CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda; "Demokrasi ve laiklik açığı büyüyünce Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler de tavsadı. O kadar tavsadı, o kadar tavsadı ki bugün 6 milyar dolar gayrimenkul girişi olmasa toplam 1 milyarlık doğrudan yabancı girişi ile yetinmek zorunda kalacaktı geçen yıl bu ülke" dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda 2024 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor. AB Başkanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, şunları söyledi:

"AB HİKAYESİ KİMİLERİNE GÖRE YILAN, KİMİLERİNE GÖRE YALAN HİKAYESİ"

"AB hikayesi kimilerine göre yılan hikayesi, kimilerine göre yalan hikayesi. Bence ikincisi daha doğru. Çünkü aslında daha AKP iktidarı AB'den gün almadan 6 ay kadar önce AB ile bizim bu işi yürütemeyeceğimiz belli olmuştu. Nedense bazı olaylar, bazı gelişmeler tarihin çöplüğüne, arşivine atılır ve unutulur. Bugün üzerine bu kadar hamaset yapılan Kıbrıs, hatırlar mısınız bilmiyorum, 20 yıl kadar önce masadaydı. Kıbrıs'ın geneli ve özelinde KKTC'nin geleceği Burgenstock'da pazarlık meselesiydi. O tarihteki Başbakan bu tarihteki Cumhurbaşkanı, Burgenstock'da şuna karar verdi: Kofi Annan'ın hazırladığı plan uyarınca Türk kesimi, KKTC ve Kıbrıs Rum kesimi aynı çatı altında AB'ye girecekti. Bu konuda da Ada'nın iki tarafında referandum yapılacaktı.

Merhum Rauf Denktaş bu plana şiddetle karşı çıktı. Fakat Türkiye şöyle bir baskı kurdu: Eğer biz bu fırsatı da kaçırırsak Rumlar, Kıbrıs Rum kesimi AB'ye tek başına girecek. Peki sonuçta ne oldu? Referandumda Ankara'nın istediği oldu, KKTC üçte iki çoğunlukla Kofi Annan'ın planını, yani birlikte AB üyeliğini onayladı. Buna karşı Rumlar dörtte üç reddetti. Netice ne oldu? Kıbrıs Rum kesimi Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında tek başına Ada'yı temsilen AB üyesi oldu, Türkler ortada kaldı.

Bu yalan hikayesi, yılan hikayesi, her ne ise, niye 'mış' gibi devam etti? Çünkü güzel para vardı. O tarihte Türkiye'de 2001 krizi yüzünden bütün şirketler neredeyse batmıştı. Hepimiz hatırlarız bunu. Başka? Türkiye'ye kuruş gelmiyordu. Türkiye'nin cari açığı patlamış gidiyordu. Hemen her sistemde, ekonomik sistemde, cari açığı kapatmanın en makul yolu doğrudan yatırımdır. Peki, 'mış' gibi yaparak AB ve Türkiye karşılıklı, ne kazandılar?

"6 MİLYAR DOLAR GAYRİMENKUL GİRİŞİ OLMASA 1 MİLYARLIK YATIRIM İLE YETİNMEK ZORUNDA KALACAKTI BU ÜLKE"

1993-2004 yılları arasında Türkiye'ye giren yabancı doğrudan yatırımın miktarı 15 milyar dolar. Sadece 2006 yılında 21,2 milyar dolar. Yani cari açık kadar. Peki, böyle 'mış' gibi gitmenin perde arkası neydi? 2001 travmasını yaşayan dünya ve özelinde 16 ile 20 milyon civarında Müslüman yaşayan AB, laik, demokrat ve Müslüman bir ülke arıyordu örnek olarak, onu da Türkiye olarak seçtiler. Elhamdülillah, Müslümanlıkta hiçbir eksiğimiz olmadı, olmasın da ama demokrasi ve laiklik açığı büyüyünce Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler de tavsadı. O kadar tavsadı, o kadar tavsadı ki, bugün 6 milyar dolar gayrimenkul girişi olmasa toplam 1 milyarlık doğrudan yabancı girişi ile yetinmek zorunda kalacaktı geçen yıl bu ülke. Gayrimenkul dediğimde de bunları ekonomi haberlerinde göremezsiniz. İçişleri Bakanlığı'nın ceraim raporlarında görürsünüz. Mafya babalarının parayla gelip Türkiye'ye, vatandaşlık satın alıp ondan sonra işlediği suçların dökümüdür bu 6,3 milyar dolar, büyük ölçüde tabii tamamını kast etmiyorum.

"BU ÜLKEYİ MUASIR MEDENİYETE TAŞIMAMIZA İZİN VERİN"

Ne yapılmalı? Çok basit. Beceremediniz, yapamadınız, Kemalistlere bırakın. Yedi düvelle önce çarpışıp sonra masada eğilmeden bükülmeden, diz çökmeden pazarlık yapabilen kadrolara bırakın. Muasır medeniyete taşımamıza bu ülkeyi izin verin."

Kaynak: anka