“Halkımızın Mağdur Olacağı Her Kararın Karşısında Olacağız” “Halkımızın Mağdur Olacağı Her Kararın Karşısında Olacağız”

Meslek odalarının oluşturduğu kısa adı HAMOK olan Hatay Akademik Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu temsilcileri bir araya gelerek deprem sonrası süreci değerlendirdi. 
 HAMOK Dönem Sözcüsü Yahya Hamurcu, yapılan değerlendirmenin ardından basın açıklaması yaptı. 
Hamurcu, yaptığı açıklamada; 6 Şubat tarihinde yaşanan depremin 10. ayında yaptığı basın açıklamasında, felaketin etkilerini ve süregelen sorunları dile getirerek toplumun daha güvenli bir gelecek için acil adımlar atılması çağrısında bulundu.
Cumhuriyet tarihinin en ağır felaketi olarak nitelendirdiği 6 Şubat depremlerinin, ülkenin, şehirlerin, binaların, kurumların ve halkın depreme hazır olmadığını acı bir şekilde ortaya koyduğunu belirten HAMOK Dönem Sözcüsü Hamurcu, basın açıklamasında 
“Bizler Meslek Odaları olarak depremin ilk gününden itibaren tüm örgütlülüğümüzle, tüm kurullarımızla, tüm üyelerimizle büyük bir seferberlik içinde olduk. Bir yandan üyelerimizin mesleki bilgi ve birikimini deprem bölgesindeki ihtiyaçlarının karşılanması için yönlendirirken, diğer yandan da topladığımız yardım ve barınma malzemelerini yöneticilerimiz ve gönüllü üyelerimiz ile birlikte depremzede vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmaları yaptık.
Antakya, Defne, Samandağ ve Kırıkhan ilçelerimiz başta olmak üzere barınma, eğitim, sağlık, hijyen, içme suyu, gıdaya erişim, güvenlik, ulaşım gibi insani ihtiyaçlara yönelik problemlerin 10 ay geçmesine rağmen devam etmesi, en temel ihtiyaçların tam anlamıyla karşılanamaması ülkemiz adına utanç vericidir. Maalesef yıkım ve enkaz kaldırma çalışmaları hala halk sağlığı ve çevre sorunları yaratacak biçimde yürütülmeye devam etmektedir.
İlimizde Depremin onbinlerce ölüme ve yaralanmaya sebebiyet vermesi, bina ve malzeme ölçeğindeki hatalar kadar geçmişte planlama ve yer seçimine ilişkin alınan hatalı kararlar büyük bir afet haline dönüşmüştür.
Geçmişte Meslek Odaları olarak merkezi ve yerel idarelere yapmış olduğumuz uyarıların dikkate alınmaması sonucu maalesef kayıplarımız kat ve kat artmıştır.
İlimizin yeniden inşa sürecine ilişkin merkezi ve yerel düzeyde konut rakamları ve sürelere ilişkin bilgiler kamuoyuna yansımıştır. Deprem sonrasında zor koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışan yurttaşlarımız açısından güvenli konut alanlarına bir an önce erişmeleri elbette ki temel beklentimizdir. Ancak bu sürecin bilimsel gerçekler, teknik gereklilikler ve şehircilik ilkelerine uyulmadan yapılması halinde uzun vadeye yayılmış ciddi sorunlarla karşılaşılacağı açıktır.
Afete Dirençli, nitelikli, yaşanabilir, sosyal donatısı yüksek, kamusal alanlara sahip, altyapısı güçlü bir kentte yaşamak istiyorsak öncelikle kent bütününe yönelik kapsamlı bir planlama sürecinin yürütülmesi gerekmektedir.
Ancak geldiğimiz bu zaman diliminde sürecin bu şekilde ilerlemediği, geçmişte olduğu gibi hala kısa vadeli, parçacıl, bilim, teknik ve şehircilik ilkelerini yok sayan yöntem ve uygulamalarla planlama ve yapılaşma faaliyetlerinin yürütüldüğünü, 1.sınıf tarım arazileri, zeytinlikler ve ormanlarımızın günden güne betonlaştığı ve kent bütününde Gecekondulaşmaya yönelik bir yapılaşmaya gidildiğini üzülerek takip etmekteyiz.
Kentimizin yeniden inşasına yönelik yapılan iş ve işlemlerin şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılarak, belirsizliklerin biran önce ortadan kaldırılması ve yapılacak yatırımların kısa, orta ve uzun vade olmak üzere somut bir şekilde iş takvimine bağlanması gerekmektedir.
Hataylı hemşerilerimizin, Hatay’ın yeniden kalkındırılması sürecinde şevkle ve inançla çalışacağı açıktır. Bu çerçevede hem yetişmiş işgücünün kaybolmaması, hem insanların şehriyle olan bağlarının kopmaması için bu süreçte katılımcı bir anlayış sağlanarak, yerele rağmen değil yerelle birlikte iş birliği yapılması gerekmektedir. Vatandaşlarımızın büyük oranda bu mekanlarda tekrar yaşayacakları göz önüne alınarak süreç içerisinde mutlak şartla istek ve arzularının planlama sürecine dahil edilmesi gerekmektedir.
Yaşadığımız büyük kayıplar ve derin acılar bizlere bir kez daha göstermiştir ki bilimi, tekniği, planlamayı ve denetimi dışlayan yönetim anlayışı, ülkemizin geleceğine yönelik en büyük tehdittir. Bu nedenle bilimin ve tekniğin sesini yükseltmek, ülkemizin geleceğini ve halkımızın yaşamını güvenceye alabilmenin en önemli, en gerçekçi yoludur.
Yaşadığımız tüm acı ve sorunlara rağmen, deprem öncesi ve sonrasında yaşanan süreçte, ülke olarak bireysel ve kurumsal düzeyde bir özeleştiri yaparak, dersler çıkararak, yaşananların bir daha tekrarlanmaması için, nelerin eksik veya yetersiz olduğunu tespit ederek, tespitlere yönelik eylem planları hazırlayarak, kentimizin yeniden sağlıklı ve deprem dirençli bir halde inşa edilmesi ve en önemlisi yaşamın geri gelmesi için meslek odaları, resmi kurumlar, dernek ve platformlarla birlikte katıldığımız sayısız toplantı ve basın açıklamalarıyla hem meslektaşlarımızın hem de vatandaşlarımızın yanında olmaya sonuna kadar devam edeceğiz…
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.” ifadelerine yer verdi.
Foto-Haber: Nezahat Fırıncıoğulları
 

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları