İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi, bu ayki Barış nöbetinde kayyım atamasına sert tepki göstererek, barışın “haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği” vurgusu yapıldı.
İHD Hatay Şubesi geçtiğimiz cumartesi günü gerçekleştirdiği barış nöbetinde, “Toplumsal Barış için İrade gaspına ve kayyım politikasına son verilsin”konulu basın açıklamasını Eş Başkan Mürsel Tonguç Salmanoğlu okudu.
“Toplumsal Barış İçin Halk İradesine Saygı Gösterilsin!
BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde barış ve barışın temellendirileceği ulusal ve uluslararası sosyal düzenlerin, bu bildiride yer alan haklara ve özgürlüklere dayanması gerekliliği vurgulanır. Halkların Barış Hakkına Dair Bildirisinde barış hakkının kutsallığı, bu hakkı korumanın ve uygulanmasını sağlamanın da devletler için bir yükümlülük olduğu vurgulanır. 
Barış istemek bir hak olarak tanımlanmıştır. Barış talebinin yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ile doğrudan ilişkisi bulunmaktadır.
İnsanlar arasındaki her türden eşitsizlik, insan hak ve özgürlüklerin tanınmaması, savaşların ve çatışmaların temel sebebidir. O nedenle, İHD olarak her şart altında ve dünyanın neresinde olursa olsun, barışın “haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği” düşüncesindeyiz.
Türkiye, Kürt sorunu gibi temel sorunlarını diyalog ve müzakereye dayalı çatışma çözüm yöntemleri kullanarak çözememiş bir ülkedir. Coğrafyamızda Barış’ın tesis edilebilmesi için öncelikle insan hakları ve demokrasi sorununu çözmesi gerekmektedir. Güvenlikçi politikalar ile ne demokrasi sorununu, ne Kürt sorununu, ne de kronik hale gelmiş diğer sorunların çözülemeyeceğini yüzyıllık Cumhuriyet tarihinde gördük. Buna rağmen aynı yöntemlere başvurulması halkların yararına değildir.
Bilindiği üzere 31 Mart 2024 tarihinde bir yerel seçim süreci yaşadık. Yurttaşlar yapılan yerel seçimde iradelerini ortaya koydular.
Ancak 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerden sadece birkaç gün sonra Van halkının oyları ile  Van Büyükşehir Belediyesi başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın memnu haklarının iadesi kararı hukuka aykırı bir şekilde ortadan kaldırılarak kayyım atama girişiminde bulunulmuştu. Halkın iradesine sahip çıkması üzerine Siyasi iktidar Mazbatayı seçilmiş belediye başkanına vermek zorunda kalmıştı.
Türkiye toplumu, demokratik bir rejimde kabulü mümkün olmayan halk iradesine karşı, otoriter rejim uygulamalarının baskısı altında kalmaya devam etmektedir. Gelinen aşamada görmekteyiz ki siyasi iktidar Kayyım politikasından vazgeçmiş değildir.
3 Haziran 2024 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından Hakkâri Belediyesine belediye başkanının 2014 yılındaki bir davası gerekçe gösterilerek Belediye Eş başkanı M. Sıddık Akış gözaltına alınıp yerine kayyım atandı.
Bu anti demokratik uygulamaların inşasında, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden sonra yapılan düzenlemeler bir dönüm noktası olmuştur. OHAL ilan ederek darbe girişiminden güç devşiren siyasi iktidar, KHK’ler ile ülkeyi yönetmeye çalışmış, OHAL dönemi boyunca demokratik hak ve talepler yok sayılmış, seçme ve seçilme hakkı gasp edilerek kayyım politikası izlenmiştir.
İktidarın otoriter rejimi tahkim etme niyetini apaçık gösterdiği 2016 yılında, Belediyelere kayyım atanmasının yolunu açan düzenlemeler yapmıştır.
 Kayyım atama hukuksuzluğunu ‘terör’ kavramı üzerinden meşrulaştırmak isteyen iktidar temsilcileri, 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimlerinden sonra da kayyım politikalarına devam etmiştir.
 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimlerinin ardından da İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla HDP belediyelerine kayyım atanmıştır. Kayyım atanması demokratik olan tüm hak ve taleplerin askıya alındığını bir kez daha ortaya koymuştur.
  Hakkâri Belediye Eş başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın Görevden uzaklaştırmanın üzerinden 2 gün sonra Hakkari 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Mehmet Sıddık Akış hakkında yasa dışı örgüt yöneticiliği suçundan 19 yıl 6 ay hapis cezası vermiştir.10 yıldır devam eden kovuşturma sonucunda tam da Mehmet Sıddık Akış’ın görevden uzaklaştırılmasının üzerinden 2 gün geçmeden hakkında ağır bir ceza verilmesi yargının da ne derece iktidarın güdümünde olduğunu açıkça göstermektedir. 
İçişleri Bakanlığı görevden uzaklaştırmaya dair yaptığı açıklamadan görüldüğü üzere Yargının görev alanına giren gerekçeler sunmuştur.  Yargılama erki yerine geçerek yargı kurmuş, yargılaması devam eden ve soruşturması devam eden dosyaları gerekçe göstermiştir. Unutulmamalıdır ki hakkında cezai hüküm kesinleşmeyen herkes Masumiyet Karinesi altındadır. 
 Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu açık müdahale, anti demokratik bir tutum olup demokratik bir sistemde kabulü mümkün değildir. Avrupa Konseyi’ne bağlı Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’de hükümetin belediyelere atadığı kayyımların uluslararası hukuka aykırı olduğuna dair 23 Mart 2022 tarihli kararı bulunmaktadır.
 Kayyım atamalarına meşruiyet kazandırmak için TMK (Terörle Mücadele Kanunu) kullanılarak, belediye eş başkanları ve seçilmişlerin yargı yolu ile baskı altına alınarak hapsedilmeleri ise kesinlikle kabul edilemez. Bu süreçte kişi özgürlüğü hakkı ağır şekilde ihlal edilmiştir.
  Biz, bir kez daha demokrasinin askıya alınmasına karşı Türkiye’nin demokratik yapısını inşa etmek ve demokratik değerleri korumak için yurttaşların yönetim kademelerine doğrudan katılımını hedefleyen ve söz sahibi kılan etkin bir yerel demokrasi anlayışını daha güçlü şekilde tesis edilmesi gerektiği inancındayız. Tam bir demokratik sistemin inşası için yerel demokrasinin güvence altında olması barışı ve demokrasiyi sağlamanın en önemli koşuludur.
 Kayyum atanması sonrasında adeta 90’lı yıllarda bölgede uygulanan OHAL rejimini hatırlatırcasına Hakkari, Van ve Diyarbakır illeri ablukaya alınmış, Hakkari iline girişler yasaklanmış, birçok demokratik kitle örgütü ve STK temsilcisi polis şiddetine maruz kalmış, demokratik protesto haklarını kullanmaları polis eliyle engellenmiştir. Hakkari, Van ve Diyarbakır illerinden sonra tamamı bölgede bulunan 10 ilde daha valilikler eylem, etkinlik yasağı kararı almıştır.
 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan konu hakkında yaptığı son açıklamada her ne kadar yargının verdiği karar kimseyi rahatsız etmesin demişse de daha yerel seçimlerin üzerinden 3 ay geçmeden halk oyuyla seçilmiş bir belediye başkanının yargının araçsallaştırılması suretiyle görevden el çektirilmesi tüm Türkiye kamuoyunu derinden rahatsız etmiştir. Ak Parti içinden de olmak üzere değişik partilerden, STK’lardan ve demokratik kamuoyundan bu hukuksuz uygulamanın derhal geri alınması yönünde çağrılar yükselmektedir.
 Valiliklerin almış olduğu eylem ve etkinlik yasakları derhal geri çekilmeli, halkın anayasal, demokratik tepkilerine saygı gösterilmelidir.
 Siyasal iktidarı demokratik ve barışçıl bir geleceğin inşası için bu kritik süreçte sorumluluk içerisinde davranmaya, geçmişten ders çıkartarak Hakkâri Belediyesi’ne atanan kayyımı geri çekmeye ve demokratik ve evrensel hukuk değerlerine dönmeye davet ediyoruz. 
Demokrasi ve Barışı tesis etmek için kaybedecek daha fazla zamanımız yoktur.
Demokrasi ve Barış’ın tesisi için halk iradesine saygı gösterilsin, Kayyım politikalarına son verilsin!”
Foto-Haber: Nezahat Fırıncıoğulları
                        

Editör: Nezahat Fırıncıoğulları