CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, TBMM Genel Kurulu’nda, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a; “Anayasa’yı değiştirmenin avukatlığına soyunacağınıza adalet kurumunun başında olmanın sorumluluklarını yerine getirin. Çalışmayan kurulları, para çarkının dişlisi olan bir kısım hâkim savcıları, talimatla verilen kararları, suçluların ülkesine kaçmasına olanak sağlayan yargı mensuplarını kendinize görev addedebilirsiniz” dedi.

CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, TBMM Genel Kurulu’nda; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde konuştu. Bülbül, şunları söyledi:

“Önümüze konulan bütçe, AKP'nin kendi yarattığı ve hukuk devleti kavramını çürüten, Anayasa’ya bile başkaldırma cüretini gösteren bir Bakanlığın bütçesidir. O nedenle, bu ülkenin adaletiyle ilgili sadece para konuşmayı reddediyorum.

Şimdi asıl meseleye geliyorum: ‘Yargı krizi’ dediğimizde sadece verilen kararlardan bahsetmiyoruz arkadaşlar. Kararların nasıl verildiğinden, hangi talimatlarla iddianamelerin yazıldığından ya da yazılmadığından, hâkim ve savcıların siyasi kimliklerinden, bazı Yargıtay ve Danıştay üyelerinin Anayasa ve kanunlara göre değil, saraya sundukları bağlılıklarından bahsediyoruz.

Yargıyı bu hâle getiren, yargıyı çürüten; çetelere, mafyaya, örgütlere, tarikatlara bırakan ne yazık ki sizlersiniz. Yurttaşlar böyle bir ortamda, hukuksuz ortamda doğal olarak adaleti mahkemelerde göremediği için Anayasa Mahkemesine ve AİHM’e gidiyorlar. Yargıtay Başkanı Sayın Mehmet Akarca birkaç ay önce elini yükseltti: ‘Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ‘ülke başsavcılığı’ olarak değiştirilsin’ dedi. Bu sıfatın Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan alıp kendilerine verilmesini talep etmek büyük bir cesaret örneği, tebrik etmek gerek. Ben de el yükseltiyorum ve diyorum ki Yargıtay’a, ‘ülke hâkimi’ sıfatını verelim. Ne de olsa Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında verdikleri karar âdeta bunun için bir adım. Anayasa’ya ise bir darbe girişimi yaptıkları için artık Yargıtay’a ‘ülke hâkimi’ diyebiliriz.

Yargıtay Başkanı bu sıfatlarla uğraşadursun, ben size bir kuruldan bahsedeceğim. Yargıtay’da bir kurul var; duymamışsınızdır, Yargıtay Yargı Etiği Danışma Kurulu, 8 Aralık 2017’de oluşturulmuş, 9 Temmuz 2018 tarihinde ise göreve başlamış. Bu Kurul ne iş yapar? Bu Kurul, Yargıtay hâkim, savcılarının davranışlarının ve muhtemel davranış modellerinin etik değerlere uygunluğu hakkında karar verir. Peki, ne iş yapmış? Yargıtay’ın sitesine baktım, sadece 2019’da 6 inceleme yapmış ve karar vermiş. Başka, sitede hiçbir veri yok. Anlaşılan o ki Yargıtay’da bulunan hâkim ve savcılar etik ilkelere sıkı sıkıya bağlı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi gibi.

Şimdi ise bu hiç çalışmayan kurul için bir de bütçe ayırmış Adalet Bakanlığı. Diyor ki Yargıtay: ‘Kurulun faaliyetlerinin desteklenmesi ve tanıtılması amacıyla eğitim, araştırma, inceleme olanaklarının sağlanması ve bu konuda bütçe ayrılması gerek.’ Bakıyoruz 2022 Faaliyet Raporu'nda Yargı Etiği Danışma Kurulunun faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla bir eğitim programı konulmuş.

Yıl sonunda bu hedefe bile ulaşılmamış. Kurulun olmayan faaliyetlerinin tanıtılması amacıyla bir kere toplantı yapılmasına karar verilmiş, 2 toplantı yapılmış. Buradan anladığımız, kurul işini yapmıyor. O zaman bu kurula ayrılan bütçeye ne gerek var, atın gitsin.

Bu kadar ciddiyetsiz çalışan bir Yargıtay var karşımızda. Bunun yanında adalete, hakka, hukuka, Anayasa’ya saygı duymayan bir Yargıtay var, sarayın ayağı olmuş bir Yargıtay var. Kendi işini yapmayan, anayasal sınırlarını aşan bir Yargıtay var. Böyle bir durumda Yargıtay bütçesini konuşmayı da zul sayıyorum arkadaşlar, zul sayıyorum.

Uzun lafın kısası Sayın Bakan, Anayasa’yı değiştirmenin avukatlığına soyunacağınıza Adalet Kurumunun başında bulunmanın sorumluluklarını yerine getirin.

Sayın Bakan, çalışmayan kurulları, para çarkının dişlisi olan bir kısım hâkim savcıları, talimatla verilen kararları, suçluların ülkesine kaçmasına olanak sağlayan yargı mensuplarını kendinize görev addedebilirsiniz.

Para konuşmadan önce Sayın Bakan, ülkenin adalet sistemini düzeltmek için mücadele verirsiniz ama buna cesaretiniz varsa ama o da yok. Führer’in hukuk danışmanı Hans Frank, Führer’e bir mektup göndermiş ve mektubunda ‘Sayın Führer’im hiç endişe etmeyin, savcı ve hâkimlere şöyle dedim: Karar verirken, anayasaya, hukuka, kanuna ve yönetmeliklere takılmayın… Führer benim yerimde olsaydı diye düşünün ve kararı öyle verin’ demiş. Şu an günümüze ne kadar benziyor değil mi?”

Kaynak: anka