Yayladağı T Tipi tutukevinde bulanan R. H. M. ve 11 arkadaşının haksızlığa uğradıkları, işkenceye maruz kaldıkları ve yapmadıkları suçlardan sorumlu tutuldukları gerekçesiyle İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi’ne başvuruda bulundular.
12 kişinin başvurusu üzerine İHD tarafından yapılan incelemeler sonucu rapor hazırladı.
İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi, Hatay/ Yayladağı T Tipinde Bulunan Afrinli Mahpuslar Raporu’nu İHD Hatay Şube Adına Eş Başkan Mürsel Tonguç Salmanoğlu okudu.
Salmanoğlu “Derneğimize 08.11.2021 tarihinde Hatay /Yayladağı T Tipi tutukevinde bulanan R. H. M. ve 11 arkadaşının başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği Hatay Şube Temsilcileri görüşme gerçekleştirmiştir. Cezaevinde yapılan görüşmelerin ardından müdafileri Av. A. E. dan dosyaları ile ilgili bilgi alınmış ve aşağıdaki rapor düzenlenmiştir.
Başvurucular 03.09.2018 tarihinde Suriye'de Afrin'de OSÖ militanları tarafından yakalanmış ve çeşitli işkencelere maruz bırakılarak 2 Türk askerinin öldürülmesinden sorumlu tutularak işkence ile kendileri ve yakınları aleyhine ifade vermeye zorlandıkları ifade etmişlerdir. Beyanlarına göre kendilerine işkence yapan ve işkenceleri koordine eden Ebu Sait isimli ÖSO militanı nezdinde 14.9.2018 tarihinde Türkiye'ye getirilmiş, jandarmaya teslim edilmişlerdir. Jandarmaya teslim edilmiş olmalarına rağmen anlatımlarından ÖSO komutanı olduğu belirtilen ve kendilerine Afrin'de 12 gün boyunca işkence eden Ebu Sait,  ifadeleri alındığı sırada, Jandarma'da hazır bulunmuş ve kendilerini tehdit etmeye ve baskı altında tutmaya devam etmiştir. 
Başvurucular Suriye'de kaba dayak, su ile boğma yöntemi, kollarından havaya asma, falaka, sigara söndürme, el ve ayaklarının kemik tarafına vurulma şeklinde işkencelere maruz kaldıklarını ifade etmiştir.  Türkiye'ye teslim edildikten sonra, gerek kollukta gerekse adli makamlarda tercüman vasıtasıyla, aileleri ve namusları katılarak tehdit edildiklerini, işkencelerden sonra Suriye'de kalan ailelerinin can güvenliği sebebiyle sorgusuz sualsiz tüm söylenenleri yaptıklarını ifade etmişlerdir. Her ne kadar avukat huzurunda alındığı belirtilse de ifadelerin yazılı olarak önlerine konduğunu ve kendileri okumadan, ifadelerin içeriğini bilmeden ifade tutanaklarını imzaladıklarını ifade etmişlerdir.
 Başvurucular beyanlarına göre Afrin'de yaşayan sıradan köylü insanlardır. Türkiye' nin Afrin operasyonunun başlamasına müteakiben kendi köylerinden çıkarak Afrin şehir merkezine gitmişlerdir. Önce YPG tarafından tutuklanmış ve ardından serbest bırakılmışlardır. Akabinde de Türk Askeri'nin Afrin şehir merkezine girmesi ile birlikte köylerine dönmüşlerdir. Köylerinde bir müddet Türk Askeri kalmış ve haklarında hiç bir soruşturma açılmamıştır. Ancak ne var ki Türk Askeri köyden çekildikten sonra, ÖSO tarafından haksız yere gözaltına alınmış ve işkencelere maruz kalmışlardır. Sanıklardan R. M'nun babası S. M., yaşananların sebebinin ÖSO'nun kendilerinden talep ettiği istekleri yerine getirmemekten kaynaklandığını, ÖSO'nun isteklerinin karşılanmaması nedeni ile çocukları üzerinden kendilerini cezalandırma amacıyla yapıldığını belirtmektedirler. 
Başvurucular ÖSO militanları tarafından yakalandıklarını ve Türkiye’ye teslim edildiklerini ifade etmektedirler. Başvurucuların avukatları kendileri hakkında yasal gözaltı prosedürü uygulanmadığını,  Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı' nın 2018/3769 Sor sayılı dosyasından Hatay Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne 17.10.2018 Tarihi'nde yazdığı müzekkerede suçun işlendiği tarih olarak 3/9/2018 tarihi yazıldığı başvurucuların 14.09.2019 tarihinde Türk makamlarına teslim edildiği düşünüldüğünde, başvurucuların “12 gün boyunca ÖSO tarafından işkenceye maruz kaldık” beyanlarının gerçekle örtüştüğünü ifade etmiş, yakalama anından itibaren yasal haklarının kendilerine anlatılmadığını,  soruşturmanın başlangıcı ve Afrin'de yürütülmesinin ÖSO militanları aracılığıyla olduğunu ifade etmiştir. 
Başvurucuların işkenceye ilişkin yaptıkları suç duyurusu Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2018/21418 Sor. Sayılı dava dosyası ile yürütülmektedir. İş bu dosya içerisinde sanıkların işkenceye maruz kaldıklarına dair raporların bulunduğu avukatlarınca ifade edilmiştir. Yakalanma tarihlerinden 3 ay sonra alınan raporda dahi işkence izleri mevcut olduğu, vücutlarında işkence izleri olmasına rağmen ne kolluk aşamasında ne de savcılık ve sorgu aşamasında iyileşmeleri için tıbbi herhangi bir müdahalede bulunulmadığı ve iş bu işkence izleri savcılık ve sorgu hakimliği tarafından tutanaklara geçirilmediği, gözle görülür şekilde belirgin olan işkence izlerine rağmen ne savcı ne de sorgu hakimi bu tespitlere yer vermediği, ifadelerinden 3 ay sonra alınan raporlarda dahi işkence izinin varlığının tespit edildiği avukatlarınca beyan edilmiştir.
Başvurucuların avukatlarının beyanına göre soruşturmanın her aşamasında alınan ifadelerde tercüman olarak kolluk kuvvetleri görevlendirilmiş,  duruşmalarda da başvurucuların işkence gördüğüne dair beyanda bulunulmasına ve bu konuda tespit talep edilmesine rağmen mahkemece bu konuda hiçbir işlem yapılmamıştır.
İ.M., R. B., C. M., F. K., M. C., R. H. M., ve M. K.'nin işkenceye maruz kaldığı savcı huzurunda alınan bu ifadenin işkencenin tesiri altında verildiği ifade edilmiştir. Avukatlarının beyanına göre adı geçenlerin savcı huzurunda alınan ifadelerinde tercüman olarak Jandarma görevlisi bulunmakla birlikte, işkencenin tesiri devam etmekte ve işkence yapan şahıslarla birlikte ifadelerini almış kolluk görevlileri nezaretinde savcılık makamına getirilmiş, üzerlerinde işkence izleri gözle görülür olmasına rağmen ( gördükleri işkence sonucu ayakkabı giyemedikleri ayaklarının bezlerle sarılı olduğu adliye koridorlarında çekilmiş fotoğraflarından ve emniyet güçleri tarafından basına servis edilen görüntülerden anlaşılmaktadır. Görüntülere ilişkin CD’nin ceza dosyasında mevcut olduğu ifade edilmiştir)savcılık makamı bu izleri ifade tutanağına yazmamış ve buna ilişkin herhangi bir yasal girişim de yapmamıştır. 
Başvurucuların avukatlarının beyanına göre A. M.’ nun ifadesi 17/9/2019 da 21:55-22:50 Av F. B.D. katılımı ile alınmış M. M. K.’ nin ifadesi saat 20:00 ile 23:00 arasında yine aynı avukatın katılımı ile farklı sicil numaralı memurlar tarafından alınmıştır.  Aynı avukatın iki farklı ifadede aynı anda bulunması mümkün değildir. Bu durum ifadelerin önceden hazırlandığının ve müvekkillere ve diğer sanıklara imzalattırıldığının delilidir.  M. C. ‘in ifadesi 17/9/2018 14:30 ile 16:10 arasında Av. E.G.B.'in katılımı ile alınmış, aynı ekip aynı avukatın katılımı ile F. K.’nin ifadesi 16:00 ile 16:10 arasında alınmıştır. İ.M.’ nun ifadesi de aynı avukat huzurunda alınmış ve sözde saat 20:00'de başlamış ve 16:10'da bitmiştir.  Yine aynı avukat birden fazla ifadede aynı anda yer aldığı tutanaklarda sabittir. Ayrıca ifadeyi alan ekibinde aynı olduğu tutanaklarda belirtilmiştir. 
Başvurucuların dosyası Yargıtay aşamasında olup, başvurucular mağduriyetlerinin İHD tarafından TBMM ‘ne taşınmasını talep etmekte, adil yargılanma için İHD’nin müdahil olmasını istemektedirler. 
22.03.2022 İNSAN HAKLARI DERNEĞİ HATAY ŞUBESİ, HATAY/ YAYLADAĞI T TİPİNDE BULUNAN AFRİNLİ VE DİĞER HASTA MAHPUSLAR RAPORU
Derneğimize yapılan başvurular üzerine, İnsan Hakları Derneği Hatay Şube Temsilcileri 22.03.2022 tarihinde görüşme gerçekleştirmiştir. Yapılan görüşmede M. M. D. ve A. S. T.ile görüşülmüş adı geçenlerin beyanlarından aşağıda belirtilen hususlar tespit edilmiştir:
1-Her iki mahpus 2018 ‘de Afrin’de  ÖSO tarafından gözaltına alındığını işkence gördüğünü, ardından  Türkiye’ye teslim edildiklerini( M.M. D., M. V.İ.,ile birlikte)  Türkiye’de, devletin bütünlüğünü ve birliğini bozmak suçlaması ile yargılandıklarını (M. M. D.’in cezasının kesinleşmiş, A.S. T. hakkında mahkumiyet kararı verilmiş ancak dosyası Yargıtay aşamasındadır.) aynı koğuşta  yaklaşık olarak 4 yıldır  kendilerini bağımsız olarak tanımlayan 12 kişi ile birlikte kaldıklarını beyan etmişlerdir.
2-ÖSO tarafından Afrin’de gözaltına alındıklarında kaba dayak, hakaret, küfür, tekme, tokat gibi işkenceye maruz kaldıklarını beyan etmişlerdir. M.M. D. kendi rızası ile ÖSO’ya  teslim olmasına rağmen kendisine 4 mermi sıkıldığını, ayağını balta ile kestiklerini, bir merminin ağzının sağ tarafına geldiğini  bir merminin ise ensesini ve bir merminin kalbini  sıyırdığını ifade etmiştir. ( M.M. D.’in ağzının sağ tarafının ve her iki dudağının sağ tarafının deforme olduğu, koltuk değneği ile yürüdüğü, alnının saç ile birleşen bölgesinde derin çizginin bulunduğu tarafımızca gözlemlenmiş, bu çizginin cezaevi girişinde infaz koruma memurlarının attığı dayak sonucu oluştuğunu ifade etmiştir.) A. S. T.ağırlıklı olarak Afrin’de ÖSO tarafından işkence gördüğünü, ÖSO askerlerinin kendisine “Arap mısın Kürt mü ?”  diye sorduklarını, “Kürdüm” şeklinde cevap verince ÖSO askerlerinin bacağına 2 mermi sıktığını, Türkiye’de tedavi edildiğini ancak bacaklarında, kollarında ve başında hala şarapnel parçaları bulunduğunu söylemiştir.
3-A.S.T. cezaevinde kötü muamele ve işkenceye maruz kalmadığını beyan ederken M.M.D. cezaevine alınırken kaba dayak ve tekmelere maruz kaldığını, suçsuzluğunu ispat edemediği için bunalıma girip bileklerini keserek birkaç defa intihara kalkıştığını, cezaevinin bunun için kendisine ceza uyguladığını ifade etmiştir.
4- M. M. D. tutuklandığından beri Yayladağı T tipi Cezaevinde kaldığını başka yere nakledilmediğini beyan ederken A.S. T. , 18 yaşına basınca Hatay Çocuk Cezaevinden Yayladağı T tipine nakledildiğini ifade etmiştir.
5- A.S. T. koğuşta yaşanan küçük bir kavga olayına karıştığından bahisle kendisine 1 ay ziyaretçi yasağı cezası verildiğini ancak bu cezanın kendisi için bir şey ifade etmediğini, zaten hiç ziyaretçisi olmadığını ifade ederken M. M. D. değişik zamanlarda cezaevinin camını kırmak suretiyle cam parçası ile bileklerini kestiği için 2 defa 13’er günlük hücre cezası, 1 defa 1 ay süreli spor etkinliklerine katılmama,1 defa 1 ay süreli etkinliklere katılmama cezası aldığını söylemiştir.
6-Her iki mahpus sosyal ve fiziksel aktivitelere katılabildiklerini, havalandırmaya çıkabildiklerini, TV izleyebildiklerini, kitap, gazete ve dergi ye erişebildiklerini ifade etmiştir.
7-Her iki mahpus tutuklandıklarından beri aileleri ile görüşmediklerini, telefon, mektup vb bir yöntem ile iletişim kuramadıklarını, görüşçülerinin olmadığını, dosyalarına devlet tarafından görevlendirilen avukatların görüşlerine gelmediğini, sadece İHD’nden iki avukatın kendilerini daha önce ziyaret ettiğini, bu ziyaretin kendilerini tekrar insan gibi hissetmelerine yardımcı olduğunu belirtmişlerdir. M. M. D.  anne, baba ve biri 2 yaşında diğeri 10 yaşında olan 2 kardeşinin ÖSO tarafından öldürüldüğünü, diğer 2 kız kardeşinden birinin Rusya’da diğerinin Almanya’da olduğunu, Rusya’nın Moskova Şehrinde olan kız kardeşinin ( R. M. D.) büyük bir hastanede Prof.Dr olduğunu, göz doktoru olduğunu, Berlin Almanya’da bulunan kız kardeşinin ( R.M. D.) ise siyaset bilimci Prof. Dr. olduğunu, kardeşlerine ulaşılması durumunda kardeşlerinin kendisi ile ilgileneceğini ifade etmiştir. A. S. T. ise ailesinin Suriye Dırbasiye’de olduğunu, Mardin Kızıltepe’de Z. S. T. isimli bir kuzeninin olduğunu, A. isminde biri ile evlendiğini, kuzenine ulaşılması durumunda kuzeninin ailesi ile iletişim kurabileceğini ve kendisine ulaşabileceklerini söylemiştir. İlk tutuklandığında babası ile telefon üzerinden görüşmüş ise de sonrasında iletişimi kopmuş babasının kendisine gönderdiği para da bitmiş ancak maddi hiçbir talebi olmadığını ifade etmiştir.
8- M. M.D. yeterince tıbbı destek alamadığını, hastaneye götürülmediğin, başının sürekli ağrıdığını, cezaevi doktoru tarafından ilaç yazmakla yetinildiğini, psikolog ile düzenli görüşme ihtiyacı olduğunu, hastane gitmek istediğini ifade etmiştir. A. S. T. 4 aydır doktora görünme konusunda sıkıntı yaşadığını, bacaklarında, kollarında ve başındaki şarapnel parçaları yüzünden tedaviye ihtiyacı olduğunu, özellikle sağ kolu için fizik tedaviye ihtiyacı olduğunu ancak bu ihtiyacının giderilmemesi nedeni ile kendi kendine fizik tedavi uygulamaya çalıştığını,  ağrıları olduğunu söylemiştir.
9- Her iki mahpus arada bir bile olsa ziyaretlerine gelinmesinin kendilerini insan gibi hissetmelerine neden olduğunu, onları insan yerine koyan kimsenin olmadığını, gerek daha önce yapılan ziyaretin gerekse bu ziyaretin kendileri için çok anlamlı olduğunu söylemişlerdir. Bilgilerini paylaştıkları aile bireylerine ulaşılabilinirse aile bireylerinin mutlaka kendileri ile iletim kuracağını ifade etmişlerdir.
10-Adı geçen mahpuslar kendileri ile aynı koğuşta kalan Y. S. isimli kalp hastası bir mahpusun olduğunu, M.V. İ. isimli mahpusun ayağının şarapnel nedeni ile sakat, durumunun kötü olduğunu, M. A. M.isimli mahpusun ayağından vurulmuş olması nedeni ile kemiğinin iltihaplı ve çürümeye başlamış olduğunu, hastaneye götürüldüğünü ancak iyi bakılamadığı için ayağının çok kötü olduğu belirtilmiştir."
Foto-Haber:Nezahat Fırıncıoğulları

Editör: TE Bilişim