“En iyi bildiğimiz disiplin yöntemi olan ‘CEZA’, bazı uzmanlar tarafından etkili bir yöntemken bazı uzmanlar tarafından ise çocuğun duygusal gelişimine zarar veren eski bir tekniktir. Bir ebeveyn olarak ‘Uzmanlar bile kutuplaşırken, ben hangi tarafı seçmeliyim?’ sorusu zihnimizi karıştırabilir. 
Çocuğumuzu disipline etmek için öncelikle kurallar koyarız. Ancak çocuğumuz kuralları çiğnediğinde kendimizi Babil Kralı Hammurabi gibi hissederiz. Evin kuralları adeta bir tanrı sözü gibidir. Tüm çağlarda olduğu gibi ‘Aykırı sese infaz verilir’. İnfazın(ceza) şiddeti yapılan davranışa göre değişir. Biz de aslında çocuğumuzun istenmeyen davranışlarını yok etmek için ceza yöntemini kullanırız. Ancak ceza davranışı yok etmez. Maskeler… Sizin olmadığınız bir ortamda istenmeyen davranış yeniden ortaya çıkıverir. Çocuğumuzun sağlığı için paketli gıdalar yemek yasaktır ancak o, okul çıkışı gizli gizli yer.
Üstelik ceza olumsuz davranışlarını gizleme konusunda çocuğu daha dikkatli ve sinsi yapar. Boyun eğmiş gibi davranan gizli asi rolü burada ortaya çıkar. Sürekli cezalandırılan çocuklar daha hilekar hale gelir, daha az dürüst davranır. Aklınıza ‘ceza arsızı’ terimi geldi mi? İşte tam olarak onu kastediyorum.
 ‘Ne yani hocam biz ebeveynler olarak hiç kızmayacak mıyız?’ dediğinizi duyar gibiyim. Elbette her duygunuzu ifade etme özgürlüğünüz var. Ancak kızgınlığınız cezalandırma duygunuza eşlik ederse kendinizi bir kısır döngü içinde bulabilirsiniz. Çünkü cezalandırılacağını duyan çocuk 3 türlü tepki verir. Ya umursamaz bir tavır ile sabrınız zorlanır ya mağlup olacağınız bir güç savaşına girer ya da boyun eğmiş gibi davranan gizli bir asi gibidir. Her 3 durumda da kendimizi daha kızgın ve çaresiz hissederiz. O halde kısır döngü “ kızgınlık – ceza - daha çok kızgınlık” şeklindedir.
Biz ebeveynler olarak ceza verirken çocuğumuzun ‘hak ettiğini’ düşünürüz. Peki ya sizce onlar ‘hak ettiklerini’ düşünüyor mu? Yetişkinlerle yapılan çalışmalara göre;  çocukluk çağlarında alınan cezalar oldukça net hatırlanırken, bu cezaları ‘neden hak ettiklerini’ neredeyse hiç hatırlamıyorlar. Halbuki cezayı doğru davranışı öğrensin diye veriyoruz. 
Onlar ise yalnızca verilen cezayı ve hissettikleri duyguları hatırlıyorlar. Korku, çaresizlik, haksızlığa uğramışlık, öfke, nefret, intikam duygusu… Ancak suçluluk hissetmiyorlar. Çünkü CEZA SUÇU SİLER. Çocukların gözünde ceza bir bedel ödemektir. Bu da suçluluk duygularından kurtulmalarını sağlar. Suçluluk duygusunun yokluğu vicdan gelişimini engeller.
Bizim amacımız; çocuğa istenen-istenmeyen davranışı ayırt etme konusunda yardımcı olmaktır. Peki ya niçin bu sonuçları elde ediyoruz? Yöntemi(ceza) daha işlevsel hale getiremez miyiz? 
Öncelikle istenmeyen davranış ortaya çıktığında ‘nedenine’ odaklanın. Her davranış bir ihtiyaca hizmet eder. 2. Adım, duygularını ifade etmek. Pişmanlık, suçluluk hissediyor olabilir. 3. Adım ise çocuğunuza bu davranışın sonuçlarını fark ettirin. Cezalandırmak yerine sınırlandırmayı tercih edebilirsiniz. 
Son olarak hatasını telafi etmesi için ona sorumluluk alanı açın. Hepimiz hatalar yaparız, önemli olan bunu telafi etmektir. Telafi etme çabası bize çok şey katar.
Şimdi tarafınızı seçme vakti. Mürekkebimin yettiği kadar cezanın yaşamımızdaki duygusal etkisini kaleme aldım. Ceza eski bir yöntem mi, etkili bir yöntem mi siz karar verin.
Sevgiyle kalın. “
 

Editör: TE Bilişim