Haber: MERVE GÜVEN / Kamera: ÜNAL AYDIN

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Uşak İl Başkanlığı’nda; “Dün akşam bir televizyon programında, benim bilgim haricinde hem Ankara’da hem İstanbul’da pazarlıklar yapılmış. Arka kapı diplomasisi yapılmış. Benim bilgim yok. Ben böyle komplo işlerine pek inanmam da ama ilk defa partimize yönelik kurumsal bir operasyon olduğu dün ortaya çıktı. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir siyasi partinin içişlerine karışmak demektir. Biz bunu 1997’de DYP’de yaşadık. Ben bu konuda idmanlıyım. Şu an itibarıyla bir savaş ilanı olarak kabul ediyorum. Varım, buyursunlar” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün Uşak İl Başkanlığı'nda konuştu. Akşener, Uşak Belediye Başkan adaylarının Muhammed Gür olduğunu açıkladı. Akşener, şunları söyledi:

“Uşak Belediye Başkan adayımızı ve belediye başkanımız olacak arkadaşımızı açıklamak üzere geldik. Biz yerel seçimlerde şöyle bir usul uyguluyoruz. Her şehirde belediye başkan adayımızı, tespit edilmiş, üzerinde uzlaşılmış ilçe başkan adayları varsa hepsini beraber o şehrimizde ilan ediyoruz. Başkanımız zaten 2019’da biz Uşak’ta ayrı ayrı girmiştik CHP ile. O zaman çok az bir farkla kaybetmişti. Yine aynı şekilde 2023’te milletvekili adayımızdı. Benzer bir haksızlığa uğradı. 7 bin oyumuz sayılmadı. Yani geçersiz kabul edildi. Dolayısıyla bu iki haksızlığın üzerine, 2019’da da bazı haksızlıklar yaşanmıştı. Bu iki haksızlığın üstüne ben Uşak’ta yaşayan her bir kişinin Muhammed Başkan’a bu defa, tartışmaya gerek kalmayacak oranda bir oyla Uşaklı’nın hakkını, hukukunu koruyacak, Uşak’a hizmet getirecek, çalmayacak, çaldırmayacak bir kardeşimizi, bu defa tartışmasız belediye başkanı seçeceğine inanıyorum. İyi belediyeciliğin ne olduğunu, nasıl olduğunu, belediyecilikte sosyal devlet anlayışının nasıl uygulanacağını, yandaş kayırmak yerine liyakate nasıl önem verileceğini, Uşak’ın imkanlarını Uşaklı’ya nasıl aktarılacağını ve ‘israfa hayır’ deyip tasarruf üzerinden Uşak’ta yaşayan her bir arkadaşımızın nasıl mutlu edileceğini, sanki dalga geçer gibi havalimanı her bir seçimde oyuncak halinde havaalanıyla uğraşılıyor. 2 ay açılıyor, 2 ay kapanıyor. Belediye başkanımız o kadar gündemde tutacak ki ben de Ankara’ya döndükten sonra Uşak’ın sorunlarını Meclis’e getireceğim. Biz de o kadar gündemde tutacağız ki o konuyu çözeceğiz.

“2028’DE İKTİDAR OLMAYA HAZIRLANAN BİR SİYASİ PARTİ OLARAK BİZ TÜRKİYE, MECLİS GÜNDEMİNE UŞAK’IN HER TÜRLÜ SORUNUNU GETİRECEĞİZ”

Çok güzel okullar vardı. Yıkmışlar, dökmüşler, otopark olmuşlar. Çocuklar bir yere gidip geliyor. Halbuki o tarihti. Diğer taraftan burası aynı zamanda sanayi şehri. Sanayicilerin havaalanına ihtiyacı var. Havaalanı gerçekten çalışıyor olsa ona göre bir geliş gidiş olur. Buraya para girer. Bir diğer konu da Uşakspor. Şirket edip satmışlar. Şimdi kapatmaya çalışıyorlar. Muhammed Başkan seçildiğinde Uşakspor yeniden Uşakspor olacak. Bunun dışında sanayinin birçok sorunları var. Belediyeyle ilgili ve merkezi yönetimle ilgili. Hastane konusu var. Hastane üniversiteye devredildi. Doktor yok. Bütün bunların belediye eliyle çözülecek olanlar çözülecek. Onun dışında da belediye eliyle çözülemeyecekleri de 2028’de iktidar olmaya hazırlanan bir siyasi parti olarak biz Türkiye, Meclis gündemine Uşak’ın her türlü sorununu getireceğiz. Dolayısıyla çözüm üretilmesine katkıda bulunacağız. O nedenle buradayız.”

Akşener, bir gazetecinin TBMM’de fenalaşarak kalp krizi geçirdikten sonra hayatını kaybeden Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez kürsüde konuşurken AKP sıralarından yükselen “Allah’ın gazabı böyle olur’ sözlerine ilişkin sorusunu şöyle yanıtladı:

“MECLİS’TE O SESLERİN DUYULMASI ÇOK KORKUNÇ BİR ŞEY”

“Rahmetli Hasan Bey için tekrar başsağlığı diliyorum. Temel Karamollaoğlu’nu da hem hastalandığı zaman kalp krizi geçirdiğinde hem de daha sonrasında kendisini arayıp başsağlığı diledim. Çok acı bir şey. İlk müdahaleyi yapan da biliyorsunuz Turhan Çömez, Balıkesir Milletvekilimiz. Meclis’te o seslerin duyulması çok korkunç bir şey. Gerçekten çok korkunç. Bunun üzerinde durulması lazım. TBMM, bu milletin seçtiği milletvekillerinden oluşan, gazi Meclis diyoruz, bir Meclis. O Meclis’te muhalefet ve iktidar var. Muhalefet elbette iktidarın yaptığı bazı yanlışlıkları, ki şu an pek çok yanlışlık var, onları eleştirecek. O eleştirmenin neticesinde alınmak yerine üzülüp, bunları telafi etmek, düzeltmek lazımken ‘Allah’ın gazabı böyle olur’ demek son derece yanlış. Dinimiz açısından da çok büyük günah. Artık bunların sona ermesini diliyorum.”

Akşener, İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan ile birlikte 5 meclis üyesinin istifa etmesi ve partisinde son yaşananlara ilişkin soruya şu cevabı verdi:

“AYRILAN BÜTÜN ARKADAŞLARIMIZIN TAŞLADIKLARI TEK BİR PENCERE OLUYOR. O DA İYİ PARTİ’NİN PENCERESİ”

“İstanbul’da belediye meclis üyelerimizin kendi aralarında, yani partiden bağımsız bir karar verdiler. İstifa etmiş bir arkadaş yeniden grup başkanlığına seçildi. Sonra İstanbul İl Başkanlığı, onları disipline verdi. Disiplin süreci devam ederken de bu arkadaşlarımız istifa ettiler. Elbette giden her arkadaşımız için çok üzülürüm. Bugüne kadar bir prensip kararı aldım ve hep uydum. Parti kurulduğundan beri hep uydum. Hiçbir zaman bizden ayrılan arkadaşımıza, bir başka partiye gitmiş olsa dahi hakaret, iftira etmedim. Arkadaşlarıma da aynı şeyi salık verdim. Dolayısıyla biz buna uyduk. Fakat ne hikmetse ayrılan bütün arkadaşlarımızın, geçen dönem de dahil olmak üzere, taşladıkları tek bir pencere oluyor. O da İYİ Parti’nin penceresi. Taş attıkları tek bir kapı oluyor. O da İYİ Parti’nin kapısı. Bunu da anlamakta çok zorlanıyorum. Biz gidene saygı duyuyoruz, üzülüyoruz. Ben çok üzülüyorum. Bir milletvekili, bir meclis üyesinin dışında normal bir kendi içinden gelip üye olmuş arkadaşımızın da bir şekilde kızıp, incinip, üzülüp ayrılması aynı derecede beni üzer. Dilerdik ki bunlar olmasın.

“HER ŞEYİMİZ ŞEFFAF OLDUĞU İÇİN GİK’TE TAM 9 SAAT TARTIŞARAK ALDIK”

Ama ilginç bir şey var şimdi. Biz tek başımıza seçime girme kararı aldık. Bu kararı çok konuşarak aldık. Her şeyimiz şeffaf olduğu için GİK’te tam 9 saat tartışarak aldık. Gizli oylama yaptık. 14 arkadaşımız evet verdi. Geri kalan 35 arkadaşımız da bir arkadaşımız katılmamıştı, hayır oyu verdi. İş birliği de demiyoruz adına. ‘CHP ile birlikte yol yürümeye evet mi hayır mı’ dedik. Aman yanlış anlaşılmasın. ‘İş birlikten yana mısınız, değil misiniz’ de değil. Kavramsal olarak iş birlikçi olunmasın diye. Sonuç, ‘hayır’ çıktı. Buna uyuyoruz. Hakikaten arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Her bir arkadaşım, farklı düşünen bir diğer arkadaşımızı ikna etmek için argümanlar üzerinden yürüdü. Müthiş bir şeydi. Keşke kayda alabilseydik. Fevkalade bir durumdu. Ben o gün gördüm ki bizim partimiz mutlaka ve mutlaka iktidar olmalı. Yani iktidar olmak için kurulmuştuk. Ama iktidar olmalı. Çünkü bu kadar ekspertiz sahibi, demokrasiye saygılı ve demokrasiyi içselleştirmiş bir başka topluluğu başka bir siyasi yapıda bulmak mümkün değil. Bu kadar iddialı konuşuyorum.

“PARTİMİZE YÖNELİK KURUMSAL BİR OPERASYON OLDUĞU DÜN ORTAYA ÇIKTI”

Bunun ötesinde bu kararı beğenmemek mümkündür. ‘Bu karara uymuyorum’ demek de mümkündür. ‘Bu kararı beğenmiyorum, uymuyorum’ dediğiniz zaman istifa edeceksiniz. Yani işin saygı kısmı budur. Demokrasiye olan saygı da budur. Beğenmeme hakkınız var. Bazı arkadaşlarımız ayrıldılar. Gayet saygılı bir biçimde ayrıldılar. Hiçbir şey demiyoruz. Ama bu arkadaşlarımızın başındaki arkadaşımızın enteresan bir yanı oldu. O da şu. Dün akşam bir televizyon programında, benim bilgim dahilinde hem Ankara’da hem İstanbul’da pazarlıklar yapılmış. Arka kapı diplomasisi yapılmış. Benim bilgim yok. Teşkilat Başkanı’nın, Yerel Yönetimler Başkanı’nın bilgisi yok. Neye göre yapılmış? Bir başka şey daha var. Ben böyle komplo işlerine pek inanmam da ama ilk defa partimize yönelik kurumsal bir operasyon olduğu dün ortaya çıktı. En ilginci bu. Çünkü ben bu diplomasiyi yapan arkadaşımızın yaptığı diplomasiden haberdar değilim. Ama diplomasi yapılan kişilerle konuşabilme yeteneğine sahibim. Nasıl oluyor bu iş? Genel Başkanın haberi yok. Belediye Meclis üyesi diplomasi yapıyor parti adına. Mesela Ankara’yı paylaşmışlar. İstanbul’u bilmiyorum. Mesela Polatlı’ya eski Ankara İl Başkanımız, GİK üyemiz Yetkin Öztürk gelecekmiş. Gölbaşı’na ama onlar CHP’den aday olacakmış. Bu arada ben konuşmadan öyle anladım. Daha enteresanı, daha ilginci de Gölbaşı’na da Yakup Odabaşı gelecekmiş. Hiçbirinden haberim yok. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir siyasi partinin içişlerine karışmak demektir. Biz bunu 1997’de DYP’de yaşadık. Ben bu konuda idmanlıyım. Şu an itibarıyla bir savaş ilanı olarak kabul ediyorum. Varım, buyursunlar.”

Kaynak: anka