’nın hissedarı olan bir holdinge iş yapan bir müteahhitlik firması. Mataracı, “Bank Asya’da hesabı olan insanlar bile hapse atılırken hissedar olan bir holdingin başına hiçbir şey gelmemiş olması hem şirkette hem de çalışanlarında hukuka karşı öyle bir özgüven oluşturmuş durumda ki bu holding çalışanları müteahhitlik firmasının sözleşmesel haklarını kabul etmedikleri gibi sözleşmeye aykırı şekilde ödemelerini kesiyorlar, hukuka aykırı şekilde firmanın fabrikasından izinsizce malzeme alabiliyorlar. Müteahhit firma ise hukuki haklarını arayacağını ilettiği zaman ise verilen cevap ‘bize koymaz, 10 sene mahkeme sürer’ oluyor” dedi.

MORİTANYA BİLE ÇOK DAHA İLERİDE

Mataracı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz kendi firmamızla Türkiye’de maruz kaldığımız zorluklarla Irak, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde bile karşılaşmadık, en son Moritanya’da yaptığımız bir projede anlaşmazlıklar sözleşme üzerinde yapılan yalnızca 2 toplantıyla halledild. Bu ülkelerde hukukun çok iyi işlememesine rağmen iş yapan ve yaptıran firmalarda sözleşmelere uymak bir kültür olarak Türkiye’dekinden daha iyi durumda olduğundan müteahhitlik yapmak da çok daha güvenli.” 

Erhan Mataracı, inşaat sektöründe düzenli olarak yaşanan hukuk garabetlerine dair şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye’de en çok çalışanın istihdam edildiği alanlardan birisi olan, dünya müteahhitliğinde çok önemli bir yer tutan sektör maalesef Türkiye içinde güçlünün güçsüzü istediği şekilde çalıştırdığı sektör olarak göze çarpıyor. Kimsenin haklarını arayamayacağı ve güçlüye boyun eğmek zorunda olduğu bu sektörde her yıl yüzlerce firma batıyor, on binlerce çalışan ödemelerini alamıyor ve ciddi sorunlarla karşılaşılıyor.

Sektörle ilgili olarak yeni hukuki düzenlemeler acilen yapılmalı ve şirketler ile çalışanlarının güvenliği sağlanmalıdır. Aksi durumda on binlerce işçi ve yüzlerce firmanın güçlü firmaların daha da güçlenmesi için hiçbir hak iddia edemeden çalışmaya devam edecekler.”

 

 

ADVERTORIAL YAYIN

Kaynak: anka